18 Nisan 2011 Pazartesi

HİMMET-TEVECCÜH-İNFAK VE GAYRET

            Tasavvuf erbabına göre himmet; maddi, manevi bütün alakalardan sıyrılarak Hakk'a yönelmek, hatta dünyevi zevkleri , manevi hazları ve Cennet'e ait lezzetleri bile hatırdan çıkararak, kalbini istila etmesi muhtemel olan gaflet bulutu karşısında hemen Hakk'ın rahmetine , ilahi inayete sığınmaktır.
             Himmet; iradesinin hakkını vererek bütün hareketlerini yaratılış gayesine bağlayıp, sürekli teyakkuzda , Hakk kapısında el pençe divan duran bir kulun teveccühüdür. Ömrünün her anında iradesini Allah(cc)'ın rızasını kazanmaya hasrederek, O'nun marifeti peşine düşen ve hep O'na yönelen, dolayısıyla içini yalnızca O'na açan, sadece O'nu isteyen ve O'nun maiyetinde boşa geçen bir an-ı seyyaleyi her türlü mazhariyete tercih eden bir Hakk yolcusunun tavrıdır himmet...
              Himmet tabiri aynı zamanda lütufta bulunmak, yardım etmek, imdada yetişmek demektir. Bu açıdan da kula nisbetle ; teveccühte bulunmak, azmetmek ve mübarek bir işe halis bir niyetle yönelmek demek olan himmet, Allah(cc)'a nisbet edildiğinde ise ortaya konan bu samimiyete ve teveccühe Hakk'ın mukabelesi, yani; yardım etmesi , işte muvaffak kılması anlamına gelir. Yani kuldan inabe(yönelme) , Cenab-ı Hakk'tan da ona mukabil bir teveccüh söz konusudur. Hadd-i zatında , ilahi mevhibe ve inayetlerin kesintisiz devam etmesi , kulun sürekli Cenab-ı Hakk'a teveccüh etmesine bağlıdır. Bu aralıksız yönelişin karşılığı da merhamet, rahmet teveccühleridir.                                                                                                                                                      
           Cemali bir tecelli; Allah-ü Teala bütün mahlukatı merhametle görüp gözetir. Ama var ettiği bazılarına hususi teveccühte bulunup, onları ekstra mevhibelerle serfiraz kılar. Umumi himaye, şefkat ve rahmet , inayet gibi celali ve cemali teveccühlerde bulunur. O(cc) bütün varlık ve hadiseleri kuşatan bir nazarla bakarken, aynı anda fertlere de tek tek nazar eder. Onların ferdi istek ve ihtiyaçlarına , şahsi dua ve niyazlarına da cevap verir. Bazılarını ziyade nimetlerle şereflendirir. Bütün kulların ilk hedefi himmet olmalı ve asıl himmeti Cenab-ı Hakk'tan beklemelidir.
       Himmetin diğer bir yönü şudur; Cenab-ı Hakk herşeyde esbabı(sebepleri) izzet ve azametine perde yaptığı gibi, değişik konumdaki kullarına bir kısım iltifatlarını da bazen bir nebiyi yada bir veliyi perde yapar.Yani vesile yapar ve hediyelerini onun eliyle sunar. İşte Allah(cc) indinde makbul bir kulun manevi yardımına ve bir Hakk dostunun , bir muhtacın yardımına koşmasına da himmet denegelmiştir. Aslında velilerin himmetleri, imdatları ve feyiz vermeleri , hali ve fiili bir duadır. Mutlak Hadi, mutlak Mugis ve mutlak Muin ancak Allah(cc)'tır. Cenab-ı Allah bazen o salih kulları ilahi hediyelerinin tevzi memuru gibi istihdam etmektedir, yani onların eliyle ihsan etmektedir. Dolayısıyla bir nebinin, ilahi mesajların ışığı altında ümmetini dünyayı imar etmeye ve ebedi saadete ehil hale getirmesi, sıradan insanlara hakiki insan olma ufkunu göstermesi, Cennet yolunda rehberlik yapması ve bir şekilde takılıp yolda kalanların elini tutması da bir himmettir. Başta Efendimiz(sav) ve cümle enbiya, asfiya ve mürşid-i kamillerin bu tür yardımları birer himmettir.Ayrıca bir evliyanın teveccühleri de ilahi feyizleri alma adına birer nurani vasıtadır. Bu Hakk dostları, kendilerine intisab edenlerin ve teveccüh edenlerin inkişafına vesile olmaktadırlar. Onlar sayesinde diğer kullara ulaşan yakin, marifet, mevhibe gibi bütün nimet ve inayetler de bir nevi himmettir. Bu itibarla ''müridden hizmet, gayret; mürşidden nefes'' ve ''hocam himmet, oğlum gayret'' denmiştir. Himmetin gerçekleşmesi; kişinin gayret, samimiyet, ciddiyet ve teveccühüne bağlıdır, denebilir. Himmete nailiyatın , kulun gayretiyle doğru orantılı olduğunu anlıyoruz. Kul olarak  gayret edip, cüz-i iradenin hakkını vermeye çalışacaksın; Mevla da küll-i iradesiyle himmet edecek, her hususta sana yardım edecektir.
             Himmetin infaka bakan yönü ise şöyle izah edilebilir; himmet tek yönlü olmayıp, hem maddi hem manevi yönüyle değerlendirilir ki, insan ve diğer varlıklar hep himmete muhtaçtırlar. Bilhassa insan maddi ve manevi himmete muhtaçtır. Hem öylesine bir muhtaç ki, her dem aldığı nefesi verme , verdiği nefesin yerine bir yenisini alma durumundan tutun da, her nevi maddi- manevi tehlikelerden korunma, maddi-manevi ihtiyaçlarına  nail olabilme gibi sayıya- hesaba gelmeyecek sınırsız bir himmet muhtacıdır.İşte bu açıdan baktığımızda Mevla, bütün mevcudata, tüm canlılara, hasseten eşref-i mahluk dediği insanlara sayısız yollarla sürekli himmet etmektedir, infak etmektedir.
             Bu meselenin bir diğer yönü ise, kulla Allah(cc) arasında cereyan eden özel himmet yollarıdır ki, işte bu hususta kulundan talepleri vardır Mevla'nın...Kul, bildirilen yollarla bu taleplere tevessül edecek, gayret edecek, Mevla da himmet edecektir. Ve yine bu hususta bazı müstesna kulları vasıtasıyla da himmetler tezahür edecektir. Sebeplere yapışmadan bu türlü himmet beklemek muhaldir. Aynen dünyaya ait tahsil ve işlerde olduğu gibi...
             İnfaka bakan yönü dedik....Bilindiği üzere himmetin genel anlamı yardım talep etmek, kuvvetle istemek ve bu arzu ve taleple yardım beklenen yöne ciddiyetle yönelmektir. İnfak da, yardıma ihtiyacı olanlara vermek, onların imdadına koşmaktır ki, bu açıdan bakıldığında infakla, himmetin birbiriyle irtibatlı olduğu görünür. Peygamber Efendimiz(sav) zamanında çeşitli sebeplere binaen bu tür himmetler gerçekleştirilmiştir. Örneğin; Tebük Seferi'ne çıkılacağı sırada Allah Resulü(sav) insanları yardıma, infak etmeye çağırmıştır. Ve yine Mudar Kabilesi'nin fakir insanları himmet için geldiklerinde, Efendimiz(sav) sahabe efendilerimizden himmet etmelerini istemiş ve onlar da imkanları nispetinde toplu yardımlaşma yarışı sergilemişlerdir. Yine benzeri bir durumda Hz.Ömer(ra) evinde olan parasının yarısını himmet ederek, bu sefer Hz.Ebu Bekir(ra)'i geçeceğim, demiş, fakat Hz.Ebu Bekir(ra) evindeki  parasının tamamını getirerek, yine birinci olma vasfını korumuştur. Toplu infak, dolayısıyla toplu himmetler himmetin ayrı bir boyutudur. Bu durum şirket-i maneviyattır adeta. Velhasıl infak eden himmete nail olur. Himmet edene himmet edilir.
                Himmet; gayret etmek, cehd göstermek, çalışıp didinmek, emek vermek, bir işe dört elle sarılmak manalarına geldiği gibi, sıkıntılar karşısında günaha girmemek, ibadet-i taata devam etmek, sabretmek, sebat göstermekte bir himmettir. Yüce Yaratıcı'nın himmetine mazhariyete sebeptir. Ve yine gayretli bir salikin sadakat, teslimiyet, muhabbet ve saygısı himmet sayılırken, Hakk dostu mürşidinin himmetine de hak kazanır, himmete mazhar olur. Biiznillah...

HİÇBİR ŞEY SEBEPSİZ, HİÇ KİMSE SAHİBSİZ DEĞİLDİR,
ÇÜNKÜ HERŞEYİN BİR SEBEBİ, HERKESİN BİR SAHİBİ VAR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder