27 Haziran 2011 Pazartesi

VEFALI OLMAK

            Vefa; iyilik bilmek, kendisine yapılan iyilik karşısında büyük küçük ayrımı yapmadan iyilik yapmakta ciddi, azimli olmak, gördüğü iyilik ne olursa olsun(cüz-i de olsa) unutmamak, hiçbir şeyle karşılık veremese de o kişiyi hayırla yadetmek, gıyabında da olsa dualarıyla ona olan vefasını izhar etmek demektir.
            Halk arasında meşhur bir söz vardır,''Bir acı kahvenin hatırı kırk yıl unutulmaz''. İşte bu, vefanın remzidir. Bu tür davranışlar insanlar arasında en yakın dairede başlayıp, genişler ve akraba-i taallukat, eş-dost pekçok kesimi içine alır. Bu insanlar arasında en çok kime vefalı olmak gerektiğini vicdanımıza sorduğumuzda göreceğiz ki, O Resulullah(sav)'tır. Resulü(sav)'ne vefalı olmayanda hayır yoktur. O kişi başkalarına da vefalı olamaz. Mü'min, Resulullah(sav)'a vefasını O(sav)'nu salat-ı selamlarla yad ederek, sünnetine ittiba ederek, O(sav)'nu hoşnut ve razı ederek ortaya koyacaktır. O Yüce Resul(sav) vazifesini bihakkın ifa ederek vefasını ortaya koydu. Biz ümmetine düşen, getirip ortaya koyduğu İslami prensiplere sahip çıkmak ve sünnet-i seniyyelerine bağlı kalmak olmalıdır. Bundan başka bir tavır Efendimiz(sav)'e , din-i İslam'a, dolayısıyla Yüce Allah(cc)'a vefasızlığın tezahürü olacaktır. 
            Üzerimizde sürekli tecelli eden nimetler karşısında vefasızlık; nankörlük ve şükürsüzlüktür. Maddi-manevi yönleriyle sayıya, hesaba gelmeyen nimetlerle donatılmış bir insanın Mün'im-i İlahi ve Rezzak-ı Kerim'ini görmezden gelmesi, üzerine düşen şükrünü, hamdini yerine getirmemesi ne büyük nankörlük ve ne müthiş bir vefasızlıktır. İnsana yaraşan o ki, bilhassa kendisini cehaletten nura çıkarmaya çalışan, ona nasihatlarla, ikazlarla sırat-ı müstakımi öğreten, hak ve batılı açıklayan, terakki yollarına irşat eden, nefis tezkiyesi metodlarıyla  menfilikten arıtan, böylece hamlıktan, olgun, kamil insan olma yollarını belleten üstadına ve dolayısıyla bu hususta kendisine yardımcı olan görevlilere karşı vefa olmalıdır. 
            Ana-babaya da gereken vefa gösterilmelidir. Ana-baba hakkı ödenmez. Onlara vefa kutsi bir vazifedir. Vefasız evlat dünyada da ukbada da vefasızlığının cezasını çeker. Sırasıyla kardeşler ve yakın akrabalar da vefa gösterilmeye hakkı olanlardır. 
            İnsan vefalı olacaktır. Mü'minden beklenen vefa duygusu, peygamber ahlakıdır. Efendimiz(sav) en güzel vefa örneğidir. O(sav), akrabalarından kendisine yardım edenlere karşı çok vefalıydı. Hatta süt annesi Halime(ra) geldiği zaman, mübarek ridasını çıkarıp, üzerine oturmasını söyler ve izzet-i ikramda bulunurdu. O(sav) herkese vefalı olup, yapılan en küçük bir iyiliği asla unutmazdı. 
            Esas, Allah(cc)'a olan vefa! Bir yönüyle hukukullahtır. Allah(cc)'ın hakkı asla ödenemez. Kul ömrünce başını secdeden kaldırmasa, bir uzvunun dahi hakkını ödeyemez. 
''Allah kıyamet gününde bütün insanları bir araya topladığında her vefasız için bir sancak çekilecek ve falan oğlu falanın vefasızlığı budur, denilecektir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Ey kulum! Eşyayı(herşeyi) senin için yarattım,seni de bana kulluk edesin diye yarattım. Benim sizin üzerinizdeki hakkım, sizin için yaratılan şeylerin, sizi gaflete düşürerek Ben'den alıkoymamasıdır. Çünkü siz Benim için yaratıldınız.'' Hadis-i Kudsi
''Bilakis muhsinlerden olarak kim yüzünü Allah'a döndürürse(Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır ne de onlar üzülürler.'' Bakara Suresi(112)
            Bu ayette Allah(cc)'a kulluk etmek ihsana bağlanmıştır. Kurtuluşa ermesi için muhsinlerden olması gerekir. Muhsin, yaptığı işi Allah(cc) için yapan manasına gelir ve muhsin sadece O(cc)'ndan korkan, saygılı edepli olup, işini noksansız bitiren ve her işin hakkını veren kimse demektir. İşte bu kul vefalıdır.  Vefa kelimesi minnettarlık, sadakat ve istikamet gibi vasıfların hepsini içine alır. Bu bakış açısından, imanın icap ettirdiği her tavır ve hareket aynı zamanda vefakarlık ifadesi taşıdığı gibi, bunların aksi de vefasızlıktır. 
            Vefa, peygamberlere, velilere, fazilet sahibi kimselere ait bir vasıf olarak, beşeri hayatı en yüce bir seviyede taçlandıran manevi bir sıfattır. Onun içindir ki müfessirler İslamı, dille ikrar, kalble tasdik, Allah(cc)'ın takdirine rıza, kadere teslimiyet ve vefa olarak tarif etmişlerdir. Gönüllerini vefa menbaından nasiplendirenler, ateş gibi olan nefislerini gül bahçesi haline getirmişler demektir. Öyle bir gül bahçesi ki, içinde zikir gülleri, tesbih bülbülleri, iman ve irfan çimenleri, ilahi lütuf çiçekleri ve amel-i salih ırmakları vardır. Böyle bir gönlün mükafatı da kendi haline uygun olur ki, bu cennet-i ala ve cemalullahtır. 
            Vefalı kul İbrahim(as) ateşe atıldığında, alevlerin gül bahçesine dönüşmesi vefanın sonucudur. O(as) vefasının ödülünü en güzel şekilde almıştır. Zira O(as), ateşe atılmadan önce nefis alevini vefa sularıyla söndürmüş ve Cenab-ı Hakk'a sadakatini tezahür ettirmiştir. Bir padişah kendisine hainlik eden kimse oğlu bile olsa onun başını keser; fakat bir köle, padişaha vefa gösterse onun gördüğü iltifatı yüzlerce vezir göremez. Şu bir gerçektir ki, vefanın karşılığı vefa, cefanın karşılığı cefadır. 
            Şöyle bir menkıbe anlatılır; Padişahın hususi nazarlarına mazhar olmuş bir av köpeği vardı. Avcılıkta mahirdi. Padişah ona son derece değer verir, her avda onu da yanına alırdı. Tasmasını mücevherlerle süslemişti. Ava çıktıkları bir gün köpeğin tasması elinde, vakur bir şekilde ilerlerken birden padişahın neşesi kaçtı. Çok sevdiği köpeği, padişahı unutmuş bir kemik parçasıyla uğraşıyordu. Padişah mahzun şekilde köpeğin tasmasını çektiyse de köpek direniyor, kemiği kemirmeye devam ediyordu. Bu hal karşısında padişah hayret ve hiddetle bağırdı ve 'huzurumda beni unutup, bir kemik parçasıyla meşgul olmak nasıl olur?' Gönlü yaralanan padişah, 'yol verin şu edepsize, vefasıza', der. 'Aç, susuz, garip kalsın da vefasızlığının cezasını çeksin'. Köpek bu yaptığına çok pişman olur, ama işi işten geçmiştir artık.  Hz.Mevlana(ks) bu hususta şöyle der; 'Vefasızlık köpekler için bile bir leke ve ayıp olduğu halde, sen nasıl olur da insan hemde İslam olarak vefasızlık gösteriyorsun?' Kıssadan hisse al. Cenab-ı Hakk'ın sayısız nimetlerinin kadrini bilmeyip, fani menfaatlerin peşine takılarak helak olup giden vefasız kimselerin hali ne kadar acınsa azdır. Ashab-ı Kehf'in köpeği vefasından dolayı cennetlik oldu, iyi düşün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder