29 Nisan 2011 Cuma

HAKK DOSTLARININ HAYAT METODU

            Evliyaullahın hayat metodu; kalbde muhabbet, ihlas, takva, şefkat,merhamet,inkisar,daima dua halinde ve hal ile kalin bir olmasıdır. Allah(cc)'a tevekkül, muhabbetle; insanın değer ölçüsü,takvasıyla orantılıdır. Efendimiz(sav)'in şöyle bir dua ettiği rivayet edilir; ''Ya Rabbi! Ümmetim diğer kavimler gibi toptan helak olmasın, yere batmasın''. Efendimiz(sav)'in  duası kabul edilmiştir. Peygamberimiz(sav) ikinci duasında şefaat-i uzması için niyaz etmiş, bu duası da kabul edilmiştir. Peygamberimiz(sav) üçüncü duasında ise, ''Ümmetim tefrikaya düşmesin'' diye dua etmiş, fakat bu duası Allah-ü Teala kullarını imtihan etmeyi murad ettiği için  kabul edilmemiştir.
            Bu hususta daima çok dikkatli ve uyanık olmalıyız ki;tefrikaya düşmeyelim, şeytan ve nefsin oyununa gelmeyelim. Hakk(cc) dostları, daima dua halinde yaşarlar. Dua ; kalb amelidir. Duadan sonra da teslimiyet zaruridir. Duanın kabul olup olmadığını değil, dua yapabiliyormuyum diye düşünmek gerekir. Yalnız ihtiyacımız olduğu an değil, her an kalbimizle Hakk(cc)'a müteveccih olmalıyız. Hiçbir hususta ne zahiren, ne de batınen garantimiz yoktur. Bir an dahi tehlikeden salim olamayacağımız gibi, Allah(cc)'ın izni olmaksızın hiçbir talebimize de nail olamayız. Her nefes alıp vermede Rabbimizin izni, rahmeti ve inayetine muhtacız. Zaman olur ki, bir mikroba, bir sineğe yenik düşeriz. Kalbi hayatımız gibi , ne imanımız ne de aklımız  hususunda garantimiz yoktur. Velhasıl her durumda ve her an madde-mana adına, dünya-ukba adına insan her an Rabbine muhtaçtır. Onun içindir ki, Hakk dostları azamet-i ilahi karşısında hiçliğinin sırrına ermiş ve daima dua halinde yaşamışlardır. Üsve-i hasene(sav); ''Bir göz açıp kapayıncaya kadar da olsa beni nefsimle başbaşa bırakma'', diyerek ümmetine en güzel örnek olmuştur. Kula düşen haddini bilip, aczinin idrakinde olup, kalbi dua halinde olmaya gayret etmesidir.
            Duanın kabul olmayışı diye birşey yoktur. Mevla kalblerin künhünü biliyor, maksadımızı, talebimizi biliyor. Hepsine cevap veriyor. Şu varki, talep edilen şey kader-i mutlakta belli bir takdirle takdir edildi ise, o mutlak kader değişmez. Öyle olmasında da bilinmeyen hikmetler vardır. Neden niçin diye sorgulamaya kulun hakkı yoktur. Her ne kadar mutlak kader değişmese de o duanın karşılığı ahirette verilecektir. Onun içindir ki, her bir duaya cevap vardır. Fakat bizim arzu ettiğimiz gibi tecelli etmeyebilir. Hikmete binaen Mevla en isabetlisi ile karşılık verecektir. Bize düşen, acz ve fakrımızın idraki ile hayır dualara devam edip, Allah-ü Teala'ya tevekkül etmektir.
            Duanın kabulüne sadaka vesile olabilir. Bu niyetle sadaka verilmelidir. Dua ne kadar yürekten gelerek yapılırsa, o nispette kabul görür. Kader-i mutlak değişmese de; kader-i muallak değişebilir. Duanın kabulünün diğer sebepleri de helal gıda ile beslenmek, temiz-selim kalb, temiz lisandır. Mümin şerre yönelik dua etmemeli, lisanını kötülüklerden korumalıdır. Kötülere beddua etmek yerine, onların ıslahına dua etmeli, bunu yapamadığı durumlarda Allah(cc)'a havale etmekle yetinmelidir. Efendimiz(sav) ve O'na yakın olanların vasfı böyledir. Allah(cc) herşeyi hakkıyla bilen, gören, haberdar olandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder