17 Mayıs 2011 Salı

MERHAMET

            ''Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim'', Hz.Muhammed(sav)
            Merhamet, Allah(cc)'ın Rahman ve Rahim sıfatlarının tezahürüdür. Allah(cc), Rahman ve Rahim oluşunu Kur'an-ı Kerim'in her suresinin başında ve yine Kur'an'ın pekçok ayetinde zikreder. Böylece Kendisini Rahmaniyet sıfatıyla tanıtan Mevla, kullarının merhametli olmalarını ve bu esmasını kullarının üzerinde görmeyi murad eder. Hassaten, mü'minlerin merhametli olması iktiza eder. Merhametli olmayanlarda hayır yoktur. Bu konuyla ilgili pekçok ayet ve hadis mevcuttur; ''Merhamet ediniz ki, merhamete nail olasınız'', ''Siz yerdekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin''.
            Allah(cc)'ın engin merhametindendir ki; kafir, fasık demiyor, her canlının rızkını halkediyor. Her ihtiyacına cevap veriyor. Günahkar kullarını tevbe etmeleri şartıyla affediyor. Hatta öyle engin merhamet-i ilahiye ki, tevbe-i nasuh edenlerin ''seyyiatlarını haseneye döndüreceğim'', buyuruyor. İslam bir rahmet dinidir. Merhamet, İslam dininin en  temel hususiyetlerindendir. Her hususta olduğu gibi bu hususta da Yüce Peygamberimiz(sav) üsve-i hasenedir ki; Taif'te taşlanıp hakaretlere maruz kaldığı hengamede Cebrail(as) ve diğer meleklerin, 'Ya Resulallah! Arzu edersen şu kavmi helak edeyim'' demesine karşı verdiği cevap ''Hayır, bunu istemem. Ben rahmet ve merhamet peygamberiyim'' demesi, ardından onlar için hayır dua etmesi engin merhametinden sadece bir numunedir. Efendimiz(sav) bir hadislerinde ümmetini uyararak, merhametli olmalarını söyler. Sahabe-i kiram;''Ya Resulallah! Biz merhametliyiz'', deyince ''Esas merhametli, günahları terk edendir'', buyurur. İnsanın kendisine merhameti daha ziyade bu yönlüdür. Yapılan herbir hata ve günah insanın kendisine yaptığı bir zulümdür, merhametsizliktir. Dünyada iken cismini zararlardan koruduğu gibi, ahirette başına gelmesi muhtemel olan azablardan kendisini koruması da bir merhamet anlayışıdır. Bir ayet-i kerimede Allah(cc) buyurur; ''Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın''. Rabbimiz kullarını böylece uyararak, kendilerini tehlikeye atmamalarını, zulmetmemelerini önerir ki, nefislerine zulmedenler deyip, ferasetsiz insanın canına zulmettiğini ve merhametsizliğini ilan eder. Merhamet; insanın hem canına, madde ve manasına , hem de başkalarına karşı merhametli olmasına bakar. Kendisine merhameti olmayan bir cahil, gafil insanın başkalarına merhametli olması düşünülemez. Maddi yönüyle merhametli gibi görünsede, manevi yönüyle asla merhametli davranamaz. Merhametli olmak bir tarafa, onları da bataklığa sürüklemede hiçbir sakınca görmez. Özet olarak ; merhamet İslam'ın ve insanlığın özünü teşkil eder.
            Bütün güzel vasıfların kaynağı merhamete dayanır. Pekçok kötülükler de merhametsizlikten kaynaklanır. Kur'an-ı Kerim'de ''Kendi ellerinizle kazandıklarınızın azabını tadın, diyeceğiz'', diye buyuruyor Rabbimiz. Güzel ahlak, güzel vasıflar, güzel muamelatların menbaı merhamettir. Merhametli kişi; cömert, affedici, hizmet ehli, geçimli, günahlardan uzak, bütün canlılara yararlı, kimseye zararı kötülüğü olmayan, elinden dilinden emin, bar değil yar olandır. Merhametli kul Efendimiz(sav)'in ''Kendin için istemediğini başkası için isteme, yapma'' tavsiyesine gönülden uyum sağlamıştır. Çünkü merhametlidir ve bu kuldan kimseye zarar gelmez. Maddi manevi her varlığını diğer insanlarla, hasseten mü'minlerle paylaşır. Seve seve infak eder, yardıma koşar, hatta isar ehli olup kardeşlerini kendi nefsine tercih eder. Haksızlığa maruz kalsa da hak talep etmeyip, affeder. Düşmanlık edenlerin affı için dua eder. Bu hususta Beyazıt-i Bestami şöyle der; ''Rabbim bana şefaat izni verse, öncelikle bana kötülük edenlere şefaat ederim''. Yine Hallac-ı Mansur kendisini anlamayan, yanlış anlayıp taşla recm edenler için; ''Allah'ım benden önce onları affet'' diye dua etmiştir. İmam-ı Rabbani'nin kendisine her namazın arkasından 10 defa lanet okuyan bir lanetçinin cenazesini teşyi edip, kabrinin başında 70 bin kelime-i tevhidin sevabını bağışlaması ve dergahına dönüp ibadethanesine girerek Mevla'ya, ''Ya Rabbi! Bu kulunu affetmezsen, ben de yiyip içmeyeceğim. Benim yüzümden azap olmasına dayanamam'', diyerek naz niyaz etmesi ve ısrarcı olması hep merhametin tezahürleridir. Hz.Ebu Bekir(ra)'in; ''Ya Rab! Vücudumu o kadar büyüt ki cehenneme gireyim, başka kimseye yer kalmasın'', düşüncesi  merhameti göstermektedir. Gafil cahil, kendine merhamet etmeyip türlü günahlar işlerken, günahının pişmanlığını gönlünde hissetmez, gözünden bir damla yaş dökmezken, başta Efendimiz(sav) olmak üzere merhametli Hakk dostları böylesi fasıkların affı, hidayeti, mağfireti için ağlamış, gözyaşları dökmüşlerdir. Mevla'dan dileğimiz hakiki merhametin sırrına erdirmesidir inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder