18 Mayıs 2011 Çarşamba

AFFEDİCİ VE MÜSAMAHAKAR OLMAK

            Affedici ve müsamahakar olmak mü'minin şiarı olmalıdır. Allah-ü Teala(cc) affedicidir, affı sever ve kullarının da affetmelerini talep eder. Affedici ve müsamahakar olmakta merhamete dayanır. Merhametli olan kişi, affedicidir de. Merhametli olmak Efendimiz(sav)'in vasfıdır. O Yüce Resul(sav) hep affetmiş, nefsi namına hiç kimseye gazaplanıp, öç almaya asla kalkışmamış, Kendisine yapılan onca eza ve cefayı af ile müsamaha ile karşılamış, ancak; dini açıdan yapılan haksızlıklara karşı gazaplanıp, şer-i şerifin muktezasınca gereken cezayı uygulamıştır.
            Bu konuyla ilgili bazı ayetler şöyledir; ''Sen kötülüğü en güzel şekilde sav. O zaman bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık olan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.'' Fussilet Suresi(34)
            ''Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşmanlık edenler çıkabilir. Böyle olanlara karşı dikkatli olun. Bununla beraber müsamaha eder, kusurlarına bakmaz, affederseniz buda sizin için bir fazilettir. Çünkü, Allah Gafur'dur, Rahim'dir. Affı ve ihsanı boldur.'' Tegabün Suresi(14)
            ''O takva sahipleri ki, bollukta ve darlıkta Allah için infak ederler ve öfkelerini yutarlar. İnsanları affederler. Allah da bu şekilde davranan ihsan sahiplerini sever.'' Al-i İmran Suresi(134)
            ''İman edenlere söyle; Allah'ın ceza günlerinin gelip çatacağını ummayanların ezalarına aldırış etmesinler. Kusurlarını bağışlasınlar. Çünkü, Allah herkese yaptıklarının karşılığını verecektir. İman edenlere de sabırlarının ve aflarının ödülünü verecektir.'' Casiye Suresi(14)
            Efendimiz(sav) buyurmuştur; ''Ya Ebu Zer! Nerede olursan ol Hakk Teala'dan kork. Fenalığa karşı iyilik yap. Halk ile daima iyi geçinmeye bak. Halka mülayemette bulun''.
              ''Bir kimseden kardeşi özür dilerde özrünü kabul etmezse, onun günahı; müslümanların yolunu kesip, onlardan haraç alanın günahı gibidir. ''
            ''Cömertlikte güneş gibi ol, ayıp ve kusurları örtmede gece gibi ol, tevazuda yer gibi ol, incitme, incinme, af yolunu tut.''
            Pekçok ayet ve hadislerden birkaç örnek verdik. İslam af ve müsamahaya çok önem verir. Beşeriyet nice günah ve gaflet çukurlarında bocalarken, onlara yaptıklarının karşılığı olarak, helak ve hüsrandan ziyade, rahmet ve af kanatlarını açarak saadet iklimine çekmeye çalışır. Cenab-ı Hakk'ın ''Rahmetim gadabımı geçmiştir'' beyanı da bunun bir nişanesidir. Evet, İslam birbirine düşman kavimleri, fertleri sıcak birer dost haline getirmiştir. Mü'minden de her zaman böyle olması istenir. Husumetin ve düşmanlığın ortadan kalkmasını, hatta kötülük edenlere karşı iyilik etmeyi önerir. Böylece İslam'da ve insanlıkta izzetli, şerefli kul olmanın bir yolunun da af ve müsamahadan geçtiğini beyan eder. Efendimiz(sav) af ve müsamahanın doruğunda bir hayat yaşayarak, ümmetine en güzel bir model sergilemiştir. O(sav), küffara ziyafetler vermiş, defalarca evlerine gitmiş, kapılardan hakaretle tardetmişler ama yine de onları affetmekle beraber, yılmamış usanmamış;, tekrar tekrar kapılarına giderek gelin 'La ilahe illallah' deyin, kurtulun demiş, Onlar için hep hayır dualarda bulunmuştur. O'nu izleyen ashab ve veraset-i enbiya Hakk dostları da bu vasıfla vasıflanmış, af yolunu tutmuştur. Affolunmanın yolu affetmekten geçer. Yüce Mevla adeta 'affedin ki affa mazhar olasınız', buyuruyor. 
            Hakiki mü'mine yaraşan o ki, en azından kendi çıkarını düşünüp affetmesidir. Affedeyim ki affa mazhar olayım, Rabbimden af dilemeye yüzüm olsun, der. Bir insan sana karşı olan bir hatası nedeniyle cezaya çarptırılıp, azap görecekse; bu inançta olan bir mü'minin merhamet duygusu buna razı gelmez ve aynı durumun başına gelmesine razı olmayan kişi merhameten affeder. Yine Mevla'nın 'merhamet edin ki merhamet bulasınız' ferman-ı sübhaniyesinden hissedar olma arzu ve temennisiyle konuyu değerlendirir. Mü'min ferasetli olmalıdır. Hadiseleri iyi değerlendirmelidir. Nefsi için affolunmayı, selameti murad ederken, başkaları için de aynı şeyleri düşünmeli ve af yolunu tutmalıdır. Başta Efendimiz(sav) olmak üzere cümle enbiya, asfiya hep affetmişlerdir.
           İslam tarihinde ve Efendimiz(sav)'in hayatı boyunca, nefisleri namına hak dava etme, öç alma veya affetmeme gibi en ufak bir bilgi görülmemiştir. Efendimiz(sav)'in kavminden ve en yakınlarından çektiği zulüm had safhaya ulaşmıştır. (Kokuşmuş deve işkembesini secde anında mübarek sırtına koymak, geçeceği yollara çukurlar kazarak dikenlerle doldurmak ve üzerini toprakla örtüp düşmesini sağlamak, mecnun demek, mübarek başına taşlar atarak yaralamak, Mekke'yi terketmek zorunda bırakılması) Bu durumlarda dahi onları affetmiş, onların affı için duacı olmuştur. Yine Yusuf(as) da Kendisine eziyet eden kardeşlerini affedip, ikramda bulunmuş, af edilmeleri için dua etmiştir. Bunlar insanlara en güzel örneklerdir. Peygamberan-i tavırlar sergileyen şeref, izzet, rıza-i ilahi kazanırken, öbürleri büyük kayıplar içine düşmüşlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder