5 Ekim 2011 Çarşamba

TEHECCÜD

             Gecenin siyah zülüfleri arasında gözyaşları ve teheccüd; gözyaşı, ihlas ve samimiyet sahibi, bağrı yanık, ciğeri dağlanan insanlar için bir boşalma ameliyesidir. O, dünyada dayanılmaz hale gelen aşk-ı ilahi ateşinin ızdırabını bir nebze dindirirken, ahirette cehennemin alevlerini söndürecek tek iksir de olacaktır.
Onun içindir ki, Allah Resulü(sav) bu mevzuda şöyle buyurur, ''Mahşerde cehennem kıvılcımlarının insanları kovaladığı hengamede Cebrail (as) elinde bir bardak su ile görülür. O'na bu nedir diye sorarım. O bana şöyle der; ''Bu, müminlerin Allah korkusu ile ağlayıp, gözlerinden döktükleri gözyaşlarıdır ve şu korkunç kıvılcımları söndürecek tek şeydir.'' Bir başka hadiste ise Allah Resulü(sav), ''İki göz cehennemi görmez, biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri memleketin içine hangi gedikten düşman sızacak, hangi planla bizi tahrik edecek endişesiyle yüreği hoplayarak, nöbet tutan mümin askerin gözü'' diyerek, iç fetihle dış fetihi bir tutuyor. Yine Efendimiz(sav) ''Ya Rab! Ürpermeyen kasvetli kalbden, ağlamayan gözden Sana sığınırım'' diye dua ederdi. Gözyaşı, cennet kevserlerine denk tutulur. Hak yolcusunun Cenab-ı Allah'a yaklaşabilmesi için yegane sığınak gözyaşıdır. Çünkü gözyaşı tahassür ifadesi ve gözün niyazıdır.
Gözyaşı, nedamet manasını taşır, Allah'a bir nevi tövbedir,
Gözyaşı, aşkın deruni hislerini coşturan kelimesiz ve sedasız lisandır,
Gözyaşı, arifin kalbinin tercümanıdır,
Gözyaşı, mağfiret için Allah'ın kullarından istediği iştir,
Gözyaşı, Hakkın rahmetini tahrik ve merhametini celb eder,
Gözyaşı, yokluğa erenlerin saadet sermayesidir,
Gözyaşı, Allah için öyle bir sermaye ve saadettir ki, rahmet, merhamet ve mağfiret habbelerini içinde taşıyan seyyidül istiğfar ve tevbe-i nasuhtur,
 Gözyaşı günahların gufranıdır,                   
Gözyaşı, muhlisin habbe-i ihlasıdır,
Gözyaşı, asinin kurtuluş ipidir,
Gözyaşı, hülasa vuslata erenlerin yegane istinatgahıdır.
''Mümin kamillerin yanları yataklarından uzak olur. Allah'ın azabından korkularına ve rahmet-i ilahiyeyi ümit ettiklerine binaen, Rablerine tazarru ve niyaz ederler ve onlar bizim verdiğimiz rızıklardan muhtaç olanlara infak ederler.'' Secde Suresi (16)
''Ey Cebrail! Ümmetimin göğe götürdüğün (götürülen) amelleri içinde Allah'ın en ziyade sevdiği amel hangisidir? diye sordum. Cebrail'i gördüm ki ağlıyordu, ''Ey Muhammed! Senin ümmetinin amellerinden Allah'ın en sevdiği, seher zamanında olan ağlama ve inlemelerdir,'' dedi. Yani seherlerde ihlasla yapılan dua, istiğfar, zikir, namaz gibi ibadetlerle haşyetullahtan ve aşkullahtan dolayı ağlamalar ve hüzünle yakarışları Allah'ın en ziyade sevdiği ameller olarak değerlendiriyor Cebrail(as). 
''Müminin şerefi, gece namazına kalkmasında ve izzeti insanlardan gani bulunmasındadır.''
''Cennette öyle odalar vardır ki, içi dışından dışı içinden görülür. Allah onları sözü yumuşak söyleyenlere, yemek yediren, oruca devam eden, insanlar uykudayken gece namaz kılanlara hazırlamıştır.''
''Kişi için gece yarısı kıldığı iki rekat namaz, bütün varlığı ile  dünyadan hayırlıdır. Eğer ümmetime ağır gelmesinden korkmasaydım, bu iki rekat namazı onlara borç kılardım,'' '' Gece kıyamına devam edin, zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti Allah'a yakınlık ve günahlara keffaret olup, insanı hastalıklardan ve günahlardan korur, uzaklaştırır.'' Hadis-i şerif 
Hak dostlarının nasihatlerinden,
Her müminin seher vakti kalkıp secde etmesi, ibadet etmesi icab eder. Çünkü seher vakti Allah'ın kullarına bahşettiği en mühim ikramıdır. Bütün Hak aşıklarının kışın sıcak yataklarını terk edip, gönüllerini Halık-ı Teala'ya verdikleri kudsi ulvi anlardır. Gözyaşları ile namaz, niyaz, istiğfar, tefekkür, zikrullah ile nefislerden çıkıp, Rabbül Alemin'e samimiyetle iltica ettikleri demlerdir. Seher vakti gafil zümrenin uyuduğu, gönül sultanlarının samimiyet ve tevazu ile Rableriyle hemdem oldukları bayramlarıdır. Manevi terakkiyat, ilerleme vesilesidir. Bu öyle bir vakittir ki, feyz-i ilahi yağmur gibi semadan nüzul eder. Seherilerin kalblerinde tecelli eder. Bütün ruhaniyet ve melaike-i kiram hazeratı da iştirak eder. Bu manevi ziyafetlerden istifade etmek isteyenler, gereğini yerine getirmelidir. İlk önce hayatımızı nizama sokacağız. Bunun için geç vakitlere kadar oturup, seher vakitlerinin kıymetini bilmeyenlerden olmayalım. Gecelerin hayatımızda önemli bir yeri vardır. Evet gecelerin hususiyetini yine yüce kitabımız Kur'an haber veriyor. Örneğin; Kur'an peygambere gece inmeye başlamıştır. Peygamber de onu gece yaşayarak abid, gündüz de yiğit olmuştur. Mübarek geceler yüce kitabımızda leyle-i İsra, leyle-i Kadir, leyle-i Berat gibi ifadelerle bildirilmiştir ki, bayram geceleri, cuma geceleri gibi hususiyet arz eden gecelerin önemine Kur'an işaret eder. Mukaddes, eşsiz kitabımız Kur'an gece inmeye başlamış ve indiği gece, gecelerin sultanı, indiği ay da ayların sultanı, indiği peygamber resullerin sultanı ve indiği ümmette ümmetlerin sultanı olmuştur. 
           O muazzam hadise, Mirac hadisesi Efendimiz'in(sav) bu esrarengiz yolculuğu da gece vuku bulmuştur. Efendimiz'in Mekke'den Medine'ye hicreti, yine gece başlamıştır. Böylesine büyük olaylara sahne olan gece, fertlerin şahsiyet eğitiminde ve iç zenginliği elde etmelerinde önemli bir zaman unsurudur. Bu itibarla olmalı ki, Resulullah'a risaletin ilk aylarında şöyle çağrıda bulunmuştur Rabbimiz, ''Ey örtüsüne bürünen (sarılan) peygamber! Kalk ve azı hariç uzun uzun ibadet et.'' 
''Gecenin bir kısmında uyanarak, Sana mahsus bir nafile teheccüd namazı kıl.''İsra Suresi (79)
''Ona secde et ve uzun uzun gecelerde onu tespih et.'' İnsan Suresi(26)
''Geceleri pek az uyurlardı, onlar seherlerde istiğfarda bulunurlardı.'' Zariyat Suresi (17-18) buyruğu ile de olgun müslümanların özelliklerinden bahsedilmiştir. 
 ''Ayetlerimize gerçekten inanan o kullar korku ve ümit içinde Rablerine yalvarmak, dua etmek üzere vücudları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.'' 
              Mürşidler müridlerini yetiştirirken onlara, gecenin feyzinden istifade etmelerini ve terakkiye vesile addedilen gece ibadetini şart koşarlar ve tasavvufun bir kaidesi, bir düsturu olarak gece ibadetine ciddi önem verirler. Gece ibadetine devam etmeyen hiçbir nebi, resul ve veli yoktur. Her kamil insanın hayatında gecelerin özel  yeri vardır ki, maneviyat ancak gecenin feyziyle kemale erer. Evet, huzur, sükun, aşk, haşyet, kurbiyet ancak gecelerde husule gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder