31 Mayıs 2011 Salı

ADALETLİ VE DÜRÜST OLMAK

            İslam, adaleti getirmiştir. Cahiliye devrinde, adalet yok denecek kadardı. Güçlü, zayıfı eziyor; zayıflar daima zulme maruz kalıyorlardı. İslam bu hususta öyle bir ahkam getirmiştir ki, Allah(cc) indinde şirkten sonra affedilmeyen ikinci husus, kul hakkı olarak beyan edilmiştir. Bu konuda pekçok ayet-i kerime nazil olmuştur. ''Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız, en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak, adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar, (adaletten)  ayrılmayın.'' Nisa Suresi(135)
            Bir ömür boyu adaletten ayrılmayan en güzel model Resul-i Kibriya Efendimiz(sav), son demlerinde bitap bir vaziyette iken, bizzat Kendisi mescide giderek ashabıyla helalleşmiş ve ''Ashabım! Kimin malını yanlışlıkla aldıysam, işte malım gelsin alsın. Kimin sırtına yanlışlıkla vurduysam, işte sırtım gelsin vursun'', buyurmuştur. İşte böylesine hassas, sağlam temeller üzerine oturtulan İslam adaleti, bütün beşeriyeti hayran bırakacak bir seviye arzeder. Efendimiz(sav) bir hadislerinde buyurmuştur; ''Birgün adaletle hükmetmek, yetmiş senelik ibadetten(nafile ibadet) hayırlıdır.''
            ''Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletten ayırmaya yöneltmesin. Adaletli olun, bu Allah'ın korkusuna(takvaya) daha çok yakışan bir davranıştır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.'' Maide Suresi(8)
            ''Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaleti gözetin.''En'am Suresi(152)
            ''Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın.'' En'am Suresi(152)
            Evet adalet, Hakk'a dayalı bir konunun gereğini yerine getirmektir. Bilhassa karşılıklı ilişkilerde adalet ve insafa son derece dikkat edilmesini Kur'an-ı Kerim özellikle emretmiştir. Kur'an-ı Kerim'de muhtelif şekillerle ölçüde ve tartıda insafsızlık edilmemesini, adaletli olunmasını hükme bağlayan ayetler vardır. Rabbimiz şöyle buyurmuştur; ''Allah hak üzere(adaletle) hükmeder.''Mü'min Suresi(20)
            ''Biz adalet terazileri kuracağız. Kimseye haksızlık yapılmaz. Herkese sayinin karşılığı vardır. Zerre kadar hayır ve zerre kadar şer o gün meydana çıkacak, teraziye konacaktır'', ifadeleriyle adaleti beyan eden pekçok ayet-i kerime mevcuttur. Allah(cc) Adl'dir. Şüphesiz her yaptığı ve her sözü adaletlidir. Doğru belli, yanlış bellidir. İnsan hiçbir hususta asla doğrudan ayrılmamalıdır. Kur'an'ın ifadesiyle en yakının, ana-baba, evlad-ı iyal de olsa,  doğrudan ayrılmayıp aleyhlerinde de olsa adaletle davranmanın emr-i ilahi, hükm-ü ilahi olduğu açıkça beyan edilmiş oluyor. 
            Adalet konusu çok geniş olup, maddi manevi pekçok meseleyi içine alır, en büyükten en küçüğüne kadar kapsamlı bir meseledir. Bir hadis-i şerifte Efendimiz(sav) ; ''Kendin için istemediğini başkası için de isteme ve yapma'', diye buyuruyor ki, insanın nefsi için istemediği birşeyi başkası için istemesi ve yapması bir nevi adaletsizliktir. İnsan hiçbir zaman bir başkası tarafından aldatılmayı, gıybetinin yapılmasını, yersiz yere zulme uğramayı istemez. Kendisine yapılmasını arzu etmediği birşeyi başkasına reva görüyor, yapıyor, söylüyor, kandırıyorsa bunlar da birer adaletsizliktir. 
            Hz.Ömer(ra)'in adaleti meşhurdur, tarihlere geçmiştir. Bir defasında oğlu kırbaç cezası gerektiren bir suç işliyor. Baba Ömer tarafından ceza uygulanacak ve uygulanıyor. Bakıyorlar ki Ömer(ra) ağlıyor. Duruma şahit olanlar diyorlar ki, 'babalık şefkati Ömer'i ağlattı'. Hz.Ömer(ra)'e; ''Ya Ömer! Babalık işte, kolay değil. Hem gereken cezayı uyguladın, hem de ağladın. Tabii ki haklısın.'' Bunun üzerine Hz.Ömer(ra) diyor ki, ''Sizin zannettiğiniz gibi değil. Babalık şefkatinden dolayı başkalarına uyguladığım cezadan daha hafif uygularım, yani daha hafif vururum; yada hafif vurmayım derken daha sert vururum ve adaleti uygulayamam endişesi beni ağlattı.''
            Bilindiği üzere insan bir nefis, bir de ruhtan ibarettir. Nefsin hakkını verip, ruhun hakkına riayetsizlik de insanın kendi kendine yaptığı adaletsizliktir. Nasıl ki nefsin gıdasını vermek ve pekçok ihtiyaçlarını tedarik bir borç ise, hak ise; ruhun rızkını, gıdasını vermekte ruhun hakkıdır. Verilmezse adaletsizlik olur. Kendi öz canına adaletli davranmayan, başka hususlarda adaletli olabilir mi? 
            Medine'de saygın bir aileye mensub olan bir kız, hırsızlık yapıyordu. Defaatle tekerrür eden bu durum üzerine, şer'i bir kanun muktezası olarak elinin kesilmesine hükmedilir. Aile Efendimiz(sav)'e bir ricacı gönderir.O sahabi gelerek, ''Ya Resulallah! Falan ailenin kızına hat cezası uygulanması kararlaştırılmış. Bunlar saygın bir aile, bu durum onların haysiyetini kırar, bu iş izninizle ört bas edilse'', gibi temennilerde bulunur. Bunun üzerine Yüce Resul hiddetlenir ve ''Sizden önceki ümmetler ve milletler adaletten ayrılıp, mazlumu ve zayıfı ezdikleri, kuvvetliyi ve zalimi serbest bırakıp, hak hukuk çiğnedikleri için Allah(cc)'ın gazabına müstehak oldular. Vallahi bu çirkin işi yapan kızım Fatıma dahi olsa, asla affetmem ve kendi ellerimle keserim'', diyerek adaleti korumuştur. 
            Birgün iki kardeş arasında miras yüzünden anlaşmazlık olur, Efendimiz(sav)'e gidip durumu arzetmeye ve O(sav) ne hüküm verirse razı olmaya karar verirler. Efendimiz(sav) onları dinledikten sonra şöyle buyurur; ''Ben de bir beşerim, beyanınıza göre hüküm veririm. Fakat şunu iyi bilin ki, hanginizin hakkı diğerine geçerse, yarın mahkeme-i kübrada adalet terazilerinin kurulup, zerre kadar da olsa haklardan sorulacağını size hatırlatırım, böylesi bir durum tehlikelidir, vebali ağırdır'', buyurunca o takva ehli iki kardeş aynı anda şu ifadelerde bulunurlar; ''Ben hakkımdan vazgeçtim''. İşte hakiki iman, işte ahiret endişesi, işte takva duygusu iki kardeşi haklarından vazgeçmeye götürüyor. Efendimiz(sav) ise şöyle tavsiyede bulunuyor; ''Şimdi gidin, birkaç şahidin yanında malınızı uygunca taksim edin, bu hususta takva ehli birini hakem tayin edin, onun hakemliğinde payınıza düşene razı olun, sonra da her ihtimale binaen birbirinizle helalleşin''. 
            İslam'ın menşei adalettir. Adalet olmayan yerde huzur, sükun aramak muhaldir. İslam hukuku öylesi bir adalet getirmiştir ki, bırakın mala cana kıymayı, bir hain bakışın, bir kalb yıkışın dahi adaletsizlik olup, hesabının sorulacağından haber veriyor, bu konunun ciddiyetini vurguluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder