23 Ocak 2012 Pazartesi

TASAVVUF VE KALP

Tasavvuf; kalp eğitimidir. Kalb-i hayatsız ibadet, çöle atılmış tohumlar misalidir. Tasavvufta amaç kalbin Allah(cc) ve Resulullah'la(sav) beraber olmasıdır ki, bu da kalp temizliğini gerektirir. Kalp temizliği de kolay elde edilemez. Bu ciddi bir nefis tezkiyesini gerektirir. Nefis tezkiyesi, nefisle cihat neticesinde umulur ki, kalp temizliğine muvaffak olunur. 


Tasavvuf, Resulullah'a(sav) ittibayı şart olarak kabul eder. Tasavvuf; Kur'an-ı Kerim'de bildirilen Ahkâm-ı İlâhiye ve Sünnet-i Resulullah'ı yaşatmak için kurulmuş bir eğitim öğretim mektebidir, denebilir.

Kur'an-ı Kerim'de Âli İmran Sûresi âyet 31'de ''(Resûlüm) De ki; Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir,'' buyurulur.

Yine Sûre-i Ahzab âyet 21'de ''Zât-ı uluhiyetime yemin ederim ki, sizin için Allah'ın Resûlü'nde iktidaya şayan, muhakkak haslet-i hamide, ahlâk-ı hasene vardır ki, o ahlâk Allah'ın sevâbını ümit edip, rıza-i ilâhiyeyi tahsile say ile, ahiret gününe iman eden ve Allah'ı çok anan(zikreden) kimseler içindir,'' buyurulur.

Bunlar ve benzeri pek çok âyet-i kerimeden açıkça anlaşılan o ki, Allah'ın(cc) rızasına vusul için Resulullah'a(sav) tâbi olmak ve Resûl-ü Zişan'ı(sav) sevmek gerekir. Kalp safası ve temizliğine ancak bu surette vâsıl olunur. Tasavvuf bu ahkâma riayeti şart-ı elzem kabul eder. 

Sevmek veyahut seviyorum zannetmek ve seviyorum demek, lafta geçerli olmaz. Genelde her şeyin bir emâresi vardır. Bu çok mühim olup, kâinatta her şeyde, hassaten insan üzerinde ve insanın dünyevi ve kalbî hayatında pek büyük rolü olan sevginin ve nefretin de elbette emareleri, nişanları olması zarûridir. 

Sevgi eğer  Resulullah'a(sav) ve O'nun(sav) tebliğ ettiği din-i İslam'a, Kur'an'a ve dolayısıyla Yaratan Rabbül Âlemin'e ise, elbette bunun da emareleri, nişanları olacaktır. Bunun en bâriz örneği; Sahabe-i Kiram Hazretlerindedir. Onlar çok sevdiler, bu sevgilerini fiiliyatları, amelleri ile ispat ettiler. Hak uğrunda pek çok zorluklara göğüs gerdiler. Maldan candan evlâd-ı iyalden geçtiler, gerektiği yerde her şeylerini fisebilillah ettiler, seve seve eski tabiatlarından sıyrılıp, güzel ahlâk sahibi oldular. Her konuda Resulullah'ı(sav) kendilerine rehber ettiler. Getirip tebliğ ettiği ahkâma riayet edip, sünnet-i seniyyeye ittiba ettiler. Böylece az bir zamanda çok mesafe kat ederek terakki ettiler, süfliyattan ulviyata yüceldiler. Seven sevdiği gibi olmak ister. Seven sevdiğine itaat eder. Saygılı, edepli olur. Tasavvuf konuya bu açıdan bakarak, Allah'a(cc) kulluk yollarını bir bir bildirir. 

Tasavvuf kalp temizliğine önem verdiği gibi, bu durumun muhafazasına da çok önem verir. Bir kalp, her ne kadar temizlendi, muhabbetullaha vâsıl oldu ise de, bu hâlin muhafazası için bazı şartlar vardır. Değilse o tertemiz olmuş kalp bozulabilir, değişebilir, sevgiler yön değiştirebilir mazallah. Onun içindir ki, eğitimci mürşitler bu hususa da çok önem verirler ve yine âyetler ve hadisler muhtevası ile bu konuya dikkat çekerek, salihleri uyarırlar ki, bu konu ile ilgili ayet-i celilede ''Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sadıklarla beraber olun,'' buyurulur. Bu ve benzeri ayetlere dayanarak, salihlerle olma şartını da bir düstur olarak kabul ederler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder