23 Mayıs 2011 Pazartesi

İNFAK EHLİ OLMAK

            İnfak, İslamın şartları arasında yer alır. Kur'an-ı Kerim'de pekçok ayette infaktan bahsedilir. Ekseriyetle, namazla birlikte zikredilir. ''Onlar ki, namazı kılar, zekatı verirler, verdiğimiz rızıklardan infak ederler.'' İslamiyet, insaniyet alemine huzur ve sükun teminine; fertler ve cemaatler arasında muhabbet, şefkat, merhamet esaslarının tespitine son derece önem verdiği içindir ki, Müslümanlara sadece zekat farizasını iktila etmeyip, çeşitli yardımlaşmaların hepsine teşvik ediyor.    
            İslamiyet, birr-u ihsanın sarfı cihetinde yalnız fukara ve biçarelerden bahsetmiyor. Çok şümullü , çok umumi tutuyor. Nasıl  fukara ve biçarelere teşvik ediyorsa; yetimlere, dullara, yolda kalmışlara, kölelere, cariyelere yardım etmeyi; keza anaya, babaya, akrabaya, uzak-yakın komşulara, yol arkadaşına iyiliği (muhtaç olmasa da) emrediyor. Maksat insanlar arasında muhabbet, merhamet ve rabıtayı kuvvetlendirmektir. ''Neyi ve kime infak edeceklerini soruyorlar. De ki, hayra dair ne infak ederseniz, ananıza, babanıza, akrabanıza, yetimlere, biçarelere, yolda kalmışlara verin. Hayır namı ile ne işlerseniz Allah onu bilir.'' Bakara Suresi(215)
''Allah'ın sizleri vekil kılıp, üzerinize tasarruf ettiği mallarınızdan infakta bulunun. Şüphe yoktur ki, içinizden iman eden ve infak edenler için büyük ecir vardır.'' Hadid Suresi(7)
''Sonra ümmetimin içinden öyleleri var ki, Allah'a ve ahiret gününe inanır ve infak ettiği şeyleri Allah'a yaklaşmak ve Resulullah'ın şefaatine nail olmak için vesile bilir. Şüphesiz o sadakalar kendileri için yakınlaşma vesilesidir. Allah onları rahmetine dahil edecektir. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.'' Tevbe Suresi(99)
''Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kimdir? Artık Allah bunu kendisi için kat kat artırır. Onun için oldukça üstün ve onurlu bir ecir vardır.'' Hadid Suresi(11)
            Buna göre sadakalarımız muhtaçtan ziyade, birgün ansızın karşımıza çıkacak olan ölüme karşı, bir son nefes selameti ve teminatı olabilir. ''Zengin malında fakirin hakkı vardır'', düsturunu gönlümüzün şiarı edinmeliyiz. ''İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır'' , ''De ki, Rabbim kullarından dilediğine rızkı yayar ve ona tekrar rızkı kısar. Siz Allah için neyi infak ederseniz, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.'' Bu ve benzeri ayetlerde beyan olunuyor ki, Yüce Allah; bizlere lütfettiği nimetler sayesinde yapacağımız hayır ve hasenatı, bizden Kendisine borç olarak telakki buyurmaktadır. Bir bakıma bu tecelli Cenab-ı Hakk'ın bizlere bahşettiği nimetleri, yine nimetlerle taçlandırmasıdır. Efendimiz(sav) buyurmaktadır; ''Şüphesiz ki, sadakayı muhtaç almadan önce Allah alır. Sonra fukaraya devreder''. Bu itibarla zekat ve sadakada en mühim husus, samimiyet ve ihlasla sırf Allah(cc) rızasının kastedilmesidir. İnfakta bulunanların kibirlenmeleri, teşekkür ve minnettarlık beklemeleri asla doğru değildir. Böyle bir düşünce, bütün sevap ve faydalarını silip süpürür. Bilakis veren, alana karşı teşekkür hissiyatıyla dolu olmalı ve rıza-i ilahinin dışında hiçbir maksat taşımamalıdır. Zira, Hakk katında makbul olan budur. Mülk Allah'a aittir. Cenab-ı Hakk'ın mülkünde yaşıyor, O'nun verdiği rızıkla merzuk oluyoruz. Servet Allah(cc)'ın kuluna verdiği bir emanettir. İnsanın onu istediği gibi kullanması asla tasvip olunmaz. O, mülkün hakiki sahibinin bildirip emrettiği istikamette kullanılmalıdır. Zira servet ilahi emirlere zıt bir surette kullanılırsa, insanları çabuk azdırır, pekçok çeşitli sefaletlere sürükler, sonu hüsrandır ve bedbahtlardan olur. ''Her sabah iki melek yeryüzüne iner. Bunlardan biri, 'Allah'ın malını Hakk yolunda harcayana, infak ettiğinin yenisini ihsan buyur', diye dua eder. Öteki ise, 'Allah'ım pintilik edene malının telefini ver', diye dua eder'', Hz.Muhammed(sav)
            ''Onlar kendi canları çektiği halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz sadece Allah rızası için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz çetin ve belalı bir günde Rabbimizden (O'nun azabına uğramaktan) korkarız, derler. İşte bu yüzden Allah, onları o günün fenalığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir''. Bu ayet-i kerimede infak ile ilgili şu nüktelere temas edilmektedir; 
1. Mü'min kardeşini kendine tercih etmek(isar),
2. Fani ve dünyevi gayeler için değil, yalnızca Allah(cc) rızası için infak etmek,
3. Kıyametin şiddetinden infak ile korunmak,
4. İhlasla yapılan infakın Hakk katında makbul olacağı ve sahibinin gönlünü huzurlu, yüzünü ak edeceği,
5. Mü'minden bu nevi amellerin işlenmesinin istendiği.
            ''Eğer namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz, andolsun ki, sizin günahlarınızı örterim ve sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım'', Maide Suresi(12)
            Allah(cc)'a borç vermeyle ilgili ayetler nazil olduğunda Ebu Talha(ra); ''Ya Resulullah! Allah bizden borç mu istiyor?'' diye sordu. Efendimiz(sav); ''Evet ya Ebu Talha, Allah borç istiyor'', dedi. Bunun üzerine Ebu Talha(ra), ''Ya Resulullah! Ben bağımı Allah'a borç olarak veriyorum,'' dedi. Bu bağda 600 hurma ağacının olduğu ve bağın içindeki evde ailesiyle birlikte oturduğu bildirilmektedir. Ebu Talha(ra) evine geldi, hanımına 'Bu bağı ve evi boşaltacağız. Çünkü ben bu bağı Allah(cc)'a borç verdim', deyince, hanımı ; 'Ya Ebu Talha, çok karlı bir iş yaptın,' dedi. Ve gönül hoşnutluğuyla evi boşaltarak, oradan ayrıldılar.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder