2 Eylül 2011 Cuma

TEVAZU


                   Kibrin zıddı, tevazudur. Her güzel sıfat gibi, peygamberlerde en olgun şekliyle tezahür etmiştir. Efendimiz(sav) halen, kalen, fiilen tevazunun değerini bildirip, ümmetine öğretmiştir.
            Rabbimize olan tevazu; azamet-i ilahi karşısında insanın haddini bilmesi, aczini, fakrını idrak etmesidir. Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Hz.Adem'in(as) iblisle imtihanında, iblis kibrinden ötürü ilahi emre itaat etmemiş, isyan etmiş, Hz.Adem(as) ise unutarak veya şeytanın hilesine kanarak, yasak meyveyi yemiştir. Ama; derhal hatasını anlayıp, büyük bir pişmanlıkla, hüzünle, kırık bir kalp ve gözyaşlarıyla iki büklüm olmuş, Rabbinden özür dilemiş ve kulluk örneği göstermişti. Mevla bu iki tabloyu kulların nazarına vererek kibir ve tevazunun ne olduğunu ve bu halde olanların sonlarını açıklamıştır. Hz.Adem'in(as) tevazusu af ve mafirete sebep olurken, iblisin kibri ve kibrinde ısrarı da lanetlenmesine sebep olmuştur. Tevazu cümle enbiya, resul ve evliya-i kiramın ortak vasfıdır. İnsan birazcık düşünse, hiçliğini idrak eder. Yaratan, yaşatan, her çeşit ihtiyacımıza cevap veren, rızıklandıran Mevla'nın karşısında aczini bilmeyiş, minnettar olup, teslim olmayış imansızlık ya da fasıklığın simgeleridir. Kibir, kafir şeytan sıfatıdır. Tevazu ise; peygamberler, kibar-ı ehlullah ve hak erlerinin sıfatıdır. Onlar ki, tevazu ettikçe yücelmişler. Atasözündeki gibi 'meyve yüklü dallar ve buğday yüklü başağın başı daima eğiktir'. Meyvesiz dal başını dik tutar. Hiçliğini bilip, üzerinde bulunan değerleri nefsine mal etmeyip, Rabbinin bir emanet-i ihsanı olduğunun şuurunda olan mümin, tevazu ehli olur.
                 ''O çok merhametli olan Allah'ın has kulları onlar ki, yeryüzünde tevazuyla yürürler ve kendini bilmez kimseler kendilerine laf attığında (incitmeksizin) 'selam' der geçerler.''Furkan Suresi(63)
             ''Sabah akşam Allah'ın rızasını dileyerek rabbine dua eden kimselerle beraber, nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan başkasına (dünya ehline) çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o keyfinin arkasına düşmüş ve işi de haddini aşmak olmuştur.''Kehf Suresi(28) Birinci ayette tevazu ehli kulların Allah'ın(cc) has kulları olduğuna işaret edilirken, ikinci ayette Efendimiz'e(sav) hitaben haddi aşmış, dünyaya dalmış, mütekebbir gafillerden yüz çevirerek, tevazu ile Rablerine kulluk eden ve zikredenlerle beraber olmasını emrediyor Rabbimiz. Bu ayetin nüzul sebebi Mekke'nin ileri gelenlerinin efendimize gelip, 'bize ayrıca konuş, biz bu miskinlerle bir arada olamayız' şartını ileri sürmeleriydi. Bu ayetle Allah(cc), değer ölçüsünü bildirmiştir. Tevazuda; merhamet, cömertlik, af ve müsamaha, yardım gibi sıfatlar cem olmuştur. Cibril hadisi diye geçen bir hadis-i şerifte Cebrail (as) gelip ''Ya Resulallah! Rabbin senden sılayı kat edene sıla etmekle, seni mahrum edene atiye ve ihsan etmekle, sana kötülük edene iyilik etmekle emrediyor. Bu İslamiyette ve insaniyette en yüce ahlaktır''buyurmuştur ki, izzetin tevazuda , zilletin kibirde olduğunda şüphe yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder