4 Aralık 2011 Pazar

MUHABBET

1.Cenab-ı Hak ayet-i kerimede mealen şöyle buyurur; ''İman edenlerin Allah'a olan muhabbetleri gayet şediddir(çok şiddetlidir).'' Bakara Sûresi(165)
            Bir başka ayette ise, ''Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler.'' Maide Sûresi(54) Bu tür muhabbetin tezahürü için de yine Kur'an haber veriyor ki, ''(Ey Resulüm!) De ki; Eğer Allah'ı seviyorsanız Bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafûrdur ve rahimdir.'' Al-i İmran Suresi(31) 
             Bu ayet-i kerimelerden anlaşılan o ki, mümin Rabbini sevecek, bu sevgisini de; emr-i ilâhisine itaat, teslimiyet, saygı ve muamelâtı ile ortaya koyacaktır. Bunun da Resulullah'a(sav) gönülden ittiba, iktida ve muhabbetle yani O'nda(sav) fani olmakla gerçekleşeceği, bu hususta  Allah'ın(cc) kulunu sevmesinin  ve kulun da Allah'ı(cc) sevmesinin şartını beyan etmiş olmaktadır. Bu ve benzeri ayetlerden çıkan ders, Resulullah'a(sav) ittiba, iktida ve muhabbet olmadan Allah'a(cc) muhabbetin bir hayal olduğu, sevmenin ve sevilmenin yolunun Resulullah'tan(sav) geçtiği anlaşılmış olur.

2.''(Resulüm) De ki! Duanız (kulluk ve yalvarmanız) olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?'' Furkan Sûresi(77) buyurulmaktadır. Samimi dualar bir muhabbetin mahsulüdür. Ayette; kulun, muhabbetle aczinin şuurunda olup, Rabbinin kereminin ve 'Rahman ve Rahimiyeti'nin bilinciyle hulûs-i kalple yakarışları, dua ve münacatlarının insana değer kazandırdığı ne güzel ifade edilmektedir.
            Bundan çıkan ders ise, insanın kulluğunun şuurunda olup daima Rabb-i Rahim'i karşısında boynu bükük, acz ve fakr içerisinde dua ve niyazda bulunması gerektiği ve Allah'ın(cc) bu surette kuluna değer vereceğidir.

3.Bilindiği üzere Âdem(as) topraktan yaratıldı. Bir hadis-i kudside ''Âdem'in hilkât toprağını kırk gün elimle yoğurdum,'' buyurulmuştur. Bizce keyfiyeti meçhul bir durum. Ve yine ayette buyurur; ''Allah onu topraktan yarattı, sonra da ona (ol) dedi ve  (o da) oluverdi.'' Âl-i İmran Sûresi(59) Efendimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde insanların çeşitli renk ve çeşitli karakterde oluşlarını şöyle değerlendirmiştir; ''Allah-ü tealâ Âdem'i(as) yeryüzünün her tarafından alınmış bir tutam topraktan yaratmıştır. Bu sebeple ademoğullarının o topraklara izafeten bir kısmı kırmızımsı, bir kısmı beyaz, bir kısmı siyah, bir kısmı da bu renklerin karışımından bir renkte. Yine bir kısmı yumuşak, bir kısmı sert, yani muhtelif istidat , haysiyet ve karakterde dünyaya gelmişlerdir.'' Yine buyurulmuştur ki; ''Âdem'in hilkât çamuru kırk sene kendi haline bırakıldı, kalıp olarak pişti. Üzerine otuz dokuz sene hüzün yağmuru yağdı, bir yıl da sürûr yağmuru yağdı.'' Bunun için Âdemoğlunun hüznü sürûrundan daha çoktur. Bu yağmur bilinen maddi bir yağmur değildir. Manevi bir tecellidir. Mecazen yağmur olarak bildirilmektedir.
          Buradan da anlaşılıyor ki, hüzünden sonra sürûr gelir. Büyük mükafatlar, büyük sabır ve ızdıraplardan sonradır. Efendimiz'in(sav) Mekke devrinde çektiği onca cefa ve sıkıntıdan sonra, Medine devrinin gelmesi gibi. Hassaten mümin için dünyası her ne kadar hüzünlü, sıkıntılı da geçse, esas sürûrun ahiret hayatında olacağını Kur'an haber vermektedir. Ayet-i kerimede Allah(cc) buyurur; ''Andolsun ki; sizi biraz korku, biraz açlık, biraz mallardan , canlardan, ürünlerden azaltma ile imtihan ederiz. (Ey Resulüm) sabredenlere müjdele'' Bakara Sûresi(155)
            ''İşte Rablerinden mağfiret ve rahmet hep onlaradır. Ve hidayete erenler de yalnız onlardır.'' Bakara Sûresi(157) Cemadat ve nebatatta dahi yaygın bir sabırdan sonra, olgunlaşma vardır. Baharın gelmesi, toprağın bir kış mevsiminde çektiği çileden sonradır. İnsan da çilelerle ve sabırla olgunlaşır. Kâmil insan haline gelir.
            Çıkan ders beliğdir. Bu dünya hayatında sürekli sürûr aramak muhaldir. Hilkatin neticesi insan, çeşitli ibtilâlara düçar olacaktır. Sabırla bu imtihanları verirse, sonunda sürûrlu bir hayatı kazanmış olacaktır. Evet dünyada sürûr olsa da, hüzün daha ağırlıklıdır. Hakiki ebedi sürûr cennet hayatındadır.

4.Ruhun nefh edilmesi
            Allah-ü Tealâ ruhun üfürülmesini şöyle anlatır;''Ona şekil verdiğim ve ruhumdan üflediğim zaman'' Hicr suresi(29). Âdem'e(as) ruhundan üflemesi mutlak bir mecazdır. Cenab-ı Hakkın kendisindeki bazı hususiyetleri kuluna, onun istidat ve iktidarı nispetinde vermesi demektir. İnsan bu nefha ile birlikte Rabbinden aldığı emanetin bereket ve iktidarı ile Rabbini tanır, O'na(cc) kul olur. Bu vukûfiyetin merkezi kalptir. Burada kalp, fiziki bir varlık olarak değil, tehassüs merkezi olan bir tecelli mekânıdır.
Ruhun keyfiyeti hakkında ayeti kerimede buyuruluyor ki,
''De ki; ruh Rabbimin emrindedir,
veya, ruh ancak Rabbimin bileceği iştendir,
veya ruh emrin esası olan bir cevherdir,
veya ruh Rabbimin emri cinsinden bir fiildir. (Bu hususta) size ancak az bir şey verilmiştir.''İsra suresi(85)

5.İnsanın meleklerden üstün oluş durumunu ve yaratılış hikmetini anlatan kıssa;
            ''Allah(cc) Âdem'i(as) yaratmayı murad edip, durumu meleklere haber verince, melekler; ''Ya Rabbi! Bizler hamdinle seni tespih ve takdis edip dururken, yeryüzünde fesad çıkaracak, orada kanlar dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah(cc) da onlara, ''Sizin bilmeyeceğinizi herhalde Ben bilirim dedi.''Bakara Sûresi(30)
            Meleklerin insanın yaratılışındaki tedirginlikleri, yeryüzünde cinlerin kan döküp, fesat çıkarttıklarını bilmelerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü daha önce yeryüzünde cinlerin kan döküp, fesat çıkarmaları üzerine  Allah(cc) onların üzerlerine meleklerden bir ordu gönderip, onları helâk etmişti. Diğer bir sebebi ise, meleklerin insanın yaratılış hikmetinin ortaya çıkmasını niyaz etmeleridir.
           Bu hususta Cenab-ı Hak buyurur ki, ''Allah Âdem'e bütün isimleri öğretti, sonra onları önce meleklere arzedip, eğer sözünüzde sâdık iseniz, şunların isimlerini Bana bildirin dedi.'' Bakara Sûresi(31)  Bunun üzerine melekler, tövbe ve istiğfar ederek Allah'ı(cc) tespih ile tenzih ettiler.
             Meleklerde kâmil manada tecelli yoktur. Bu yalnız insan için geçerlidir. İnsan (ahsen-i takvim) en güzel kıvam ile, (bel hüm edal) hayvanlardan da aşağı bir mertebe arasındadır. Meselâ, insanın gönül ikliminde tecelli eden Rahman ve Rahim sıfatları ile beraber, nefsinde de Mudil ve Kibriya sıfatları tecelli etmektedir. Yani insan camiul ezdaddır. Bütün müspet ve menfi sıfatları kendisinde cem etmiştir. Camiul ezdad olmak, mahlûkat arasında kâmil manada yalnız insana mahsustur.
            İnsanın ilahi tecelliye mazhar bir fıtrata sahip oluşu ve meleklerin vâkıf olamadıkları ve olamayacakları ilm-i ilâhi, marifetullahtan hisseyab istidatta olması, bazı sırları keşfedebilecek iktidara sahip olması ve böylece halifelik gibi müstesna bir şeref izâfe edilmesi ki, insan-ı kâmili melekten üstün bir konuma getirmiştir.
            İnsanı üstün kılan, fıtratında mehfuz bulunan üstün vasıfları tezahür ettirmesiyledir. Ve süfli vasıfları da bertaraf etmesi, nefis engelini aşıp tezkiye-i nefis, tasfiye-i kalple ve marifetullahta derinleşerek ferasetli, hikmet ehli ve Allah'ın(cc) esmasının aynadarı olma hüviyetine sahip olmasıdır.

2 yorum:

  1. Oncelikle bu sitede emegi gecen herkese tesekkur ederim Allah ebeden razi olsun...
    Ayse Istanbullu hocamizin guzel yazilarini bizlere sunarak Ahiretimize yatirim yapmamiza vesile oluyorsunuz insallah...Ayri ayri konularin kisa ve net bir sekilde yazilmis olmasi insani her gecen gun hevesle gelecek konulari meraklandiriyor..Okumak, ogrenmek her insanin yapabilecegi bir aliskanlik olabilir fakat onemli olan bunlari icraata gecirebilmek olsa gerek Rabbim hepimizi ogrenip ogretenlerden eylesin..Amerikada gurbetten yaziyorum bu sozleri burada cok yeniyim ve bu guzel siteniz vesilesiyle kendimi yanliz hissetmiyor bana bir arkadas oluyorsunuz Bu muhabbet konusunda benim icin sizde bir orneksiniz...Burada yalniz kalinca kimsem olmadini hissettigim zamanlarda Rabbimin yanimda oldugunu ibadetlerimle ona besledigim muhabbetimle daha iyi anladim Biz hicbir zaman yanliz degiliz yeter ki ondan her zaman ictenlikle isteyelim Her zaman ictenlikle ettigim dulardan bir tanesi Rabbim seni ve Peygamberimizi (sav) ictenlikle sevebilmemi nasip eyle idi ve bunu su anda anlatilamayacak duygularla yasadigimi hissediyorum
    Sadece ictenlikle istemek yetiyormus....
    Allah ebeden razi olsun
    Sizden ve o guzel insandan
    Muhabbet ve dua ile...

    Suheyla
    Amerika Allentown

    YanıtlaSil
  2. Çok değerli kardeşim, güzel ve destekleyici sözleriniz için çok teşekkür ederim. Değerli hocamızın akıcı ve anlaşılır olduğu kadar, insana ilahi aşkın sıcaklığını yaşatan o güzeller güzeli ifadeleri, her harfinde, Rabbimin ne kadar büyük ve kuluna ne kadar yakın olduğunun en güzel örneklerinden.Anlatılan güzel, anlatan güzel olunca geriye pek fazla bir iş kalmıyor. Eğer bu yolda bir toz tanesi kadar da olsa bir faydamız oluyorsa, sadece şükürler olsun demek düşer bizlere. Size de Rabbimden hicret sevabı kazanmanızı niyaz eder, hayırlı günler dilerim. Allah sizden de ebediyen razı olsun.

    YanıtlaSil