29 Eylül 2011 Perşembe

SABIR

                     Sabır, insan hayatında en elzem olan bir vasıftır. Hemen her mahluk sabra muhtaçtır. Hassaten insanlık sabra muhtaçtır ki, sabrın olmadığı yerde başarı, zafer söz konusu olamaz. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de sabırla ilgili pek çok ayet-i kerime vardır ki, ehemmiyetine binaen Yüce Mevla sabra teşvik edici ve sabredenlerin akıbetini beyan edici mesajlarla kullarını haberdar etmiştir. İnsanın üç türlü sabra olan ihtiyacı hava kadar, su kadar elzemdir. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz;

1. Allah'ın(cc) emirlerini yerine getirmede sabır (ibadet-i taat gibi),
2. Nehiylerden içtinap ki, Kur'an-ı Kerim'de bildirilen ve Efendimiz(sav) tarafından açıklanan her yasak emre itaatle, cümle haramları terk edip, uzak olmada sabır.
3. Allah'ın(cc) takdirine sabır yani, kader planında yazılı olup, başa gelen bela, sıkıntı, elem veren şeylere sabır ki bir yönüyle kazaya rıza(kaza, kaderinde yazılı olan şeyin takdir edilen zamanı gelince zuhur etmesidir). Her konuda olduğu gibi bu konuda da Peygamber Efendimiz(sav) ve diğer peygamberler en güzel örnek olmuşlardır. Bunlardan Hz.Eyüb(as)'ın sabrını, Rabbimizin Kur'an'ında yad etmekte olduğunu görürüz. Büyükler, 'İslamın yarısı sabır, yarısı şükürdür' diye bildirmişlerdir. Bu dünya hayatı nimetler ve belalar olmak üzere devam eder. Bu iki hal hassaten insan üzerinde sürekli tecelli eder. İnsan, hayatı boyunca bunlarla içiçe yaşamak mecburiyetindedir. Onun için nimete şükür, belaya sabır göstermekle mükelleftir. Kula düşen ne zaman, nelere ve nasıl sabretmesi gerektiğinin bilincinde olup, hakiki sabırlılardan  olmaktır.
''Ey iman edenler! Sabırlı olunuz ve namazı kılınız. Allah sabredenlerle beraberdir.'' Bakara Suresi(153)
''Allah sabredenlerin mükafatını hesapsız verir.'' Zümer Suresi(10)
''Behemahal sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal, can ve mahsül eksikliği ile sınarız. Sabredenlere müjdele.'' Bakara Suresi(155)
''Her kim sabreder, suç bağışlarsa bu haslet arzu edilen en iyi işlerdendir.'' Şura Suresi(43)
''İçinizden mücahede edenler, sabır gösterenler belli oluncaya kadar elbette sizi deneriz.'' Muhammed Suresi(31)
''Olur ki birşey hoşunuza gitmez, fakat o sizin için hayırlıdır. Bir şeyi de seversiniz, fakat sizin için şerlidir. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.'' Bakara Suresi(216)
''Ey ademoğlu! Benim kazalarıma rıza göstermeyen, belalarıma sabretmeyen, nimetlerime şükretmeyen ve verdiklerime kanaat etmeyen, daha fazlasını, beterini beklesin. Ey ademoğlu! Verdiğim belalarıma sabreden Benden razı olmuştur. Sabrın başlangıcı acı, sonu tatlıdır ve lezzetlidir.'' Hadis-i Kudsi
''Sabır Allah'tan, acelecilik ise şeytandandır. Bir kimseye, sabırdan daha hayırlı bir meziyet verilmemiştir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Başına gelen musibeti kimseye söylemeyen ve şikayet etmeyene, Allah imanın lezzetini ihsan eder ve bütün günahlarını bağışlar.'' Hz.Muhammed(sav)
''Sabredin, genişliği beklemek ibadettir. Eleminden şikayet etmemek, musibetini anlatmamak Allah-ü Zül Celal'i tazimden ve O'nun hakkını bilmekten ileri gelir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahut malı, yahut evladı yüzünden bir musibet verirsem, o da buna sabr-ı cemil ile mukabelede bulunursa, kıyamet günü kendisi için mizan dikmekten yahut, defter-i amelini açmaktan haya ederim.'' Hadis-i Kudsi
''Şüphe edilen altını ateşte muayene ettikleri gibi, Allah-ü Teala da insanları dert ile imtihan eder. Bazısı bela ateşinden halis olarak çıkar. Bazıları da bozuk olarak çıkar. Sabır, cennet hazinelerinden bir hazinedir. Sabır imanın yarısıdır. Mümine gelen her dert, sıkıntı, üzüntü, tasa, hastalık, yorgunluk, eziyet, ayağına batan dikene kadar Allah günahlarına kefaret eder.'' Hz.Muhammed(sav)
''Müminin hali, ekin sapının haline benzer ki, onu rüzgar kah sağa kah sola meylettirir.'' Hz.Muhammed(sav)
             Mümin çeşitli belalar ve hastalıklarla imtihan olur. Ekin sapının rüzgara boyun eğmesi gibi, mümin de gelen imtihan rüzgarlarına boyun eğer. Bu durumda, buğday sapının kökünde bir değişiklik olmadığı  ve rüzgarın köke zarar veremediği gibi müminin de imanına, itikatına ve Rabbine karşı hüsn-ü zannına gelen imtihan rüzgarları da asla zarar vermez , demektir.
''Kulun Allah indinde bir mevkii vardır ki ona ibadetle erişemez. O mevkiye erişinceye kadar Allah ona hoşuna gitmeyen bazı iptilalar, musibetler verir.'' Hz.Muhammed(sav)
''Allah-ü Zül Celal Hazretleri bir kula bir musibet veya daha fazlasını vermişse, ancak bu musibet sebebiyle affedeceği günahı veya yine bu musibet sebebiyle ulaştıracağı bir dereceyi vermek gibi iki haslet için vermiştir.'' Hz.Muhammed(sav)
 Sabır, sabredilen hususlar itibarıyla şöyle sıralanabilir;
1. Allah'a(cc) kulluğun zorluklarına katlanma manasına, ibadet-i taate karşı sabır,
2. Günah yolunun nefse hoş gelmesine mukabil, masiyet duygusuna, arzu ve talebine karşı sabır,
3. Hakk'ın kaza ve kaderine rıza göstererek, cana, mala, evlad-ı iyale veyahut arazi, semavi belaları ihtiva eden kaderin cilvelerine karşı sabır
4. Dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında yol, yön değiştirmeden, çizgiyi korumada sabır,
5. Çeşitli yollarla isabet eden haksızlıklar karşısında, gerektiği yerde zalimin zulmüne sabır ki, din, diyanet adına  zorluklar karşısında inancından, maneviyatından taviz vermeme hususunda sabır.
      Sabır, kendi keyfiyeti ve tahakkuk itibarıyla altı kısımda mütalaa edilmiştir;
1. Sabr-ı lillah; Allah(cc) için sabretme manasına gelir ve sabır mertebelerinin ilkidir.
2. Sabr-ı billah; Sabrın Allah'tan(cc) bilinmesidir ve evvelki mertebeye göre bir kademe daha ileridir.
3. Sabr-ı Allah; Her işte hikmet vardır deyip, Hakk'ın celal ve cemal tecellileri karşısında tevekkül edip, sabretmek
4. Sabr-ı fillah; Allah(cc) yolunda kahrı ve lütfu bir bilme sabrıdır.
5. Sabr-ı maallah; Maiyet ve kurbiyet-i ilahiyeye dair hususiyetleri itibarıyla, bulunduğu makamın esrarına riayetle beraber, Hak'la beraber olabilme sabrıdır ki, bu nebi ve velilerin makamına ait bir hususiyet denebilir.
6. Sabr-ı anillah; Vuslata karşı dişini sıkıp, dayanma azmidir ve hakikat aşıklarının sabrıdır.
                Her çeşidiyle sabır, kullukta zirvedir. Ve bu zirvenin zirvesi de, rızadır. Zannediyorum Allah(cc) katında rıza mertebesinden daha yüksek bir paye yoktur. Bu hususta Hz.Mevlana(ks), buğdayın insana gıda oluncaya kadar geçirdiği devreleri anlatarak, ''insanın da kemale ermesi için çeşitli imbiklerden geçerek özünü bulması elzemdir'', der. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder