6 Ekim 2011 Perşembe

RİYA

            Riya; büyük bir hastalıktır, tedavisi vaciptir. Tam manası ile iyileşmez. Çünkü; öyle bir hastalıktır ki, insanın kalbinin mizacı ile karışmış ve kalbinde kuvvet bulmuştur. Çok zor tedavi olur.
            Küçüklüğünden itibaren çocuğun kalbinde riya büyümeye başlar, aklı olgunlaşıncaya kadar böylece devam eder. Hep başkalarının gözüne girme ve başkaları tarafından medh-ü sena edilme, giyimi ile, davranışları ile beğenilme duygusu kalbde hakim olur. Çünkü büyüklerinden bu konuda hali, kali, fiili adeta ders almış ve çocuk öyle yönlendirilmiştir. Bu hususta büyüklerin rolü çok önemlidir. Şöyle ki, büyüklerin riyadan salim olmayışları, cehalet ve gaflet sebebi ile hem kendilerini, hem de ellerine verilen emanet yavrularını tehlikeye atmışlardır. Şu da vardır ki, riyanın kahredici bir vasıf olduğunun şuurunda, ihlaslı ana-babaların yetiştirdiği çocuklar dahi, kısmen riyadan payını alır. Çünkü; çocuğun aklı kemale ermediğinden, kendisine Allah'ın(cc) beğenmesinin ecri-sevabı bildirmeye çalışılsa da çocuk tam manası ile kavrayamaz. Bilhassa küçük yaşlarda çocuk insanların beğenmesi ve insanların ayıplamamaları için güzelliklere yönlendirilir. Ve çirkinliklerden de alıkoymaya çalışılır. İşte insanoğlunun aldığı terbiye metodu böylece riyaya açık bir metottur. Çocukla beraber bu hisler de gelişir. Zaten etrafındaki insanların da çocukluğu aynı görüşte olmuştur. İnsanın bir taraftan aldığı terbiye metodu, diğer taraftan da toplumun haliyle etkilenmemesi mümkün değildir. Öyleyse denilebilir ki, her insan genelde bu hastalığa müpteladır. Ancak hastalığın derece farkı vardır. Bu çok büyük tehlikesi olan hastalığın tedavisine de her mümin muhtaçtır. Farzdır.

''Riyanın en azı şirktir.''Hz.Muhammed(sav)

''Kıyamet gününde riyakar adama, 'ey facir, ey gaddar, nefsine gadreden, ey gösterişçi müra-i amelin mahuf oldu. Mükafatın kayboldu. Amelini kime gösteriş için yaptınsa git ondan mükafatını al,' denir.'' Hz.Muhammed(sav)

''Ümmetimin şirke düşmesinden korkuyorum. Gerçi onlar puta tapacak değiller. Ağaca, taşa, güneşe, aya da tapacak değiller. Fakat amellerinde riyakarlık yaparlar. Sırf Allah rızası için yapmazlar.''Hz.Muhammed(sav)

Ebu Hureyre'den(ra) rivayetle; ''Kıyamet günü ilk çağırılacaklar; Kur'an-ı Kerim'i ezberleyen ve ilim öğrenip başkalarına öğreten alim, Allah(cc) yolunda savaşta öldürülen kişi, çok malı olan ve bu malından çok tasadduk eden zengin. Allah(cc) hafız, alim ve başkalarına ilmiyle hizmet etmiş birine sorar;
 ''Ben Resulüme inzal ettiğim şeyi sana öğretmedim mi?'' 
Adam; ''Evet Ya Rabbi'',
 ' Bildiklerinle ne amelde bulundun?' 
 'Kur'an-ı Kerim'i okudum, ilmimle başkalarına yardımcı oldum, öğrettim, çok sıkıntı çektim,' diyecektir. Allah(cc); 
'Yalan söylüyorsun, falan kimse alimdir desinler diye yaptın, şan-şöhret sevdasıyla yaptın ve dediler, mükafatını git onlardan iste.' 
Bir başkası huzura getirilir, bu da gazada ölendir. Allah(cc) buyurur,
'Niçin öldürüldün?' 
Adam der;
 'Ya Rabbi, Senin yolunda cihatla emrolundum, bende ölünceye kadar savaştım, bu uğurda öldürüldüm'. Mevla da; 
'Yalan söylüyorsun, filan cesurdur desinler diye düşündün, bu da denildi.'
 Diğer bir şahısta Allah'ın(cc) bol bol mal ihsan ettiği gani. Buna da Allah(cc) buyurur; 
'Ben sana bol bol mal vermedim mi?'
Zengin adam,
 'Evet Ya Rabbi!' der. 
'Sana verdiğim bu nimetle ne amelde bulundun?'
 'Sıla-i rahimde bulunup, bende bol bol Senin yolunda fisebilillah tasadduk ettim' der.
 Fakat kalblere nazar eden Yüce Mevla El-Latif ism-i şerifinin tecellisi ile en gizli sırları, niyetleri bilir ve buna der ki; 
'Hayır yalan söylüyorsun. Sen bunları Benim için değil, falanca cömert desinler, sahavetli desinler diye yaptın ve öyle de söylediler.'
 Bu amellerin hiç bir faydası olmadığı gibi, Allah'ın(cc) gazabına sebep olacağını Efendimiz(sav) haber veriyor. Bu üç sınıf kimse, kıyamet günü cehennemin aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın(sav) üç mahlukudur.

''Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte ahirette onlara ateşten başka birşey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zaten yapmakta oldukları da batıldır.'' Hud Suresi(15-16) Bu ayetten, dünyada şan şöhret, övülme beğenilme, sena gibi vasıflara mazhariyet ve aşağılanma , zemme uğrama gibi insanların gözünden düşme endişesi ile yapılan amellerin çok güzel de olsa akim kalacağı, niyet bozukluğundan ötürü şirk-i sağir veya şirk-i hafi tehlikesine düşüreceği, sonunda ise azab-ı elimlere sebebiyet vereceğini ayet ve hadislerle öğrenmiş oluyoruz. 
             Yapılacak şey bu hastalıktan kurtuluş yollarını araştırmak, ilimle, akılla, mantıkla konuya yaklaşmaktır. Riya ibadette, konuşmada, giyimde misallerde de gördüğümüz gibi zahiren güzel olan amellerin içinde olabilir. İç ve dışın ayrı oluşu, öz, söz, fiilin ayrı oluşu bazen sırf insanlar için yapılır. Bazen Hak rızası için gibi olur. Fakat araya nefiste girer. Yani hem Hakkın, hem halkın beğenip takdirini talep eder. En tehlikelisi ibadetlerde olan riyadır. Riya, bir münafık sıfatıdır. Kökü yalana, aldatmaya dayanır. Şunu unutmayalım, biz bizi ve bizim gibileri belki aldatırız. Fakat başta Allah'ı(cc) ve Allah'ın(cc) selahiyet bahşettiği has kullarını asla. Aklı olan zehirli bal yemez. Riya adeta balın içine zehir karıştırmak gibidir. Allah(cc) bizleri ve cümle ehl-i imanı riya gibi felaketten korusun, amin. Şirk-i hafiye sebep olan riya, ameli ifsat eder. Allah(cc) muinimiz olsun. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder