30 Eylül 2011 Cuma

TESLİMİYET

                  Ashab-ı kiramla Hz.Peygamber(sav) arasındaki sevgi ve saygıya dayalı teslimiyet ve eğitim anlayışı, tasavvufta şeyh-mürid ilişkilerinde gündeme gelmektedir. Müridden, şeyhine kayıtsız şartsız itaat ve teslimiyet istenmektedir. Manevi yükselişin, terakkinin, ancak bu muhabbet ve teslimiyetle olacağı vurgulanmaktadır.

29 Eylül 2011 Perşembe

SABIR

                     Sabır, insan hayatında en elzem olan bir vasıftır. Hemen her mahluk sabra muhtaçtır. Hassaten insanlık sabra muhtaçtır ki, sabrın olmadığı yerde başarı, zafer söz konusu olamaz. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de sabırla ilgili pek çok ayet-i kerime vardır ki, ehemmiyetine binaen Yüce Mevla sabra teşvik edici ve sabredenlerin akıbetini beyan edici mesajlarla kullarını haberdar etmiştir. İnsanın üç türlü sabra olan ihtiyacı hava kadar, su kadar elzemdir. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz;

28 Eylül 2011 Çarşamba

RIZA-İ İLAHİ

                    Rıza; insan kalbinin başa gelen hadiselerle sarsılmaması ve kaderin tecellileri karşısında huzur duymasıdır. Diğer bir yönüyle, başkalarının üzülüp müteessir olduğu, şaşırıp dehşete düştüğü olaylar karşısında, gönül mekanizmasının sükun ve itminan içinde olmasıdır.

26 Eylül 2011 Pazartesi

SIDDIKİYET

                        Sadakat ve doğrulukta en ileri oluş, peygamberlik mertebesinin bidayeti, bütün peygamberlerin müşterek sıfatı, velilik mertebesinin nihayeti olan makam, Hz.Ebubekir'in(ra) namı ve sıfatıdır. 

23 Eylül 2011 Cuma

TASAVVUFA YANSIYAN PEYGAMBER HASLETLERİ

 Tasavvuf sekiz peygambere ait şu sekiz haslet üzerine kurulmuştur;

TASAVVUFTA SEYR-İ AFAKİ VE SEYR-İ ENFÜSİ

                      Terbiye ve maneviyatta tekamül yollarında hariçten, afaktan başlamak suretiyle bulunan delillerle tekamül edip, nefsini ıslah ve imani ve Kur'ani hakikatlerde terakki etme usulü ve şu dünya küresinde esma-i ilahi ve sıfat-ı ilahiyi seyredip, o esmanın cilvelerinin tecellisine mazhariyeti nispetinden sonra, daire-i enfüsiye girer. Küçük bir mikyasta daire-i kalbinde o envarı müşahade edip, onda en yakın yolu açar ki, kalb ayine-i samed olduğunu görür. Aradığı maksada vasıl olur. Bu meşrepte süluk eden salik, nefsi emmareyi öldürmeye muvaffak olamazsa, hevayı terk edip enaniyeti kırmazsa, şükür makamından fahr(övünme, kendini beğenme) makamına düşer. Fahirden, gurur sudur eder.

TASAVVUF

                  Tasavvuf; bir ölçüde beşeri sıfatlardan sıyrılarak, meleki vasıflar ve ilahi ahlaka bürünme ve marifet, muhabbet, zevk-i ruhani yörüngeli yaşamaktır. Tasavvufun esası; şeriat adabına riayet olup, batınen de o adaba vukuftur ki, zahirinde olan ahkamı batınında duyup, hisseder, hislenir. Batında hissettiği ahkamı da zahirde fiiliyata döker. Böylece iç ve dış ayineleşir. Öz, söz, amel aynı hedefte birleşir. Böyle müşahede ve duyuş sayesinde, o hep edeple yürür, hedefi kollar. 

19 Eylül 2011 Pazartesi

TASAVVUFTA RUH VE CESET KAVRAMI

                       Herşeyin aslına rücu etme temayülü fıtri olduğundan beden, topraktan hasıl olan nimetlere mütemayildir. Bu temayül, nihayet onun toprağa kalb olmasıyla sükunet bulur.

16 Eylül 2011 Cuma

İHLAS VE NİYET

            Aşağı yukarı herşeyin bir zıddı vardır. Riyanın zıddı da ihlastır, denebilir. İhlas nedir? İhlas, Cenab-ı Allah'a yaklaşabilme gayesiyle her türlü dünya menfaatinden yüz çevirmek ve kalbi koruyabilmektir.

14 Eylül 2011 Çarşamba

CÖMERTLİK

                     Cömertlik; bir Allah(cc) vasfıdır ki, pek çok esma-i ilahi Allah-ü Azimüşşan'ın cömertliğini beyan eder.

13 Eylül 2011 Salı

MARİFETULLAH

                       Marifet; tanıma, bilme demektir. Marifetullah; Allah'ı(cc) Kur'an'ın bildirdiği gibi tanıma, sıfatlarını, isimlerini, eserlerini tefekkür ve tedebbür yoluyla tam olarak bilme anlamına gelmektedir. Kur'an-ı Kerim, insanın yaratılış gayesinin Allah'a(cc) kulluk olduğunu açık bir şekilde beyan ederek şöyle buyurur; ''Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp, yalnız bana (kulluk) ibadet etsinler  diye yarattım'', Zariyat Suresi (56)

12 Eylül 2011 Pazartesi

HAŞYETULLAH

                    Kur'an-ı Kerim'de iman ile korku arasında sıkı bir ilişkinin varlığını görmekteyiz. Korku adeta imanın ayrılmaz bir parçası gibidir. Bu korku sıradan bir korku değildir. Allah(cc) korkusudur. Kur'an'a göre, müminler yalnız Allah'tan(cc) korkarlar veya korkmalıdırlar. 

9 Eylül 2011 Cuma

İNABE

                 İnabe; lugat anlamıyla, birini diğerinin yerine koymak ve peşpeşe dönüp yönelmek, rucu etmek anlamlarına gelir. İnabe, ıstılah olarak da muhtelif şekillerde tarif edilmiştir. Bazılarını şöyle sıralayabiliriz ; tövbe ve samimi amellerle Hakk'a(cc) dönmek, kalbi şüphe karanlıklarından söküp çıkarmak, herşeyi bırakıp herşey kendisinin olan Hakk'a(cc) yönelmek, gafletten zikre, vahşetten ünse dönmek, duaya yönelmek, masiyetleri bırakarak ihlasla Allah'a(cc) dönmek ve O'na(cc) yönelmek.

8 Eylül 2011 Perşembe

BUHUL

            Alimler buhul(cimrilik) sıfatının, kafir sıfatı olduğunu bildiriyorlar. Evet, kibir gibi cimrilik de kafire has bir sıfattır. Ne yazık ki, bazı müminlerde de bu kötü vasıf görülmektedir. Nefis her kötü vasfa olduğu gibi, buna da meyyaldir. Bazı müminler  bu konuda  nefislerine yenilmişlerdir.

6 Eylül 2011 Salı

GIYBET

              Gıybet; İslam dininde çok kerih görülen ve haram olan bir haslettir. Kur'an-ı Azimüşşan'da yasak bir hüküm olarak bildirilmiştir. Nüzul sebebi ise, sahabe-i kiramdan iki kişinin Selman-ı Farisi(ra) için söylemiş oldukları şu sözdür; ''Selman sulu kuyuya gitse, susuz gelir''. İşte, kardeşleri hakkında bu kadarcıkta olsa rencide edici bir ifade kullanmaları ayetin nüzulüne sebep olmuştur ki, ehl-i imana bu mevzuda ihtar ve din kardeşi hakkında tutum ve davranışlarına bir ölçü getirmiştir.

MİSKİN

             Nefsin sıfatlarından biri olan miskinlik sıfatı; kişinin tembelliği ve dünya-ukba işlerini sebepsiz yere, sadece tembellikten dolayı ifa etmeyişi demektir. Halk arasında böyleleri; vurdumduymaz, gamsız, mesuliyetsiz, nemelazımcı gibi sıfatlarla anılır.

5 Eylül 2011 Pazartesi

FAKR

            Fakr; Kur'an-ı Kerim'de fakr, fakir ve fukara gibi türemiş kelimeleriyle ondört yerde geçmekte , hadislerde ise pek çok yerde kullanılmaktadır. Kur'an ve hadislerde geçen 'fakr' kavramının, iki ayrı anlamda kullanıldığı görülüyor. Bunlardan biri 'maddi fakirlik', diğeri ise 'manevi fakirlik'tir.

GURBET

            Lugat anlamıyla gariplik, yabancılık, vatandan ayrı düşme manalarına gelen gurbet, sofiye ıstılahına göre yani, tasavvuf ve tarikat nazarında 'manevi gurbet' diyeceğimiz gurbet; maksuda erişebilmek için o güne kadar alışılagelen dünya ve onun cazibedar atmosferinden uzaklaşma ve uhrevi buudlu yaşama şeklinde yorumlanmıştır. Halktan Hakk'a yönelme, bir halden bir hale geçme, bir yolcu gibi sürekli ilerleme...

2 Eylül 2011 Cuma

KALB

            Kalb; bütün iyi-kötü huyların, arzuların, niyetlerin merkezidir adeta. Kalb, çok dikkat edilmesi, sık sık kontrol edilip, murakabe edilmesi gereken en önemli yerdir. Kalbe 'nazargah-ı ilahi' denilmesi, kalbin Mevla'nın  nazar ettiği en önemli mekan olduğunu gösterir. Evet, iman kalbde başlayıp orada  karargah kurduğu gibi, Allah(cc) korusun küfür de yine kalbde karargah kurar. 

TEVAZU


                   Kibrin zıddı, tevazudur. Her güzel sıfat gibi, peygamberlerde en olgun şekliyle tezahür etmiştir. Efendimiz(sav) halen, kalen, fiilen tevazunun değerini bildirip, ümmetine öğretmiştir.