4 Ekim 2011 Salı

ZİKİR

                      Zikir; anmak, hatırlamak, yadetmek manalarına gelir. Zikir; 'zikrullah' tanımıyla baktığımızda  Allah'ı(cc) anma, yadetme, hatırlama anlamındadır. Zikrullah kelimesi pek çok nev-i zikri içine alır.   Kur'an okumak, namaz, Allah'ın(cc) zat ismi ve diğer esma ve sıfatları ile zikretmek, ilm-i ilahi tahsili, tefekkür kanalı ile Allah'ın(cc), azamet ve ceberutunu, sanat-ı ilahiyeyi temaşa  bir zikrullahtır.
            İstiğfar, salavat ve benzerleri zikir sayılır. Zikir de şükür gibi üç kanalla yerine getirilen bir kulluk borcudur ki, kali(lisani), hali(kalbi), fiili(işlerinde amelinde bütün azası ile) diyebileceğimiz zikirdir. Cenab-ı Hakkı bütün esma-i hüsnası ile, bütün sıfat-ı kudsiyesiyle yad etmek, hamd-ü senalarla yadetmek, kitabını okuyup onun rehberliğine sığınmak, kainat kitabını mütalaa edip Allah'ın(cc) azameti karşısında aczini, fakrını idrak etmek ve münacat ve dualarla aczini ilan etmek, bunların hepsi lisana ait zikirdir. Göz, kulak, akıl, fikir yoluyla duyup duygulandığımız, görüp hislendiğimiz ve bize Rabbimizi hatırlatan herşey, kalb, gönül dünyamızda Rabbül Alemin'e karşı olan ilgi, sevgi, muhabbet, haşyet, şükür, minnet duyguları ki, birer kalbi zikir sayılır. Evet, hayırlı niyetler, hayırlı talep ve arzular, Hak rızasını daima göz önünde bulundurma duygusu, şuur, feraset, temkin, edeb duygu ve hisleri de kalbi zikir olduğu gibi, tasavvufi bir eğitim ve metod olan içten içe Allah'ı(cc) zikretme kalb, ruh, sır, hafi, ahfa, nefs ve cümle bedenle ki buna da zikr-i sultani denir. Sessiz sedasız zikir, hali zikir sınıfına dahildir.
            İnsanın sorumluluklarını tefekkür etmesi, emir ve nehiyleri mülahaza edip kendine bir yön, yol tayin etmesi de zikrullahtan sayılır. Zikirle ilgili pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. 
''Beni zikrediniz, anınız ki Ben de sizi anayım. Bana şükredin ve küfre sapmayın.'' Bakara Suresi(152) Burada Yüce Allah'ın 'Beni zikrediniz, anınız ki Ben de sizi anayım' fermanına alimler şöyle açıklık getirmişlerdir; Siz Allah'ı(cc) zikir, fikir ve ibadetle yadedeceksiniz, O(cc) da sizi teşrif ve tekrimle anacak, siz dua ile anacaksınız O(cc) da duanıza icabetle size lütuflar yağdıracak, siz dünyevi işlerinizin arasında O'nu(cc) unutmayacaksınız O(cc) da dünya ve ukba gailelerini bertaraf ederek, sizi ihsanla şereflendirecek, siz yalnız kaldığınızda Onunla dolup taşacaksınız, O(cc) da yalnızlıklara itildiğiniz yerde enis-u celis olacak. Siz rahat olduğunuz zamanlarda O'nu(cc) dilden, gönülden düşürmeyeceksiniz O(cc) da rahatınız kaçtığı hadiseler karşısında rahmet esintileri gönderip, sizi huzura gark edecek, siz O'nun(cc) uğrunda cihad edip, O'nu(cc) cihana duyurma sevdasında olacaksınız. O(cc) da sizi dünya ve ukba zilletlerinden kurtaracak. Siz O'nun(cc) yolunda ihlaslı olacaksınız, O(cc) da sizi gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, insan tasavvurunu aşan hususi iltifat ve hususi payelerle şereflendirecek. Böyle bir zikir arzusu, zikir cehdi, zikre mazhariyet nimetiyle kıymete ulaşacak. Derken Allah(cc) da bu tevfik, hidayet lütfunu hususi ihsanlarıyla daha bir buudlaştıracaktır ki (Bana devamlı şükredin ve sakın nankörlerden olmayın) emr-i ilahisi de zikirden şükre, şükürden zikre bu salih daireyi ihtar etmektedir. Yani bu zikir halini ihsan eden Rabbine şükret, bu nimet-i ilahiyeyi Rabbinden bil, nefsine mal edip nankörlüğe düşme, diye bir ihtardır.
            Zikir, bütün ibadetlerin özüdür ve bu özün özü de Kur'an-ı Kerim'dir. Sonra Resulü Zişan'ın nurlu sözleri hadislerdir. Evet zikreden ve zikirde, zikrinde ısrar eden zakir Cenab-ı Hak'la mukavele yapmışcasına hıfz-ı himaye ve inayete alınmış olur ki, zakir her dem Rabbiyle beraberlik şuuruna vasıl olmuş, zikir yoluyla ihsan şuuruna nail olmuştur. ''Allah'ı nefsinde, içinde huşu ve korku ile an, gece-gündüz, açık-gizli O'nu zikret, sakın gafillerden olma.'' Araf Suresi(205)
''İman edenlerin kalbleri ancak Allah'ın zikri ile mutmain olurlar.'' Rad Suresi(28)
''Allah'ı çok zikret ve gece gündüz O'nu tesbih et.'' Al-i İmran Suresi(41)
''Allah'ın azabından korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gecenin geç saatlerinde secdeye kapananlar, ayakta durur halde taat ve ibadet eden kimseler Allah'ın rahmet ve mağfiretine nail olurlar.'' Zümer Suresi(9)
''Ey ademoğlu! Beni dille zikret ki, Ben de seni rızamla zikredeyim. Beni kalbinde zikret ki, Ben de likamla seni zikredeyim. Kendini alçaltarak, küçülterek Beni an ki, Ben de seni yükselterek anayım. Ey ademoğlu! Beni isteyen ve arayan bulur. Beni bulan Bana hizmet eder. Bana hizmet eden Beni zikreder, Beni zikredeni de Ben anarım ve onu severim, onun sevgilisi olurum.''
Efendimiz(sav) buyurur; ''Allah'ı zikretmekten üstün bir ibadet olamaz. Allah'ı zikretmeyi seveni Allah da sever.''
''Kulum Beni kendi nefsinde anarsa, Ben de onu kendi nefsimde anarım. Topluluk içinde anarsa, Ben de onun topluluğundan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O Bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım, o Benim yoluma girerse, Ben ona süratle icabet ederim. Beni andığı, dudakları Benimle hareket ettiği sürece Ben kulumla beraberim. Ademoğlu kendisini Allah'ın azabından kurtaracak zikirden üstün bir amel işlemedi.'' Hadis-i Kudsi
''Allah'ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah'ı unutarak yapılan çok konuşmalar kalbi katılaştırır. Allah'tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olandır.'' Hadis-i şerif
            Görüldüğü üzere zikrullah bizzat Allah Resulü(sav) tarafından pek çok vesilelerle talim, teşvik ve telkin edilmiştir. Bu dünyada Rabbimizi ne kadar çok ve ölçüde derinden hissederek anarsak, yarın ahirette ilahi vuslata o nispette nail olacağız inşallah. Sevenler sevdiklerini duydukları muhabbetin ölçüsünde yad etme ihtiyacı hisseder. Diğer taraftan böyle bir yad ediş de sevilene karşı duyulan muhabbeti artırır. Böyleleri her hal ve fırsatta daima bir zikir halinde bulunup, göklerin ve yerin yaratılışındaki ince ve dakik hikmetlere dalarlar da; ''Ya Rabbi! Sen bunları boşuna ve abes yaratmadın, Seni tesbih ederiz. Bizleri cehennem azabından koru,'' Al-i İmran Suresi(191) diye tefekkür ve niyazda bulunurlar.
            Hayatı iman ve itminanla idame ettirmenin, ilahi neşveler ve safalara erişmenin yolu daimi zikirden geçmektedir. Zira insan nasıl yaşarsa öyle ölür ve öldüğü hal üzere haşrolunur. Efendimiz(sav) buyurmuştur; ''İnsanlar kıyamet gününde öldükleri hal üzere dirileceklerdir.'' İnsan kelimesi menşe itibarıyla  nisyandan gelir. Nisyan zikrin(hatırlamanın) zıddıdır ve unutkanlığı ifade eder ki, insanoğlunun en büyük zaaflarından biridir. Nisyanı asgariye indirmenin en esaslı yolu zikirdir. İnsanın yaratılış maksadına muvafık yaşayabilmesi için ruhların bezm-i elestte Rabbiyle yapmış olduğu ahd-ü misaka sadık kalarak yaratıcısını asla hatır ve gönülden çıkarmaması icabeder.
            İşte bu sebeple insanda fıtri olarak mevcud bulunan nisyandan doğan zararların telafisi için, Allah(cc) ve O'na(cc) karşı kulluk idrakini daima canlı ve zinde tutulması maksadıyla herşeyden önce zikre ihtiyaç vardır. Cenab-ı Hak kulunun suret yapısına değil, kalbine nazar eder. Bu sebeple ilahi nazarın tecelli ettiği kalbini gafletten koruyup, zilirle meşgul etmeyi vazife bilmelidir. Bu husus ehemmiyetine binaen Kur'an-ı Kerim'de iki yüz elliden ziyade yerde geçmektedir. Cenab-ı Hakka hakiki manada kulluk yapabilmek ve bu suretle marifetullaha ulaşmak, zikrin kalbde kazandığı derinlik nispetinde gerçekleşir. Bu yüzdendir ki, marifetullaha nail olmak ilmin en faziletlisi sayılagelmiştir. Çünkü insana asıl lazım olan bilgi budur.
            ''Allah buyurur! Allahı zikretmek hususunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun.'' Zümer Suresi(22)
''Kim Rahman(olan Allah)ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da, onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Şeytana dost olan kimse sonunda Bize(huzurumuza hesap vermeye) gelince arkadaşına 'keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı. Meğer sen ne kötü bir arkadaşmışsın', der.'' Zuhruf Suresi(36-38)
''Kim Benim zikrimden yüz çevirirse şüphesiz onun hakkı dar bir geçimdir ve biz onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.'' Taha Suresi(124)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder