24 Ocak 2012 Salı

SALİHLERLE BERABER OLMAK

Tasavvuf; salihlerle beraber olmak kadar, gâfil ve fâsıklarla ünsiyet etmekten de şiddetle sakınılmalıdır, metodunu getirir.

Zira taaffün etmiş yani, kokuşmuş leşler üzerinden geçip gelen rüzgâr, onların mülevves kokularını alarak etrafa yayar da nefesleri tıkar, ruhları daraltır. Zâhiri necasetten mütevellit kötü koku insanın iç dünyasına etki yapıp, sıkıntı veriyorsa; manevi necâsetler hükmünde olan her bir kötülük, mâsiyet ise insanın ruh, kalp, gönül dünyasını perişan edip, darmadağın olmasını sağlar.

Rivâyet olunur ki, Efendimiz(sav) Müzdelife ve Mina arasındaki Muhassab Vadisinden hızla geçmişlerdir. Bunu gören ashab merakla sorar; ''Ya Resulallah, ne oldu ki burada süratlendiniz?'' Efendimiz(sav) cevaben buyurur; ''Cenâb-ı Hak bu mekânda zâlim Ebrehe ordusunu kahretti!'' 

Benzeri bir olay da Tebük Seferinde cereyân etmiştir. Şöyle ki; İslâm ordusu yolları üzerinde bulunan Semud Kavminin helâk olduğu Hicr mevkiinden geçerken, Allah Resûlü(sav) ashâbına buyurdu; ''Burası kaçılacak bir vadidir. Bu taştan oyma evlere hüzünle girin; birşey almayın. Çünkü burada gazâb-ı ilâhi tecelli etti.''

Böylece hızla geçtiler, hatta oradan alınan suları döktüler ve yine Efendimiz'in(sav) emriyle, oranın suyuyla yapılmış hamurları da attılar. Çünkü kahır mekânları, düçar oldukları felâketin kaderini kıyamete kadar devam ettirmektedirler. Dolayısıyla kahrın tecelli ettiği beldeler, isyan  yüklü mekânlarda manen devam eden kahrın in'ikasına mâruz kalmamak için, Allah Resûlü'nün buyurduğu gibi oralara yolun düşmüş ise, eğlenmeyip süratle geçmek gerekir. 

Allah'ın(cc) kahrına mâkes olan cansız varlıklara karşı böyle tavır takınmak gerekiyorsa, insan üzerinde menfi tesiri olacaksa; fâsıklar gürûhunun insan üzerinde nasıl bir tesiri olacağını düşünmek gerekir. Onun içindir ki, tasavvuf bu konuya da çok önem verir. Mümkün olduğu kadar fasıklardan uzak olmayı, fısk-ı fücûr işlenen mekanlardan uzak olmayı ve ciddiyetini bildirir. 

Bu hususla ilgili pekçok hadis-i şeriften bir tanesinde Efendimiz(sav) buyurur; ''Körükçünün yanına varma! Üzerine kıvılcım sıçrar, elbisen yanar veya duman, is kokusu üzerine siner. Gül yağı, gül kokusu satanın yanına var. Ondan ya koku alırsın, ya da o koku üzerine siner,'' diyerek çok güzel bir benzetme ile bu konuya açıklık getirir. 

İnsan fâsıkların yanında ya fâsıklaşır, ya da hayırdan uzaklaşır. Salihlerle hemdem olan da, onlar gibi salihleşir. Salihleşmezse de hayırlara yaklaşır, şerden uzaklaşır. Bir çiçek bahçesinde oturmakla, bir mezbelelikte oturmak elbette bir değildir. İnsan üzerindeki etkisi apayrıdır. Aynen böyle insan fıtratı hayırdan da, şerden de menfi ve müspet her halden, durumdan etkilenir. 

Yusuf(as) Rabb'ül Âlemin'e şöyle münâcatta bulunmuştur; '' Beni müslüman olarak öldür ve salihlerle haşret.'' Bir peygamberin salihlerle hemdem olmaya ihtiyacı varsa, biz zayıf insanların ihtiyaçlarının derecesi aşikârdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder