1 Nisan 2011 Cuma

HAYRİHİ VE ŞERRİHİ MİNALLAHİ TEALA

            Hayır ve şer Allah(cc)'tandır. Yani hayrı da, şerri de yaratan Allah(cc)'tır. Bu genel anlamıyla hikmet, Allah(cc)'ın takdiri, muradı, kanunu ve dilemesi de diyebileceğimiz bir yaratmadır ki, buna hayrihi ve şerrihi minallahi teala denir , imanın bir rüknüdür. Bu hususu biraz olsun anlamaya çalışacak olursak ;

1. Hayır bellidir ; dünyaya ait  olsun, ukbaya ait olsun hayrın neler olduğunu Kur'an-ı Kerim ve Resulullah (sav) nurlu beyanlarıyla bildirmiştir.
2. Hayır denilince genel olarak şöyle bir tarif yapılabilir ; Allah(cc)'ın rızasına muvafık her bir fiil, iş, söz ve davranışlar hayırdır. Allah-ü Teala kullarının hayırlı işlerle iştigalinden hoşlanır ve kulları için daima hayır murad eder. O'nun rıza ve hoşnutluğu hayırlı talep ve hayırlı muamelatlardır. 
3. Bu hususta bazı durumlarda insanın hiçbir iradesi söz konusu olmayıp , doğrudan Allah(cc)'ın muradı üzere va'd  edilmiştir, yaratılmıştır. Bu konunun özü şudur ki, Allah(cc)'ın muradı , dilemesi , takdiri üzere yarattığı herşey insan için hayırdır. Allah(cc) asla hayrı olmayan şeyleri yaratmayı murad etmez.
4. Bazı durumların tezahürü şer gibi görünür. Bunlar zahiren şer gibi görünse de , arkasında şüphesiz birçok hayır vardır ki, bu durum kulun dahli olmaksızın zuhur eden olaylar ve yaratmalardır. Örneğin ; hastalık, ölüm, bazı zorluklarla karşı karşıya kalmalar, şiddetli soğuk, şiddetli sıcak, erkek veya dişi oluşlar, ne işe yaradığını bilmediğimiz ürkütücü varlıklar gibi. Daha önce de ifade edildiği gibi kulun dahli olmadan , doğrudan doğruya Allah(cc)'ın takdir ve dilemesiyle meydana gelen şeyler asla abes olmayıp, hayırlıdır, hikmetlidir. Kul bazı durumlarda açık bir gözle hayrı göremese de bu böyledir. Allah(cc) kulunu daima hayır üzere görmeyi murad eder.

5. Bu hususun bir diğer yönü ise kulun iradesi ile ilgilidir. Burada cebir yoktur, bilhassa kulun muamelatında iradenin rolü çok büyüktür. Allah(cc) kula irade vermiş ve kendisini serbest bırakmıştır. Kul bu irade ile önce hakkı - batılı  bilme, öğrenme hususunda harekete geçecektir. Allah(cc) da o kulunu külli iradesiyle destekleyecek ve öğrenme istidatını yaratacak, kuvvetlendirecektir. Yine kul hayırlı, güzel işler yapma arzusu ve azmiyle hareket edecek Allah(cc) da onun için, talep ettiği şeyleri halk edecektir. Bu durumda kulun iradesi ile Allah(cc)'ın iradesi adeta irtibata geçiyor. Allah(cc)'ın yaratma sıfatı tezahür ediyor ve talep edilen şeyi yaratıyor. Görüldüğü üzere yaratan Allah(cc)'tır, fakat kulun iradesi ve talebi üzerine yaratmıştır.
6. Bu husus şer konusunda da hemen hemen aynıdır. Kul murad eder, tercihini o yolda yapar, Allah(cc)'ta yaratır. Şu var ki, bu hususta Yüce Mevla Rahmaniyetinin gereği kul, şer talep etse de   şerri hemen yaratmaz. Tehir eder veya mühlet tanır. Kul kendi iradesi  ile şer olduğu kesin bilinen şeylerin tercihini yaparak peşine düşerse Allah(cc)'ta onun istediği şerri halk eder. Örneğin ; Allah(cc) üzümü, arpayı, hurmayı kulları için bir nimet, rızık ve hayır olarak halk etmiştir. Kul bunlardan şarap yapacağım der ve şarap olmasını talep ederek sebeplere başvurursa, Allah(cc)'ta kulun talebi üzerine şarabı halk eder. O hayırlı nimetleri şerre dönüştüren Allah(cc)'tır. Yani yaratan Allah(cc)'tır. Bu kulun ihtiyarı ile şerri murad etmesi sonucu yaratılmıştır. 
7. İnsana konuşabilme istidatı veren Allah(cc)'tır. Konuşmayı, sesi, kelimeleri yaratan O(cc)'dur. Kul hayır konuşmayı murad ederse Allah(cc) hayırlı kelimeleri yaratır. Şer konuşmak isterse yine kulun muradı , tercihi üzere şer olan kelimeleri yaratır. İşte burada da yaratan Allah(cc)'tır. Ancak kul tercihine göre karşılık görecektir. Sorumlu olan kulun kendisidir. 
             '' (İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara içinde ebedi kalacakları , zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.'' Tevbe Suresi(100)
            Ayet-i kerimede hayrın ve kurtuluşa nailiyatın yollarına işaretle, bunda kulun iradesinin söz konusu olduğu beyan ediliyor. 
8. Hayır ile şer dediğimiz güç içiçe cem olmuşlardır. Örneğin; elektrik ilahi bir nimettir. O nimet ölçülü, tedbirli kullanılmazsa tehlikelere, felaketlere yolaçabilir. Yeşil bir ağaç meyvesiyle, gövdesiyle insanın hizmetine sunulmuş olmakla beraber , aynı ağaç ateş olup çevresine zarar vermeye de istidatlıdır. 
9. Allah-ü Teala kullarının rızkını yaratmaktadır. Kul rızkına ulaşmak için sebeplere başvurmak mecburiyetindedir. Kul rızkına helal yolla da haram yolla da vasıl olabilir, bunda serbesttir. Haram yolu tercih ederse o yolla rızkına ulaşır, böylece şerri tercih etmiş olur. Helal yola başvurursa , rızkına mübah  yolla ulaşmış olur. İnsan iradesi cüz-i olsa da pekçok hususta küll-i irade, cüz-i irade ile devreye giriyor denebilir. Kullarını imtihan etmeyi murad eden Yüce Mevla böyle bir kanun va'z etmiştir. Cennet ve cehennem de kulun tercihi ve tercihine göre yaşantısı sonucu gideceği birer yurt olarak takdir edilmiştir. 
            Cenab-ı Hak,  Kur'an-ı Kerim'inde insanın yaradılış hikmetini , sorumluluklarını , hayrın , şerrin neler olduğunu , hayır üzere kulluk sergileyenlerin cennet ehli, şer üzere yaşayanların cehennem ehli olduklarını kesin hükümlerle bildirmiştir. '' O gün adalet terazileri kuracağız , hiç kimseye haksızlık yapılmayacaktır. Herkese sayinin karşılığı vardır'', gibi pekçok ayetle hakikatler bildirilmektedir. 
            Velhasıl , hayır ve şer hususunda mümin çok duyarlı olmalıdır.  Anlayamadığı durumlarda , böyle olmasında bir hikmet var deyip, Allah(cc) hakkında daima hüsn-ü zan sahibi olmalıdır. Rabbimiz   ''Hayırlar bizden, şerler nefislerinizdendir '', diye buyurmaktadır. Mevlamız kullarına adeta şöyle seslenmektedir, 'Sizin için hayır murad ediyorum , siz de hayırlı olanları tercih edin , Ben de hayırlı olanı yaratayım, Ben'im muradım sizi hayra ulaştırmak, şerler nefislerinizden ', derken 'Şerri sizin nefisleriniz talep ediyor', demektedir. 
            Nefsin şer isteklerinin önüne geçmenin yolu; sağlam bir iman, ilm-i ilahi ile nefsin ıslahı (cihad-ı ekber) dır. 
        
'' Elbette kendilerine peygamber gönderilenlere de , gönderilen peygamberlere de soracağız. Ve onlara olup bitenleri tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız, çünkü biz, onlardan (onların yaptıklarından)  uzak değiliz. O gün (amelleri tartacak) terazi haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de (sevap) tartıları hafif gelirse, işte onlar, ayetlerimizi inkar ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır'', Araf Suresi(6,7,8,9)  Demek ki, insanın önünde iki yol var. Rabbimiz Kur'an'da, ''Biz peygamberler vasıtasıyla hayrın ve şerrin ne olduğunu bildirdik ve sizi ihtiyarınızla başbaşa bıraktık'' derken , bu gerçeği çok açık beyan etmektedir. Yine '' Ey Resulüm , Sen ancak tebliğle memursun. Dinlemeyenler, hakkı kabul etmeyenler için üzülme, tasalanma'', diyerek tercihin kula bırakılmış olduğu açıklanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder