14 Aralık 2011 Çarşamba

HZ.NÛH'UN(AS) KISSASINDAN

            Hz.Nûh(as) ulül azm peygamberlerdendir. Hz.İdris(as) semaya ref edildikten sonra insanlar hakikâti kaybederek, putlara tapmaya başladılar. Bunun üzerine Hz.Nûh(as) kavmine peygamber olarak gönderildi.
            Kendisine oğullarından Sam, Ham, Yafes ve pek az insan iman etti. Oğlu Kenan iman etmedi. Kavmi Hz.Nûh'a(as) peygamberliği boyunca çok hakaret edip, türlü işkencelere mâruz bıraktı. Hz.Nûh(as) kavminin yaptıklarına 950 sene tahammül gösterdi. Nihayet eziyetlere takât getiremeyince ''Ya Rabbi! Mağlup oldum, bana yardım et'' Kamer Sûresi(10) şeklinde dua etti.
            Allah(cc), Hz.Nûh'a(as) gemi yapmasını emretti. Gemi üç katlı idi. Hz.Cebrail'in(as) önderliğinde gemi yapıldı. 80 mümin gemiye bindi. Her hayvanattan da birer çift alındı. Ve nihayet emr-i ilâhi tahakkuk etti. Yerden çıkan sular, gökten inen yağmurlarla yeryüzü suyla doldu. Gemi 6 ay su üzerinde seyretti. Sonra ''Ey yer suyunu yut, ve ey gök suyunu tut'' Hûd Sûresi(44) emri verildi. Sular çekildi, gemi Cudi dağına oturdu. 
            İnsanlar Hz.Nûh'un(as) üç oğlundan çoğaldı. Rivayetlere göre Sam'dan Arap ve Fars, Ham'dan Hind, Habeş ve Afrika halkı, Yafes'den de Asyalılar ve Bering boğazından geçtiği tahmin edilen Amerikalıların yerlileri, kızılderililer çoğaldı. 
Çıkan Ders, 
1.İnsanların daima bir rehbere ihtiyacı olduğudur. Kıssada geçen Hz.İdris(as) dünyadan ayrılınca, kavminin hak yoldan çıkarak batıla kaymaları ve putlara tapmaları açıkça gösteriyor ki, insanlar doğruyu bulmuş olsalar da, zamanla istikâmetten kaymaları ve bâtıla dalmaları söz konusudur. Onun içindir ki, Allah(cc) her devirde insanları uyaracak, hakkı tebliğ eden peygamberler göndermiştir. Son Peygamber Hz.Muhammed(as) ile  son bulan peygamberlik, sahabe-i kiram hazretleri ve verâseti enbiya Hak dostlarıyla devam etmektedir. Ve, insanların bir rehbere son derece ihtiyacı vardır.
2.Genelde her peygamber kavimlerinden çok eza cefa çekmişlerdir. Bunlardan biri de Hz.Nûh'tur(as). Bu da gösteriyor ki, çok kıymetli olan imanın ve imanı tebliğ eden Hak dostlarının kıymetini bilen az ve bu durum her devirde görülen, bilinen bir gerçektir ne yazık ki. 
3.İman eden, hassaten bu yüce hizmetten hisseyâb olan müminlerin çok sabırlı olmaları gerektiği ki, Hz.Nûh(as) bu hususta en bâriz bir örnektir. 950 sene kavminin işkencelerine, hakaretlerine sabrediyor. 
4.Hz.Nûh'un(as) oğlu Kenan'ın iman etmeyişi; Kul kendisine bahşedilen iman etme istidadını kullanıp, iman etme gayreti göstermez ve iradesinin hakkını vermezse, peygamber babanın evlâda fayda sağlamadığı.
5.İlk teknolojinin Hz.Nûh(as) ile gemi yaparak başlaması.
6.Allah'ın(cc) takdirinin önüne asla geçilemeyeceği, her şeyin O'nun(cc) tasarrufu altında olması, yerden çıkan gökten inen su ile yeryüzünün sular altında kalması ve geminin uzun süre bu sular üzerinde seyretmesi, batmadan, bir zarara uğramadan korunması, Allah'ın(cc) azametini, her şeyin emr-i ilâhiyeye boyun eğişini ve muhafazasını gösteren ibretli bir olay, hikmetli bir kıssadır.
7.Peygamberlerine zulmeden, inanmayan asi insanların da kahr-ı ilâhi karşısındaki durumları, helâk oluşları; Her helâk olan kavim gibi Hz.Nûh'un(as) kavmi de isyanlarının cezasını daha dünyada iken çekiyor ve yerle yeksan oluyorlar. Burada düşünen insana pek çok açık ders ve ibretler vardır. Her zalimin, isyankârın sonunun felâketle nihayet bulacağıdır. 
8.Hz.Nûh(as) zelleleri;
Hz.Nûh(as) cerahâtli bir köpek görmüş ve yüzünü çevirmişti. Bunun üzerine, ''Ey Nûh! Köpeği Ben yarattım, Beni mi ayıpladın?'' hitabına düçar olması.
Burdan çıkan ders pek beliğdir ki, Allah'ın(cc) icraatında ve yarattığı hiçbir şeyde asla kusur görmeme, yaratılanı yaratandan ötürü hoş, güzel görme. Değilse sanatı beğenmemek, sanatkâra karşı en azından bir saygısızlık olacağı gerçeğini anlamış oluyoruz. 
İkinci zellesi; 
Kavmine beddua, oğluna dua etmesi; Burada da hak uğrunda kimseyi ayırt etmemek gerektiği ve adaletli olmanın önemi,  bu kimse evlâdın da olsa zalime, kâfire hayır-dua edilmeyeceği anlatılmış oluyor.
         Bu zellelerin akabinde Hz.Nûh'un(as) hatasını anlayıp, hemen dua istiğfar etmesi ise, insanlığa en güzel bir derstir. İnsan daima hata yapmaya, yanılmaya müsait bir fıtrata sahiptir. Mümine düşen odur ki, Hz.Nûh(as) ve diğer peygamberlerin kıssalarında görüldüğü üzere hatasını anlayıp, hemen tövbe istiğfar edip, isyanda ısrar edilmemesi çok önemlidir. Hz.Nûh(as) kavminin helâkine sebebiyet veren başlıca vasıflar kıssada bahsediliyor. 
             a.Küfür içinde oluşları,
            b.Putlara tapıyor olmaları ve şirki teşvik etmeleri ; Küfrün açıkça bilinen bir gerçek olarak, gazâb-ı ilâhiyeye sebep olduğu pek çok ayette ve peygamberlerin kıssalarında bildirilmektedir. Mümine düşen bu hususta çok duyarlı, ciddi olup imanının muhafazası için bir taraftan Rabb-i Rahimine dua ve niyazlarla yalvarıp yakarmak, bir taraftan da salih ameller işleyerek, marifetullahta derinleşerek imanını kuvvetlendirmeye çalışmaktır. 
         Putlara tapma meselesi; Mümin zahiri putlara tapmaz, fakat nefsini putlaştırabilir. Allah'ın(cc) en çok buğz ettiği de nefsin ilâh edinilmesidir. Bir ayette 'Nefsini ilâh edineni görmedin mi? Onlar hayvanlar gibi, belki daha aşağı' diyerek tehlikenin boyutu anlatılıyor.
        Bir de şirki teşvik etmelerinden bahsediliyor ki, buradan alınacak ders şöyledir; Bir imanda şirk vardır, Allah'a(cc) ortaklar tanımak, putlara heykellere tapmak gibi. Mümin böylesi bir şirke düşmez biiznillah. Bir de amelde şirk durumu vardır ki, işte bu hususta zaman zaman mümin şirke düşebilir. Ve bilinçli veya bilinçsiz başkalarını da teşvik edebilir. Bu hususta Efendimiz(sav) 'Ümmetim için en çok korktuğum şey, şirktir' buyurmuşlardır. Buna riya da denebilir. İnsanlara gösteriş için, meth-u sena edilme arzusu ile şirk-i sağir, şirk-i hafi, riya gibi isimlerle anlatılan durumlardır. İnsanın kendisi böylesi bir tehlikeye maruz kaldığı gibi, başkalarına da sebep olması mümin için tehlike içinde tehlike demektir ki, helâk sebebi olabilir. Hz.Nûh(as) kavminin bir diğer hatası ise, başta peygamberlerini ve o peygambere iman edenleri küçümsemeleri, pek çok kavimlerde olduğu gibi bunların da kibirli oluşları, zengine itibar edip, fakiri dışlama, hakir görme gibi tutumlarıdır ki, buradan da müminlere ciddi ders çıkmaktadır.
        Bütün dinlerde genel olarak değer ölçüsü imanda ve takvadadır. Allah'ın(cc) indinde zengin fakir, beyaz siyah, efendi köle ayrımı yoktur. Değer takvadadır. Onun içindir ki, her zalim kavmin adeta müşterek sıfatı diyebileceğimiz kibir, helâk sebebi olmuştur. Bu hususta da müminler çok duyarlı olmalıdırlar. Bir de şükretmeyen nankörler oldukları bildiriliyor ki, böyle bir tutum ancak kâfirlerin vasfıdır. Bu hususta da mümin nankörlüğün bir kâfir sıfatı olduğunun bilincinde olup, daima şükredici olmaya özen göstermelidir. Bir de kadınlarının hayasız olduğudur ki, burada da mümin sorumluluğunu idrak edip, hayalı, edepli, iffetli olmaya ihtimam göstermelidir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder