24 Haziran 2011 Cuma

KÖTÜLÜĞE İYİLİKLE KARŞILIK VERMEK

            ''İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi! Sen fenalığı en güzel şekilde sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.'' Fussilet Suresi(34)

''Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, kötülük yapanlara da kötülük yapmak yükseklik değildir. Asıl yükseklik size zulmedenlere, kötülük yapanlara karşı da iyilikte bulunmaktır.'' Hz.Muhammed(sav)
''Akrabalığın haklarını yerine getirmek, onların iyiliklerine iyilikle karşılık vermek demek değildir. Asıl akrabalık hakkının edası, onların kötülüklerine, fena davranışlarına karşı iyilikle ve iyi davranışlarla karşılık vermektir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Cebrail(as) gelerek; Ya Resulallah! Allah(cc)  sılayı kat edene sıla etmekle, seni mahrum edene atiye ve ihsanda bulunmakla, sana kötülük edene iyilik etmekle emrediyor. Bu insanlıkta ve İslamiyette en üstün ahlaktır, buyurmuştur.'' (Cibril hadisi diye bilinen bir hadis-i şerif)
            Efendimiz(sav) hep affetmiş, affetmekle kalmayıp Kendisine haksızlık yapan, zulmedenlere karşı hep iyilik yapmış, ihsanlarda bulunmuş, maddi-manevi kötülükleri iyiliklerle karşılamış, sırası gelmiş maddi yardımlarda bulunmuş, sırası gelmiş onların hidayeti, selameti için Allah(cc)'a yalvarmış, yakarmış, münacat etmiştir. Çünkü bu tür davranışlar Hakk katında muteber görülmüş, bu vasıfta olan kullar ayetlerle övülmüş, rızasını ve karşılık olarak cennetini ihsan edeceğini Mevlamız beyan etmiştir. 
'' Bir defasında Efendimiz(sav) sahabeye soruyor; 
-Size birileri kötülük yapsa, siz ne yaparsınız? Onlarda;
-Biz iyilik yaparız, diyorlar. Sual birkaç defa tekrarlanıyor. Her defasında iyilik yaparız diyorlarsa da dördüncü kez aynı soru sorulunca cevap veremeyip, başlarını öne eğiyorlar. Bunun üzerine Efendimiz(sav) Hz.Ali(ra)'yi çağırtıyor. Aynı suali ona da birkaç defa soruyor. O da her defasında 'iyilik yaparım' diyor ve şöyle ilave ediyor;
-Ya Resulallah! Bana kötülük yapan şahıs ölünceye kadar kötülük yapsa, bende ölünceye kadar iyilik yapmaya devam ederim, buyuruyor.
            Mü'min de bu vasıfla vasıflanmaya çalışmalıdır. Hakk dostu Beyazıd-i Bestami şöyle diyor; 'Rabbim bana şefaat izni verse öncelikle bana kötülük yapan, aleyhimde olan, gıybetimi eden, hakkımda su-i zan besleyen, zarar gördüğüm, bana düşman olanlara şefaat ederim. İkinci olarak ise ben onları hayra, Hakk'a çağırdığım halde gelmeyen, benimle dostluk kurmayan, fakat zarar da vermeyen insanlara şefaat ederim. Üçüncü olarak yakınlarıma, dostlarıma şefaat ederim'. Sebebi sorulunca,' Büyük günah işleyenlerin, kul hakkına girenlerin durumları tehlikeli olduğu için onların yardıma ihtiyaçları daha fazla. İkinci grubun birinciye nazaran durumları daha hafif, çünkü dost olmasalar da düşman da olmamışlar. Üçüncü gruptaki dost ve yakınlarım ise 'salihlerle beraber olan salihleşir' grubundalar. Onlar salih insanlar, onların ihtiyacı azdır umulur', diyerek örnek bir tablo sergilemiştir. 
            Efendimiz(sav)'in izini takip eden Hakk dostları, O(sav)'nun boyasına boyanmış, hep Allah(cc) ve Resulü'nün rızası istikametinde olayları değerlendirmişlerdir. Hallac-ı Mansur hazretlerini kavmi taşlayarak öldürürken, o kavminin hakikati bilmedikleri için böylesi cürme girdiklerini dile getirerek, 'Ya Rab! Benden önce onları affet' diye o dehşet anında dahi onların bağışlanmasını diliyor. 
            Yine Hakk dostlarından Muhyiddin-i Arabi hazretlerini çekemeyen biri her namazından sonra Muhyiddin-i Arabi'ye on defa lanet okumayı kendine vird ediyor. Gün geliyor, o lanetçi ölüyor. Muhyiddin hazretleri cenazeyi teşhirde iştirak ediyor ve kabrin başında o kişinin affı için dua ediyor. 70 bin kelime-i tevhidi oracıkta bağışlıyor. Evine dönüp, hücresine giriyor, Rabbine niyaz ediyor, biraz da nazlanıyor. 'Ya Rab! Sen o kulunu bana yaptığı bu günahtan dolayı affetmezsen, bende yiyip-içmeyeceğim', diyor. Bir hayli zaman yiyip-içmeden yakarışlara devam ediyor. Talebelerinin ısrarlarına rağmen yemiyor.  Yakarışına devam edip, duasının kabul olduğu işaretini alınca, gülerek hücresinden çıkıyor, 'şimdi yiyebilirim', diyor. Adeta, 'Birisi benden dolayı azab çekerken ben nasıl rahat olur, yer içerim', diyor. 
            'İyiliğe iyilik her kişinin harcı, kötülüğe iyilik er kişinin harcı',diyen ne güzel söylemiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder