25 Mayıs 2011 Çarşamba

CÖMERT VE İSAR EHLİ OLMAK

            Seha, Allah(cc)'ın azami sıfatlarındandır. Bol bol ikram eden demektir. Allah(cc) bu sıfatını kulları üzerinde görmek ister. Cömert kullara sehavetli de denir. Bu hususla ilgili pekçok ayeti kerime ve hadis-i şerif vardır. Efendimiz(sav) şöyle buyurmaktadır; ''Cömert; Allah'a yakın, insanlara yakın, cennete yakın. Cimri; Allah'tan uzak, insanlardan uzak, cehenneme yakın.''
            ''Sehavet(cömertlik); kökü cennette, dalları dünyaya uzanan bir ağaçtır. Kim ondan bir dala yapışırsa, onu cennete götürür.''
            ''İyiliğin mükafatı, iyilikten başka değildir.''
            ''Cenab-ı Allah Kerim'dir, kerem sahiplerini sever. Alicenab kimseleri de sever.''
            ''Cennet sehayenin(cömertlerin) hanesidir.''
            ''Cud ve kerem, Cenab-ı Allah'ın azim sıfatlarındandır.'' 
            ''Cud ve seha ile mevsuf olunuz ki, Cenab-ı Allah hakkınızda cömertlikle muamele buyursun.''
            ''Cenab-ı Hakk buyurmuştur ki, sen infak et, Ben de sana infak edeyim.'' 
            Resul-i Ekrem(sav) insanların en cömertiydi. O'ndan istenilen birşey varsa verir, yoksa bulma ''imkanı varsa'' söz verirdi. Bunlar olmadığı takdirde sükut ederdi.
            Bir gün adamın birisi, Kendisinden birşey istedi. Resul-i Ekrem(sav) yanında bulunan bir koyun sürüsünü o adama bağışladı. Adamcağız kabilesine dönerek, ''geliniz, müslüman olunuz, zira o peygamber  fakirlikten hiç korkmuyor. Çok büyük atiyelerde bulunuyor'', dedi. Gelen rivayetlerde,  Kendisinden istenen birşeye yok dediği vaki değildir. Bir defasında doksan bin dirhem isabet etmişti. Bunu hasırın üzerine döktü. Her gelene verdi, tamamen bitirdi, sonra kalktı. İnfak ayetleri nazil olunca sahabe-i kiram adeta birbiriyle yarışırcasına, içinde bulundukları imkanlarda tasadduk ediyorlar ve cömertçe ikramlarda, atiyelerde bulunuyorlardı. Bunların başında Hz.Ebu Bekir(ra), Hz.Osman(ra), Hz.Hatice(ra) gelir ki, Mekke'nin ileri gelen tacirlerinden olmalarına rağmen, bütün servetlerini Hakk yolda fisebilillah etmişlerdir.
            İsar konusu çok kapsamlı bir mevzudur ki, maddi ve manevi yönlere ihtiva eder. İsarın tanımını yaparken; birşeyi tam ve mükemmel yapmak, yani yapılan iyiliklerde ihlas, murakabe ve itaat halinde olmak, asla bir beklenti içinde olmadan iyilik yapmak, kendisine kötülük yapanlara iyilikle mukabele etmek anlamlarında kullanıldığı söylenir. İsar, cömertliğin doruk noktası sayılır. Cömert kişi ihtiyacın fazlasını verir. İsar ehli ise, kendi ihtiyacı olduğu halde nefsinden feragat ederek verir. Bunun örnekleri çoktur. Efendimiz(sav)'e bir şahıs gelir. 'Ya Resulallah  açım,' der. O esnada Efendimiz(sav)'in evinde misafire ikram edecek hiçbirşey yoktur. Mescitte cemaate buyurur; 'Bu misafiri doyuracak kimse var mı?' Bir kişi çıkar, 'Ya Resulallah, ben evime götürüp, ikram edeyim,' der. Ve o şahsı alıp, evine götürür; 'Hanım! Bu Peygamberimizin misafiri, ne yapıp edip bu misafiri doyuralım,' der. Hanımı, 'Efendi! Biraz un vardı, çorba yapıp çocuklara yedirecektim' . Sahabe efendimiz, 'Çocukları uyut, biz de yer gibi yapalım, yemeyelim, misafiri doyuralım'. Hanım söylenenleri uygular, çocukları aç uyutur. Kendileri de yiyor gibi yaparlar, ama yemezler. Misafir karnını doyurur. Bu hadise üzerine ayet nazil olur, ''Kendileri aç oldukları halde, miskini(aç fakiri) yedirirler''.
            Başka bir örnek ise şöyledir; Hz.Ali(ra), Hz.Fatıma(ra), Hz.Hasan(ra), Hz.Hüseyin(ra) efendilerimiz üç gün üst üste oruç tutmaya niyet ederler. Akşam yaklaşır, iftar edeceklerken kapı çalınır, gelen bir esirdir. Allah rızası için birşey verin, der. İftar için hazırlıkları olan çörekten başka birşeyleri olmayan bu şerefli aile başta Hz.Ali(ra) olmak üzere,  çöreklerini gelen esire verirler ve kendileri su içerek iftar ederler. Ertesi gün olur. Yine  iftar zamanıdır. Kapı çalınır, gelen bir yetimdir. O da 'Allah rızası için birşey verin' der. Bu aziz aile iftarlıklarının tamamını o yetime verirler. Bu defa da su içerek iftar ederler. Üçüncü gün olur. Bu sefer de bir miskin(fakir) iftar vakti aynı talepte bulunur. Allah rızası için isteyince, bütün yiyeceklerini bu fakire verirler. Böylece üç gün oruçlarını su ile eda ederler. Bu şerefli aile hakkında ayet nazil olur; 'Onlar ki, kendileri aç oldukları halde yiyeceklerini esire, yetime, miskine vererek ihsanda bulunurlar'.
            Cömert olma Allah-ü Teala'nın vasfıdır ki, pekçok esma-i ilahi Allah(cc)'ın cömert oluşunu gösterir. Bunlardan bazıları el-Kerim, el-Macid, el-Vehhab, el-Mucib, el-Mukit, el-Müheymin, er-Rezzak, el-Mün'im...''Mallarını gece gündüz , gizli ve açık hayra sarfedenler var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler'' Bakara Suresi(274)
            ''Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak verip her başağında yüz dane bulunan tohumun haline benzer. Allah dilediğine kat kat (artırır) fazlasını da verir. Allah ihsanı bol olandır.'' Bakara Suresi(261)
            ''O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için infak ederler ve öfkelerini yutarlar. İnsanları affederler. Allah muhsinleri sever'' Al-i İmran Suresi(134) Bu ayetteki husus calib-i dikkattir ki; cömert olmak, infak etmek için zenginliğin şart olmadığına, bollukta olduğu gibi darlıkta da infak edilebileceğine işaret vardır. İnfakın bir sınırı olmadığı, bu yüce vasıfla herkesin vasıflanabileceği müjdelenmektedir. Efendimiz(sav); 'Ya Aişe! Yarım hurma ile de olsa sadaka ver de canını cehennemden kurtar' demiştir. Buna karşılık Aişe validemiz(ra) 'Ya Resulallah! Bu kadarcık şey sadaka olur mu?' diye sormuş, Efendimiz(sav) cevaben, 'Tabi, hatta tatlı dil, güler yüz sadakadan sayılır' buyurmuş, ve Zilzal suresinde geçen şu ayeti okumuştur, 'Zerre kadar yapılan hayrın karşılığı görülecektir'. Ayrıca öfke yutma, suç bağışlama, hakkını helal etme de ayette işaret edildiği üzere infaktır. Yeterki insan duyarlı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder