23 Haziran 2011 Perşembe

GIYBET EHLİ OLMAMAK

            Gıybet, İslam dininde yasaklanmış, kötü bir vasıftır. Bu kötü ahlak ayet-i kerimeyle haram kılınmıştır. Gıybetin her nev'i kerih görülmüş ve Kur'an'da açıkça bildirilmiştir. 
            Efendimiz(sav) hakiki mü'mini 'elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği' kişi olarak tarif etmiştir ki, gıybet dil ile yapılan fenalıklardır. Yani hakiki mü'min asla gıybet ehli olamaz, dolayısıyla insanlar o mü'minin dilinden zarar görmezler. Mü'min daima, yıkıcı değil yapıcı, kusur araştırıcı değil, kusurları ortadan kaldırıcı, ayıpları ifşa edici değil, setredici, örtücü olmalıdır.
''Bir kimse bir müslümanın ayıbını gizlerse, Allah onun dünya ve ahirette ayıbını örter. Bir sıkıntısını giderirse, Allah kıyamet gününün sıkıntılarını ondan giderir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Kim bir ayıp örterse, Allah o şahsa, diri diri kuma gömülmüş kız çocuğunu kurtarmışcasına sevap verir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Gıyabi olarak din kardeşi aleyhinde konuşulduğunda, zillete düşürüldüğünde bu dedikodudan din kardeşini müdafaa eden kimsenin, kıyamet günü ırz ve şerefini korumayı Allah-ü Teala üzerine almıştır.'' Hz.Muhammed(sav)
''Mü'minler ancak kardeştirler. Kardeşlerinizin aralarını ıslah edin ve Allah tarafından merhamet olmak için, Allah'ın emrine muhalefetten korkun.'' Hucurat Suresi(10) Mü'min; yapıcı, ıslah edici, hüsn-ü zan sahibi, iyilik düşünen, iyilik yapan, iyi güzel şeyler söyleyen, şahsiyet sahibi olmaya özen göstermelidir. Peygamberler, Hakk dostları ve veli kullardan  gıybet sadır olmamıştır.
            Mahmut Sami Ramazanoğlu(ks) hazretlerinin hayatını anlatan merhum üstad Musa Topbaş(ks) buyurur ki; ''Hiç kimse hakkında gıybet etmediği gibi gıybet olur endişesiyle şu eser, şu eserden, şu kitap, şu kitaptan daha iyidir, demezlerdi. O hep hayır söyler, hikmetli sözler söyler, asla gereksiz, boş, faydasız kelam etmezlerdi,'' buyurmuştur. ''Ya hayır söyle, yada sus'' kaidesini kendilerine düstur edinmişlerdi.
            Gıybet, kusur araştırmak, insanların eksik, kusur, hatalarını ifşa etmektir. Kusur araştırmamak, eksik, noksan ve hataları görmezden gelmek, bunları asla faş etmemek, mümkünse en güzel yola,en güzel dille düzeltmeye çalışmak yada o kardeşinin eksiğini tamamlamak, hatalarının izalesi, hidayeti için dua ve niyazda bulunmak mü'minin şiarıdır.
 Efendimiz(sav); ''Kardeşiniz zalimde olsa, mazlumda olsa ona yardım edeceksiniz.''buyurdu. Sahabe-i kiram, 'Ya Resulallah! Kardeşimiz zulme uğrarsa yardım edelim, fakat zalim olursa nasıl yardım edelim?' diye sordular.  Resul-i ekrem(sav), 'Zulmetmekten alıkoymakla', buyurdu. Bir mü'min birçok yanlışlar yaparak nefsine zulmedebilir.
 ''Kendin için istemediğini, kardeşin için de isteme ve yapma.''Hz.Muhammed(sav) Allah(cc) müslümanları kardeş ilan etmiştir. Öyleyse kardeşçe muamelede bulunmak; kırmak, üzmek, incitmekten sakınmak; hep onun iyiliğini arzu edip, hakkında kötü düşünmemek ve böylece adeta kendi nefsi için savcı, kardeşi için avukat konumunda olmak mü'mine yaraşanıdır.
''Hakkında bilgin olmayan bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi, yaptıklarından sorumludur.'' İsra Suresi(36)
            Hucurat suresinin muhtelif ayetlerinde Yüce Allah gıybetin haram olduğunu ferman eder ve kullarını ikaz ve uyarıcı beyanlarla gıybetin tiksindirici bir vasıf olup, kul hakkına sebep ve vebalinin büyük olduğunu bildirir.
''Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. (O) malının kendisini ebedi kılacağını zanneder. Hayır! Andolsun ki o Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin? Allah'ın tutuşturduğu bir ateştir. Bir ateş ki, ta kalblere kadar işler ve yakar. Onlar (bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmış, bu ateş mahzenlerinin kapıları üzerlerine kapanmıştır.'' Hümeze Suresi
            Bu ayetlerle Yüce Allah hükm-ü ilahiyi bildiriyor ve bu vasıfta olan kulların Hutame'ye gideceğini, böylece kötü fiillerinin cezasını çekeceklerini ilan ediyor. Ayette geçen hümeze, lümeze arkadan çekiştirme olduğu gibi geniş kapsamlı mana içermektedir ki, el, göz, kaş vs uzuvlarla alaylı gülmeler, taklidi hareketler velhasıl insanları aşağılamak, küçük düşürmek, kırmak, incitmek maksadıyla yapılan davranışlar ki, gıybetin küllisini içine alır.
            İslam dininde gıybet kesin olarak yasaklanmış, haram olduğu beyan edilmiştir. Gıybetle ilgili ayetlerin  nuzül sebebi hakkında şöyle bir rivayet vardır; Bir sefer anında Efendimiz(sav) Selman-ı Farisi'yi iki şahsın hizmetinde bulunması için görevlendirmiştir. Selman-ı Farisi onların taamlarını hazırlayacak, onlarla birlikte yiyip-içecektir. Kervan bir vadide konaklar. İki sahabi uykuya çekilirler. Hz.Selman(ra) da uykuya dalınca, taamı hazırlayamaz. Diğerleri uyanıp yemek isteyince Selman mahçup olur, uyuyakaldığını söyler. Vakitte daraldığı için O'nu, Efendimiz(sav)'in çadırından yiyecek almaya gönderirler. O sahabiler Selman Hz. gidince, arkasından 'Selman sulu kuyuya gitse, susuz gelir', derler. Zeyd(ra) için de 'taam olsa bile Selman'ı başından savar' diye düşünürler. İşte bu hadise üzerine Hucurat suresindeki bu ayetler nazil olur. Selman-ı Farisi(ra) Efendimiz(sav)'in çadırına varınca daha birşey söylemeden Efendimiz(sav),'Git arkadaşlarına söyle, onlar taamı yediler' der. Selman Hz. bunu sahabilere anlatınca, onlar taaccüp edip   Efendimiz(sav)'in huzuruna giderler. 'Ya Resulallah! Biz birşey yemedik', dediklerinde Efendimiz(sav) ayetleri okur ve hadisenin iç yüzünü anlatır.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder