10 Haziran 2011 Cuma

MADDİ-MANEVİ YÖNDEN ÇALIŞKAN OLMAK

            Maddi ve manevi yönden çalışkanlık mü'minin şiarı olmalıdır. Kur'an-ı Azimüşşan'da Allah(cc) buyurur; ''Bilinsin ki, insan için kendi çalışmasından başka birşey yoktur. Ve çalışması da ileride görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.''Necm Suresi(39-40-41) 
            Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki, insan çalışmak zorundadır. Dünyası için de çalışacak, ukbası için de çalışacak ki, karşılığını alabilsin. Kainatta hemen hemen her canlı bir çalışma temposu içindedir.
            Herşey hareket halinde. Evet, her hayat sahibi rızkına vasıl olabilmek için, kendisine bahşedilen fıtrat üzere çalışarak, hayatını devam ettirmek mecburiyetindedir. En küçük bir karıncadan tut, bizce büyük bilinen fil, balina gibi her türden mahlukat, kendine has hayat şartları içinde çalışarak, rızkına ulaşma çabasındadır. Hayvanatta dahi böyle bir çalışma temposu görüyorsak, her yönüyle mükemmel yaratılan, eşref-i mahluk olan  insanın ne kadar çok çalışması gerektiğini düşünmek gerekir.
           Hadis-i kutside Rabbimiz buyurur; ''Herşeyi sizin için, sizi de Bana kulluk edesiniz diye yarattım.'' Meseleye bu yönüyle baktığımızda görülen odur ki, insanın mesuliyeti diğer varlıklar gibi değil. Herşeyin hayatiyeti, devamı, çalışmaları bir yerde insan için ise , insanın mesuliyetinin ne boyutta ve ne denli ciddi   olduğu malumdur. Örneğin; arı onca çalışmasının semeresini kendisinden ziyade insanların yararına veriyor. İnsanın maddi-manevi rızkına ulaşması da çalışmasına bağlıdır. Bedenen, aklen çalışmak zorundadır. Bilhassa mü'min asla miskin olamaz. Çünkü mü'minin inancı buna müsaade etmez. İslam'ın prensiplerinin başında çalışmak vardır. İslam inancında kimse kimsenin yükünü çekmez. Bir insanın yerine başkası onun namazını kılamaz. Ona ait orucu bir başkası tutamaz. Maişetini bir başkasına  yükleyemez, yani başkasının malına el koyamaz. Hatta çok zaruri durum olmaksızın zekat, sadaka dahi alamaz, caiz değildir, vebali vardır. Yine İslam hukukuna göre hak etmediği herhangi bir şeyi ele geçirmesi kul hakkına girer ki, vebali çok büyüktür. İşte insanoğlu hem dünyası, hem ukbası için üzerine düşeni bizzat kendisi yapacak ve çalışacaktır. Kur'an'ın ifadesi açık ve nettir. Herkese sayinin karşılığı vardır. Nasıl dünyada çalışmadan bir meslek ve makam sahibi olunmuyor, oturduğu yerde rızkın eline gelmiyor, her hususta çalışma gerekiyorsa, mü'minin ahiret hayatının rızkı da burada kazanılacaktır.
            Efendimiz(sav); ''Şu dünya ahiretin ekim yeridir,'' diy,or. Yani burada çalışacaksın, ameller işleyeceksin ki, ahirette hasılat elde edebilesin. Orada kimseden kimseye fayda olmayacağını Allah(cc) haber veriyor. ''Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın,'' diye buyuruyor Efendimiz(sav). Sahabe-i kiram hazretleri adeta arı gibi çalışıyorlardı. Gelen herbir emr-i ilahiyi harfiyen tatbik ediyor ve ''Ya Resulullah! söyle daha yok mu, çok amel işleyelim, emir buyur'', diyorlardı. Onlar şu dünya yamaçlarında gezerken hep ahirete, cennet yamaçlarına tohum atıyorlardı. Çünkü onlar bütün zerreleri ile inanmış, iman etmişlerdi. Mü'min kendi kafasına göre, yerli yersiz, düzensiz, disiplinsiz bir vaziyette değil, düzen, tertip ile ve ifrat ve tefritten uzak, vasatı takip suretinde, dengeli çalışmalıdır.
            Mü'min; vatanı için, milleti için, evlad-ı iyal için, aile fertlerinin maişeti için, rızkı tedarik için, nefsinin ihtiyacı için, ahiretini kazanmak için, Allah(cc)'ın rızasına vasıl olabilmek için, Şefaat-i Resulullah'a nailiyet için çalışacak ve çalışkan olacak. Bu çalışmalarda da istikameti kollayacak ki, geçerli, faydalı rızaya muvafık olsun. Değilse bal arısı ile, eşek arısı misali olur ki, her iki cinste çalışıyor ama, aradaki fark malum. Şunu da unutmayalım ki şeytanın ruhul yollarından biri de miskinliktir.
             ''Her ne zaman şeytandan sana bir vesvese  gelecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O duaları işitip, icabet eden ve herşeyi bilendir.''Araf Suresi(200)
               ''Allah'tan korkan takva sahipleri, şeytan tarafından bir vesveseyle karşılaşınca Allah'ı hatırlayıp hemen gerçeği görürler.''Araf Suresi(201) Yani onlar gerçeği sezer, şeytanın vesvesesi olduğunu idrak ederler, Allah(cc)'a sığınır, tehlikeye düşmezler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder