20 Aralık 2011 Salı

HZ.SALİH(AS)

Hz.Salih(as), Hz.Âdem'in(as) 19.kuşaktan torunudur. Hz.Salih(as) Semud kavmine gönderilmiş bir peygamberdir. Semud kavminin helâk edilişleri dillere destandır. 
Kur'an-ı Kerim'de çeşitli sûrelerde iman etmedikleri ve sayısız azgınlıklarıyla haddi aştıkları için helâki bildirilen ibretli kavimlerden biridir. Bu kabile Sam bin Nûh'un neslinden gelen Semud'un kabilesidir. Semud kavmi önceleri Şam ile Hicaz arasında, Hicr mevkiinde yerleşmişlerdi. Daha sonraları buradan ayrılıp, Âd kavminin bölgesine yerleştiler. Semud kavmi de, Âd kavminin nimetlerine gark oldular. Ancak onlar da Âd kavmi gibi gaflet ve dalâlet içindeydiler. Âd kavminin azgınlıklarından dolayı gelen azâb-ı ilâhiden ibret almadılar ve onların helâk sebebini başka şeylere bağladılar. ''Âd kavmi, sağlam binalar yapmadıkları için helâk oldular. Zira onlar evleri kumlar üzerine yapmışlardı. Biz ise sağlam kayalar üzerine yaptık, gelen fırtınalar her hangi bir zarar veremez,'' dediler.

Buraya kadar anlatılanlardan çıkan ders;
Bu kavmin de nimet-i ilâhi karşısındaki tutumları Âd kavminde olduğu gibi, nankörlük olmakla beraber, varlıkla şımarmaları ve kendilerini gani görmeleri, kibirlenip, böbürlenmeleri, gaflete, dalâlete girifyab olmaları gibi tavırlar gazâb-ı ilâhiyeyi çekmeye sebep olmuştur. Başta imansızlık olmak üzere, tüm bu kötü vasıflar helâke sebep olmuştur.
Kendilerinden önceki kavimlerin başına gelen felâketlerden ders almamaları, olanları başka sebeplere bağlayıp kendilerince fikir yürütmeleri ayrı bir dalâlettir.
Müminlere pek çok dersler ve ibretler sunan bu kıssalarla Rabbimiz adeta ''Ey kulum! Durumu görüyorsun, dikkatli ol. Yolun neresindesin, hangi vasıflara hâizsin, imanın, itikâtın, teslimiyetin, takvan ne boyutta muhasebesini iyi yap. Bu iş lafla olmaz. İcraat muamelât ister'' dercesine kullarını uyarıyor ve işin ciddi boyutlarına dikkatleri çekiyor adeta. 
Kâfirlerde olan bu vasıflar, ne yazık ki müminlerde de görülmektedir. İman ettiği Allah'ını(cc) ve Kur'an'ını ne kadar tanıyor ki, bu kıssalardan kaç müminin haberi var?  Sonra, o kavmin helâk olan diğer kavimlerden ibret almamalarından bahsediliyor. Bugünün müminleri geçmişte olan ve bugün gözleriyle müşahede ettikleri dehşet verici olaylardan ne kadar ibret aldı, ne kadar ders çıkardı acaba? Bu kıssaları okuyup, duyarlı olup, muhasebemizi çok iyi yapmalıyız.
Semud kavminin de diğer kavimler gibi putlara taptıkları anlatılmaktadır. İlâhi gazaba sebep olan şeylerin başında Allah'a(cc) ortak koşmak gelir ki, ister Semud kavmi, ister Âd kavmi, ister helâka uğramış diğer kavimler olsun, hepsi de Allah'la(cc) beraber başka ilâhlar edinmeleri sonucu bu sonu yaşamışlardır. Allah(cc) böylesi bir ortaklığı asla kabul etmiyor ve bu türlü bir Allah inancına da değer vermiyor. Her gelen peygamber Allah'tan(cc) başka ilâh olmadığının haberini getirmiş ve tevhid mücadelesi vermişlerdir. Bu hususta müminin imanı tamdır, başka ilâh kabul etmez. Müminin tehlikesi, ameli durumdadır. İhlâslı olmayan amelin kabul olmayacağını haber veriyor dinimiz. Mümin zaman zaman cehlinden, gafletinden dolayı tehlikeye düşebiliyor. Allah(cc) için yapılması gereken bir amele, başka maksadlar da karışabiliyor(insanların meth-u senası, gösteriş, riya, ucb, sum'a,...) Allah(cc) böyle bir ameli kabul etmediğini bildiriyor. 
Bir de nefsin hevâsına uyup, bildiği halde Hakkın emrine muhalefet etme, isyanda ısrar etme, nefsi putlaştırırcasına nefsin menfi istekleri doğrultusunda dalâlete batmalar ki, bunlar da müminin nefs ve şeytana boyun eğip, Hakka başkaldırmasıyla fısk-ı fücur içerisinde olmasıdır ve helâk sebebi olabilir. 
Her ne kadar imansızlar gibi olmasa da böyle bir halde olan müminin hem dünyası, hem âkıbeti tehlike içindedir ve bundan korkulur.
              Hz.Salih(as) kavmi içinde ticaretle meşgul olurdu. Kavmi kendisini dürüstlüğü, iyiliği ve kabiliyetiyle bilir ve çok severlerdi. Hatta O'nu(as) başlarına geçirmek istiyorlardı. Fakat Allah(cc) Salih'e(as) peygamberlik verdi. Kırk yaşında Cebrail(as) kendisine peygamberlik getirdi ve ''Ey Salih! Haydi kavmini tevhide davet et,'' buyurdu. Allah(cc) buyurur; ''Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki; Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. O sizi yerden(topraktan) yarattı. Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan mağfiret dileyin, sonra da O'na tövbe edin. Çünkü Allah kullarına çok yakındır. Dualarını kabul edendir.''Hûd Sûresi(61)
Bu ayet-i kerime ve daha pek çok ayetle Salih'in(as) kavmini ikaz ettiğini görüyoruz. Ne yazık ki, pekçokları gibi bunlar da küfürde direterek, iman etmediler ve şöyle bir teklifte bulundular, ''Eğer doğru söylüyorsan bize hiç kimsenin yapmadığı bir şey yap, bize bir mucize göster.''
El Katiye diye bir dağ vardı. Reisleri Cenda bu kayayı kasdederek, ''Seninle oraya gideceğiz. Senin ilâhın o kayadan kırmızı tüylü, doğurmak üzere olan bir deve çıkarsın, yavrusunun rengi de annesinin renginde olsun. Sütü yazın serin, kışın sıcak olsun. Bu sütten içen her hasta şifa bulsun. Fakir ise fakirlikten kurtulsun,'' dedi. Bütün Semud kavmi toplandı. Salih(as) namaza durdu ve Cenab-ı Hakka iltica etti. Kaya büyümeye başladı ve içinden kızıl renkli bir deve ''lâ ilâhe illallah salihun nebiyyullah'' diyerek çıktı. Cenda, Salih'in(as) alnından öptü, o anda yüz kişi iman etti. Ve ''Ey kavmim! Bu körlük kâfi. Ben kendisinden başka ilâh olmayan eşi ve benzeri bulunmayan Allah'a(cc) ve O'nun peygamberi Salih'e iman ettim,'' dedi. Cendan, Salih'in(as) yanından ayrılmadı. Putperestler ise Cendan'a ''Yazık sana! Salih'in sihrine kandın,'' dediler. Allah(cc) Salih'e(as) buyurdu, ''Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.'' Kamer Sûresi(27)
Görülen o ki Allah(cc) kullarını imtihan sadedinde çeşitli yollarla sınıyor, hayırla da şerle de imtihan ediyor veya çeşitli yollarla kulunun doğruyu bulması, dalâletten kurtulması için ikaz mahiyetinde hikmetli olaylar halk ediyor. 
Bu durumdan bazıları gafletten ayılıp doğruyu bulurken, çoğu da inkârda, isyanda inat ediyor ve battıkça batıyor. Bu sahnede görülen, Hükümdar Cendan mucize karşısında iman ederken, kardeşi ve en azılıları putperestlerin reisi, inkârında direnmekle beraber iman etmeye meyleden diğer insanları 'sihir olan bir şeye mi inanacaksınız' diyerek iman etmekten vazgeçiriyor. 
İnsanın fıtratı hayra ve şerre, menfiye müspete istidatlı yaratılmıştır. Onun içindir ki, yüce yaratıcı kullarını hayra teşvik edici, şerden uzaklaştırıcı mesajlar göndererek her devirde peygamberleri aracılığıyla kullarını uyarmıştır. Dünde, bugünde bu yüce mesajlara kulak verip, aklını iradesini kullanan, iman, itaat ederek selâmette bir yola girmiş olanlar olduğu gibi, bir de körü körüne hiçbir neşete dayanmadan gafilane direten kâfirler hem dünyada zelil olmuş, hem de ahirette ebedi azaplara düçar olacakları beyan edilmiştir. 
Açık ve net bir şekilde görülmektedir ki, yaratan, yaşatan, rızkını ihsan eden Rabbine karşı saygılı, imanlı, itaatli, teslimiyetli, takvalı,Hakka gönül veren kulların hali ve onlar için verilen haberler böyledir. 
Ve yine imansız, şirk içinde, putperest, isyankâr, azgın, nankör, kibirli asilerin durumu, başlarına gelen felâketler ve ahiretlerine ait haberler. İnsan nankör,  duyarsızsa Kur'an'ın ifadesiyle körler, sağırlar ve akılsızlar Hakkı görmeyen, Hakkı duymayan ve Hak karşısında aklı dumura uğrayan fasıkların durumunu haber veriyor. Kur'an ''İşte onlar hayvanlar gibidirler, belki daha aşağıdırlar,'' diyor. Ne farkı var? Hayvanın da gözü görüyor, kulağı işitiyor, kendi hayatının şartlarına aklı da eriyor. Ama insanlığını kaybetmiş zalim, o hayvan kadar da duyarlı olamayıp hadiselerin sırrını kavrayamıyor. Kaya içinden çıkan deve karşısında yine inat edip, küfründe devam ediyor. Gafletten uyanamıyorlar. 
Kâfirler için, inanmakta zorlananlar için mucize ihsan etmiş Mevlâ. Peygamberleri aracılığıyla olağanüstü olaylar halk etmiş ki, insanoğlu alışılagelmiş şeyler karşısında pek etkilenmez. Fakat alışılmamış bir yolla tezahür eden şeyler karşısında daha ziyade etkilenir. Aslında kâinat ve şu dünyamız içinde olan canlı cansız herşey, her olay, gök kubbe insanın maddi manevi yapısı, herşey ayrı ayrı muazzam birer mucize eseridir. Fakat insan bunlara ünsiyet peyda ettiği için pek etkilenmez ve hayret etmeyebilir. Ehl-i feraset, ehl-i ibret, ehl-i hikmet kalp ehli kullar değil, bunca sırlı olaylar ve sanat-ı ilâhi karşısında duyarsızlık, Yüce Allah'ın(cc) sanatı karşısında hayretten hayrete, dehşetten dehşete kapılarak secdelere kapanmışlar ve sübhanallah, elhamdülillah, Allah-ü ekber nidalarıyla Allah'ı(cc) tesbih, tekbir etmişlerdir. (Görenedir görene, köre nedir köre ne!)
Bu kavim de adeta kör, yani basiretleri kör zavallılar. Bu hakikât karşısında ne yapacağını şaşıran kâfir putperestler, çeşitli hile ve tuzaklar kurarak, deveyi ve yavrusunu öldürmeyi planlıyorlar. Ve bunu gerçekleştirerek, deveyi öldürüyorlar. Halbuki deveye zarar verilmemesi bildirilmişti. 
Salih(as) ''Ey kavmim! İşte size mucize deve, ona bir kötülükle ilişmeyin. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar.'' Hûd Sûresi(64) Fakat putperestler bu ihtara aldırış etmediler ve deveyi hunharca öldürdüler. Bunun üzerine Salih(as) dedi ki; ''Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız). Bu söz yalanlanmayan bir tehditti.'' Hûd Sûresi(65)
Bu üç gün çarşamba, perşembe ve cuma idi. İlk gün yüzleri sararacak, ikinci gün yüzleri kızaracak, üçüncü gün ise yüzleri kararacaktı. Dördüncü gün helâk olacaklardı. O gecenin sabahı acayip haller oldu. Ve haber gerçekleşti. Putperestler ''Salih(as) bize sihir yapıyor, O'nu öldürelim,'' diyerek teşebbüse geçtiler. Fakat Allah'ın(cc) emriyle Cebrail(as) gelerek onları taşlayıp öldürdü. Bu hususta Allah(cc) buyurdu, ''Onlar böyle tuzak kurdular, bizde kendileri farkında olmadan onların planını alt üst ettik.'' Neml Sûresi(50)
Salih'e(as) iman edenler, tahminen 4000 kişi, beldeyi terk ettiler. Allah(cc) buyurdu; ''Emrimiz gelince Salih ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak azaptan ve o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin kuvvetlidir. Herşeye galip gelendir.'' Hûd Sûresi(66)
''Nitekim vukuu kaçınılmaz olan korkunç bir ses yakalayıverdi onları, kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!'' Müminûn Sûresi(41)
''Bunun üzerine azap onları yakaladı. Doğrusu, bunda büyük ders vardır. Ama çokları iman etmezler.'' Şuarâ Sûresi(158)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder