6 Ocak 2012 Cuma

ÇAM AĞACI

Çam ağacının diğer ağaçlara nispetle bazı hususiyetleri mevcuttur. Şöyle ki;

Çam ağacı hayatta olduğu müddetçe hiç hal ve renk değiştirmez. Yazın sıcağı, kışın karı, yağmuru, soğuğu, rüzgarı karşısında muhkem bir vaziyette durur. Lisân-ı halle mümine nice dersler verir. O, yazın kavurucu sıcağı karşısında nasıl sararıp, solmuyorsa; kışın karları altında yine aynı tavrını korur ve adeta tebessüm edercesine kadere teslim olur. Diğer pek çok ağaçlar yazın sıcağına uzun zaman dayanamaz, sararıp dökülür yaprakları. Kışın ha keza sanki bir iskelete dönüşür, rüzgar ayrı etkisine alır. Fakat çam ağacının fıtratı apayrı, başkasına zarar veren durumlar onu etkisi altına almaz veya biiznillah alamaz.

Hakiki mümine çam ağacı lisan-ı halle öğüt veriyor. Ve, ''Sen de benim gibi çeşitli sıkıntılara, ibtilalara maruz kalabilirsin ve kalacaksın. Bu bir kanun-u ilâhidir. Dişini sık, renk değiştirme. Yazın sıcağı, kışın karı, tipisi, gecenin karanlığı, ayazı ve zaman zaman kasırgaya dönüşen rüzgarlar karşısında sabırlı, metanetli ol, yön değiştirme, kararlı olup rıza ile karşılamaya çalış ki değerin artsın ve asıl değerinden birşey kaybetmeyesin. Ve böylece oksijenin bol olsun, diğer insanlara ve tüm canlılara faydalı olasın,'' diyor adeta.

Bu, rızayı temsil etmekte ve böylece insanoğlunun kâinat kitabının her bir sayfasından alacağı pek çok hikmetli dersler olduğunu beyan eden Kur'an-ı Kerim ve Efendimiz'in(sav) nurlu beyanları, bu konuya ışık tutmuş olmaktadır.

Renk renk, desen desen güller, çiçekler de ayrı ayrı dillerle mesajlar veriyor adeta. Her biri Rabbinin şahitliğini yapıyor. Hal diliyle konuşuyor kendisini anlayan insanlarla. Onca renkleri, kokuları, desenleriyle insanlara mutluluklar sergiliyorlar. Cenab-ı Hakkın cemal sıfatının tecellileridirler. Ve adeta ''Bizler cennetlerden gönderilen birer numuneyiz, bizim aslımız cennette, sizin cennete karşı meylinizi, muhabbetinizi coşturmak için gönderildik. Dikkat edin, biz bu âleme mahsus olmadığımız için vazifemizi yapıp gideceğiz. Biz gideceğiz, yerimize başkaları gelecek,'' diyorlar.

Bir yönüyle de ''Sen de benim gibisin. Sen de benim gibi tohumdun, sonra filiz(bebek) oldun, tomurcuk(çocuk) oldun. Daha sonra açtın, lâle, sümbül, gül goncası vs büyüleyici bir çiçek(delikanlı, genç) oldun. Ama daha sonra aynen benim gibi pörsüyüp, solacaksın ve bu dünyadan silinip gideceksin. Benimle senin farkın ise, ben dünyada vazifemi yapmış olacağım ve sorumlu olmayacağım. Sen ise sorumlu bir hayata sahipsin. Dikkat et, sorumluluklarının bilincinde ol. Sen de üzerine düşen vazifelerini yerine getir ki, pörsümeyen, zevâli olmayan güzelliklerle cennette buluşalım. Aslında ben senin cennetinden geldim. Sana cenneti hatırlatmak, iştahını oraya çekmek için,'' diyor.

Çam ağacı dedik. Bir nebze insana bakan yönlerine bakarak dersler çıkarmaya çalıştık. Bir de çam ağacının meyve veren türü var ki, bu da bize ayrı bir mesaj sunmakta. Bir evvelki bahsettiğimiz çam ağacı ile hemen hemen aynı cins olmalarına rağmen biri meyvesiz, diğeri meyveli. Çam fıstığı dediğimiz değerli bir meyve vermekte.

1.Bu gösteriyor ki, insan aynı insan. Fakat meyveli çam ağacı imanlı insanı, meyvesiz çam ise imansızı temsil ediyor denebilir.

2.Meyvesiz çam; mükemmel ahlak ve kültür sahibi olan, fakat ibâdeti olmayan ve kimseye fazla faydası dokunmayan kimseyi temsil ediyor. Diğerine göre değeri az, çünkü insana değer kazandıran sebeplerin başında iman ve ibâdet-i taat gelir.

Diğer çam ise; mükemmel ahlâk sahibi, kültürlü, takvalı bir şahsiyet olmakla beraber, diğer insanlara canından, malından infâk eden ve ibâdet-i taatıyla mükemmel bir müslümanı temsil ediyor. Bir başka açıdan, adeta insanlara hal diliyle mesajlar sunuyor ve ''Sen de benim gibi ol,  teslimiyetli, rıza eksenli bir şahsiyet ol, hiçbir hususta şikayetçi olma, sabırlı, azimli ol, şartlar ne derece zor olursa olsun Hakkın takdirini hoş görmeye çalış. Ne yazın sıcağından, ne kışın soğuğundan asla şikayet etme, renk değiştirme ki baharı yaşayasın. Aynı zamanda meyveli ol, cennet meyvelerini burada yetiştir. Meyvesi olmayan, odun olur, sonu ateş malûm,'' diyor.

Bir başka açıdan bakıldığında ise; örneğin, ceviz ağacı hem meyvesi, hem gövdesi çok kaliteli bir nimet-i ilâhidir. Bilindiği üzere kereste olan ağaçlar arasında ceviz ağacının yeri bambaşka. Ceviz ağacının bilhassa gövdesinden en kaliteli keresteyi elde etmek mümkün. Ama bunun için o ceviz kütüğünün türlü işlemlerden geçmesi gerekiyor. İşlemlerden geçmeyen ceviz kütüğünün ise, ateş olup yanmaktan başka bir şansı yok. İşte mahlûklar içerisinde eşref-i mahlûk olan insan da islami prensiplerle eğitilir, vahyin nuruyla Resulullah'ın(sav) sünneti ile eğitilir , işlemlerden geçerse; derece kazanır, kalite kazanır, yoksa o da ceviz kütüğü gibi ateş olmaktan kurtulamaz. Ve kendisine verilen değerin kıymetini bilmediği, zâyi ettiği için mazallah Firavun, Nemrud, Ebu Cehil, Karun misali lânete düçar olur. İnsan rahmete layık bir varlık olduğu halde, ne yazık ki izzetten zillete düşmeyi hak etmiş olur ki, Kur'an böylelerinin  'sefillerin de sefili' durumuna düştüklerini beyan ediyor.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder