7 Aralık 2011 Çarşamba

CENNETTEN TARD EDİLİŞ

            Allah-ü Tealâ kullarını imtihan etme muradını, Hz.Âdem'le(as) tatbik mevkiine koymuştur. İnsanın Allah'ın(cc) emrine tâbi olmasını engellemeye çalışan nefis, onunla ilk mücadelesine şeytanın vesvesesiyle cennette başladı. 
         Şeytan vazifesi mucibince, her ikisini(Hz.Âdem ile Hz.Havva) de kandırmak için türlü hilelere başvurdu ve şöyle dedi;
''Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz diye veya (cennette) ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi. Ve onlara gerçekten ben size öğüt verenlerdenim diye yemin etti.'' Araf Sûresi(20-21) 
            Böylece onları hile ile aldattı. Onlar ağacın meyvesini tattıklarında, ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. 
''Rableri onlara (Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim?) diye nida etti.'' Araf Sûresi(22)
       Şeytanın kendilerinden adeta öç almak için yapmış olduğu hileye kanan Hz.Âdem(as) ile eşi Hz.Havva bu noktadan sonra büyük bir pişmanlıkla hemen iblisi terk edip, tövbe ettiler. 
''Dediler ki; Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer Sen bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.'' Araf Sûresi(23)
            Hazreti Allah bundan sonra onların tövbe etmeleri dolayısıyla, yine kendilerine ve nesillerine kurtuluş yolunu şöyle gösterdi; 
''Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek bir giysi, süslenecek bir elbise yarattık, takva elbisesi. İşte o daha hayırlıdır.'' Araf Sûresi(26) 
            Diğer bir ayet-i kerimede, üstünlüğün kalp âlemi ile mümkün olabileceği bildirilmektedir; ''Şüphesiz ki, Allah indinde sizin en kıymetliniz, takva bakımından en üstün olanınızdır.'' Hucurat Sûresi(13)
        Hz.Âdem(as) ve Hz.Havva'nın yasak meyveye yaklaşması, onların nefis engeliyle karşı karşıya bulunmalarıydı. Çünkü elde edilen neticenin değeri, ona ulaşmak için aşılan maniler nispetindedir. Nefis, kendisine tâbi olunduğu zaman felaket sebebi iken, terbiye edilip, itaat altına alındığında kazanç kaynağı oluyor. 
''Nefsiniz binek atınızdır.''Hadis-i şerif 
 Hülâsa; Allah(cc) yegâne fail-i muhtar olan iradesiyle, beşeri iradenin kullanılmasını muhayyer kılmış ve neticesini şeref veya hüsran olarak takdir etmiş bulunduğundan, esbabın(sebeplerin) tahakkuku şartlarını böyle düzenlemiştir. Bunun için bizler, O'nun(cc) lütfu olan cüz-i irademizi, emrolunduğumuz gibi kullanmak ve O'nun(cc) kahrından korkup, lütfuna sığınmakla mükellefiz. 
            Cenab-ı Hak Hz.Âdem'e(as) zelle yani, gayri irâdi hata işletti. Murad-ı ilâhi, Hz.Âdem(as) ve Havva validemizin insan için yaratılan yeryüzüne inmeleri, orada insan neslinin çoğalması ve kâinatın yok olma zamanı olan kıyamete kadar bu neslin devam etmesi, nefis engelini aşan, ruhunu yüceltip Rabbine yaklaştıranların tekrar Hz.Âdem'in(as) geldiği mekân olan cennete döndürülmesi yani, asli vatanına avdet etmesi, nefsine mağlup olup aldananların ise şeytanın arkadaşları olarak cehenneme girmesidir.

Bu bölümden de açıkça anlaşılıyor ki, Hz.Âdem'in(as) cennetten dünyaya indirilmesindeki hikmet ve insanoğlunun imtihana tâbi tutulması, murad-ı ilâhidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder