24 Haziran 2011 Cuma

GANİ GÖNÜLLÜ OLMAK

(Gani Gönüllü Olmak, Kısmetine Razı Olup, Hasetçi, Dünyaya Karşı Hırslı Olmamak)
             Genelde her konu maddi-manevi, zahir-batın diye tarif edilir. Gönül zenginliği(gani gönüllülük), bir peygamber vasfıdır. Cümle resuller gani gönüllüdürler. Peygamberlerine yakınlıkları nispetinde de ümmetleri bu güzel ahlakla ahlaklanmışlardır. Onlar ne varlığa sevinmiş, ne yokluğa üzülmüşler, varlık onları şımartmadığı gibi, azlık ve sıkıntı da şikayete götürmemiştir. Çünkü gönülleri zengin, kanaatkar, tevekkül ehli zatlardır.     
            Efendimiz(sav); ''Kanaat, bitmez tükenmez bir hazinedir,'' buyurmuştur. Bir diğer ifadeyle istiğna; gözü tok, gönlü zengin olmak, başkalarının malında mülkünde asla gözü olmamak, sahip olduğu şeye kanaat etmek, insanlardan birşey beklememek, ihtiyacını başkalarına söylememek demektir. Bu şekilde davrananları Müstağni ism-i şerifiyle Yüce Rabbimiz Kendinden başka herşeyden müstağni kılmıştır. Ebu Hazim(ra)'e 'Servetin nedir?' diye sorduklarında, 'İki şeydir, biri Allah(cc)'tan razı olmak, diğeri de insanlardan müstağni olmak. Öyle ise, fakirsin denilince yerler gökler Allah(cc)'ın mülkü iken ve ben de O(cc)'nun muhlis bir kuluyken, nasıl fakir olurum?', cevabını vermiştir. Buna göre istiğna, kişinin her hususta Allah(cc)'a muhtaç olduğunun şuuruna ulaşması ve O(cc)'ndan başka hiç kimseden birşey beklememesidir.
               Bir adam Efendimiz(sav)'e gelerek; 'Ya Resulallah! Bana bir amel söyle ki, onu yaptığımda beni Allah(cc) da insanlarda sevsin, dedi. Efendimiz(sav) cevaben; Dünyaya rağbet etme ki Allah(cc) seni sevsin, insanların elinde bulunan şeylere göz dikme ki insanlar seni sevsin,' buyurdu. 
''Herhangi birinizin iplerini alıp dağa gitmesi, sırtına bir bağ odun yüklenip getirerek onu satması ve Allah(cc)'ın bu sebeple onun şerefini koruması, verseler de vermeseler de insanlardan birşey dilenmesinden çok daha hayırlıdır.'' Hz.Muhammed(sav)
            Bir defasında Efendimiz(sav) 'Çok mecbur kalmadıkça kimseden birşey istemeyin', buyurmuştur. Bunu duyan sahabi bu hususta öylesine titiz davranmışlardır ki, sahabiden biri şöyle demiştir; 'Yemin ederim ki, bu hadis-i şerifi duyan ve peygamberine beyat eden bu gruptan bazılarını gördüm. At ve deve üzerindeyken ellerinden asası veya kamçısı yere düşerdi de onu kimseden kendisine vermesini istemezdi. Devesinden iner, bizzat kendisi alırdı. Yürüyenler söyleseydin biz verseydik, bunun için mi devenden indin? dediklerinde 'Siz Efendimiz'in mecbur olmadıkça kimseden birşey istemeyin tavsiyesini duymadınız mı?' derlerdi.
            Bu hususta Hz.Ömer(ra) şu hadiseyi anlatıyor; 'Birgün Allah Resulü'nün yanına girdim. Hasıra uzanmış olan Efendimiz(sav)'in yüzüne hasırın izi çıkmıştı. Bir köşede de içinde birkaç avuç arpa unu bulunan küçük bir torba vardı. Eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında çok duygulandım ve ağladım. Allah Resulü neden ağladığımı sorunca, (kisralar, krallar saraylarında kuş tüyü yataklarda yatarken kainat yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan Sen sadece kuru bir hasır üzerindesin ve hasır Senin yüzünde iz bırakıyor, gördüklerim beni ağlattı, dedim. Bunun üzerine Resulullah(sav), Ya Ömer! Dünya onların ahirette bizim olsun istemez misin? Dünyayla benim ne alakam var? Ben bir yolcu gibiyim, bir ağaç altında gölgelenen, sonra da orayı terk edip yoluna devam eden bir yolcu.' Evet, O(sav) dünyada bulunuş sırrına ermiş ve o şuurda yaşamış olrak ümmetine ne güzel model olmuştur.
''Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen ve elindeki nimete karşı Allah(cc)'ın kanaat sahibi kıldığı kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.''Hz.Muhammed(sav)
''Ey Ademoğlu! ihtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen, senin için hayırlıdır. Eğer vermeyip elinde tutarsan, bu senin için zararlıdır. İhtiyacın kadar mala sahip olmaktan dolayı, Allah katında sorumlu tutulmazsın.'' Hz.Muhammed(sav)
''Dilenmekten sakınmak isteyenleri Allah(cc) iffetli kılar. Halka karşı tokgözlü olanları da Allah insanlara muhtaç olmaktan kurtarır.'' Hz.Muhammed(sav)
''Dindarlıkta kendinden üstün olana bakıp ona uyanları, dünyalıkta ise kendinden aşağı olana bakıp Allah(cc)'ın kendine verdiği nimeti ve üstünlüğü görüp hamdedenleri Allah(cc) şükredici ve sabredici olarak yazar. Kim de dindarlıkta kendinden aşağı olana bakar, dünyalıkta kendinden üstün olana bakar da elde edemediği dünyalığa üzülürse Allah(cc) onu şükredici ve sabredici olarak yazmaz.'' Hz.Muhammed(sav)
''Allah(cc)'ın has kullarını davet ettiği kanaat ziyafetinden uzak kalan insan, padişah bile olsa dilenci gibi aç gözlüdür. Sen, Allah(cc)'ın verdiklerine razı olup kanaat etmedikçe, rahat etmek, gönül darlığından, huzursuzluktan kurtulmak için nereye kaçsan orada karşına bir afet çıkar, bir bela gelir ve seni bulur. Kanaat bitmez tükenmez bir hazinedir.  Peygamber ahlakı  insanı zilletten koruyup izzetli eyleyen değerli bir vasıftır.
              Efendimiz(sav)'i ziyarete gelen bir heyet yurtlarına dönerken Resulullah(sav) bunlara bahşiş verir, 'Sizden bahşiş verilmeyen kimse kaldı mı?' diye sorar. 'Evet, en küçüğümüz bineklerimize bakan kaldı', derler. Allah Resulü' onu da gönderiniz', buyurur. O genç Efendimiz(sav)'e gelip 'Ya Resulallah! Benim dileğim Rabbimin beni mağfirete mazhar kılması, rahmetiyle muamele etmesi, kalbime zenginlik vermesi için dua etmendir', der. Efendimiz(sav) gencin bu dileğini yerine getirir ve diğerlerinin bahşişinden ona da verir. Ertesi sene hac mevsiminde, o kabileden bazılarına o genci sorar. Onlar da 'Ya Resulallah! Allah(cc)'ın verdiği rızka ondan daha çok kanaat edenini görmedik' derler. Bunun üzerine O(sav) da Allah(cc)'a hamdeder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder