10 Haziran 2011 Cuma

DOĞRU SÖZLÜ OLMAK

            Söz doğruluğu İslam'ın düsturudur, farzdır. Sözü yerine getirmek, ahde vefa göstermek de bu hususa dahildir. Dil ile söylenen herşey doğru olmalıdır. ''Allah, doğruları doğrulukları sebebiyle mükafatlandıracaktır.  Münafıklara dilerse azab edecektir. Yahutta tevbe edenlerin tevbelerini kabul edecektir.''Ahzab Suresi(24) Bu ayet-i kerimede 'sadık'ın(doğru sözlü) zıddı olarak, münafık kelimesi kullanılmıştır. Buradan anlaşılmaktadır  ki; sıdk, imanın sermayesi, yalan da nifakın(münafık) sermayesidir. Sahabeden bazıları Efendimiz(sav)'e sormuşlardır; 
            -Ya Resulallah! Müslüman cimri olur mu? Efendimiz(sav);
            -Evet olabilir, buyurmuştur. Benzeri şeyler sorduktan ve cevaplarını aldıktan sonra yine sormuşlar;
            -Ya Resulallah! Mü'min yalan söyler mi? Efendimiz(sav) cevaben;
            -Hayır, mü'minde her haslet mevcut olur, fakat hıyanet ve yalancılık asla olmaz(olmamalıdır), buyurmuştur. ''Herhangi bir kulun imanı, yalan söylemeyi tamamen bırakmadıkça kamil olamaz.''
            Efendimiz(sav) münafıklık alametleri için şöyle buyurmuştur;
            1.Yalan söylemek,
            2.Söz verip yerine getirmemek,
            3.Emanete hıyanet etmek.
            Namaz kılan, oruç tutan, kendisini müslüman olarak kabul eden kişiler bu vasıflara sahiplerse, imanlı ve ibadetli olsalar da üzerlerinde münafıklık alametleri taşımaktadırlar. Bu sıfatlara sahip kullar büyük fasıklardan olurlar. Bir, imanda münafık vardır, bir de amelde. Bu vasıfları taşıyan mü'minler amelde münafıktırlar. İzale edilmez bu kötü vasıflarda ısrar edilirse, muhtemeldir ki, imana zarar verebilir. Dil doğruluğu kadar, kalb ve amel doğruluğu da o nispette elzemdir. Dil, kalb, amel başka başka taraflarda ise bu doğruluk geçersizdir. Esas olan, kalb ile tasdik, dil ile ikrardır. Bunları yaptıktan sonra ameliyle ispattır ki, işte bu üç doğruluk aynı doğrultuda olduğunda tamamen geçerlidir. Üçü birbirinden ayrılamaz. 
            Kur'an-ı Kerim'in Hakk kelamı olduğunu kalb ile tasdik, dil ile ikrar etse, fakat Kur'an'da bildirilen ahkamı tatbikte hiç riayet etmeyip, Kur'an'a muhalif davranış sergilese böylesi bir kul en azından fasıklardan, facirlerden bir fert olarak yerini alır. Bu nedenle Allah(cc) kulundan öz, söz, amel doğruluğu istiyor. Mü'min, özünde inanıp tasdik ettiğini sözle, yani diliyle ispat edecek ki sıddıklardan sayılsın. 
            Efendimiz(sav) şöyle buyuruyor; ''Size ne oluyor ki yalanı hafife alıyorsunuz? Nitekim, döşekte bir kıvılcımdan yanar. Şüphe etmeyiniz ki, amel defterinize her yalan muhakkak yalan olarak geçer.''
             ''İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere yazıklar olsun.''
             Doğruluk bir yönüyle de istikamet demektir. 
             ''Anlaşma yaptığınız zaman Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak yeminlerinizi pekiştirdikten sonra bozmayın. Şüphesiz Allah yapacağınız şeyi pek iyi bilir.''Nahl Suresi(91)
              ''Allah'ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin. Şayet anlayan kimselerseniz, şüphesiz Allah katında olan(sevap) sizin için daha hayırlıdır.''Nahl Suresi(95)
             ''Hakkı batıl ile karıştırmayın. Bilerek hakkı gizlemeyin(yalan söylemeyin).''Bakara Suresi(42)
             ''Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını yalan yemin ve şehadet ile yemeniz için, o malları hakimlere vermeyin.''Bakara Suresi(188)
             ''Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.''Ahzab Suresi(70)
             ''Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır deyip sonra dosdoğru yolda(öz,söz,amel) yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara; korkmayın, tasalanmayın, size vadolunan cennetle sevinin, derler.''Fussilet Suresi(30)
              Doğruluğun zıddı olan yalancılık, kafirliğin ve münafıklığın sıfatıdır. İslam asla yalancılığı kabul etmez. Peygamberler de en zor şartlarda dahi yalana ve hileye başvurmamışlardır. Mü'min, inanan ve emniyet telkin eden insan demektir. Peygamberler mü'min olarak zirvede oldukları gibi, emin olmada da en baştadırlar. ''Nuh kavmi de peygamberlerini yalancılıkla itham ettiler. Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti; (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.''Şuara Suresi(105-108)
             Allah Resulü(sav) yalanı münafıklık alameti sayıyor ve ondan olabildiğince uzak durulması gerektiğini ısrarla emrediyordu. Yalan münafığın üç alametinden biriydi.Peygamberler gibi Hakk dostları da insanlığa güven vermişlerdir. Onların her sözü, her tavsiye ve nasihati muhatabın gönül saffetine göre itimat telkin etmiştir. Peygamberler zirve teşkil ederken, onların boyasına boyanan velilerin söz ve nasihatleri de muhatabların güvenle kabullenmelerini sağlamıştır. Çünkü O Zat(sav) söylemişse doğrudur, O(sav) asla yalan söylemez, kolay kolay yanılmaz, her sözü hikmetlidir. Bu vasıflarla vasıflanabilen kul, hem Hakk hem de halk nazarında izzetli ve şereflidir. Mü'min; sırat-ı müstakim üzere yaşayan, elinden dilinden kimseye zarar gelmeyen şahsiyettir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder