8 Mayıs 2012 Salı

SAHABE-İ KİRAM HZ. VE CÖMERTLİK

Sahabe-i Kiram Hazretleri, inandıkları gibi yaşamak için inançları, dinleri uğruna cömertçe davranmışlardır. Anayurtlarını, mallarını, mülklerini bir çırpıda bırakıp Mekke'den zahiren elleri bomboş çekip gittiler. Ama gönülleri, kalpleri dopdoluydu.

Maddi fakr-u zaruret içerisine düşmüş, manen zengin olmayı tercih etmişlerdi. İçlerinde zengin tacirler, dönüm dönüm hurma bahçeleri, deve, koyun, vs sürüleri olanlar, velhasıl çeşitli konumlarda zengin olanlar, mevki makam sahibi olanlar pek çoktu. 


Mekke; Medine'ye nazaran zengin, o günün şartlarıyla madden daha ileri, gelişmiş bir beldeydi. Herşeye rağmen mertçe, yiğitçe, gönül zenginliği içerisinde herşeyi bir anda ellerinin tersiyle attılar da, dönüp arkalarına bakmadılar. 


Çünkü onlar Resûl-i Zişan'ın(sav) verdiği haberlere yakîn-i imanla inanmışlardır. Onun için faniyi bakiye tercih etmiş, Allah'ın(cc) rıza ve hoşnutluğunu, Resûlullah'ın(sav) memnuniyetini herşeyin önüne alarak en isabetli, en güzel seçimi yapmışlardır. 


Evet o Ashâb-ı Güzin Efendilerimiz her konuda insanlığa örnek olmuşlardır. Konumuz olan cömertlik konusunda da mal-can dememişler; can gerektiği yerde can, mal gerektiği yerde mal, af ve müsamaha gerektiği yerde affederek hep cömertçe davranışlar sergilemişlerdir. 

Örneğin Hz.Osman(ra) ile ilgili şöyle bir kıssa anlatılır;

Hz.Osman Zinnureyn(ra) ticaret kervanıyla Şam'a gider. 70 deve yükü buğdayla döner. Yolda tacirler yoluna çıkıp;

''Ya Osman! Gel seninle anlaşalım. Şu buğdayları bize sat,'' derler.

Hz.Osman(ra); ''Olur,'' der. O tacirler bir fiyat teklif ederler.

Hz.Osman(ra); ''Olmaz, 700 katını isterim,'' diye diretir. Tabi tacirler bu teklifi şaka olarak kabul ederler.

''Ya Osman! Anlaşılan sen çok yorgunsun, bu gece dinlen de, sabah bu konuda seninle anlaşırız,'' diyerek ayrılırlar.

Onlar öyle yorum yapadursun, Hz.Osman(ra) o gece istirahat etmeyip, Medine'nin yolunu tutar ve Medine'ye vasıl olunca hiç vakit kaybetmeden bütün buğdayları Medine halkına, ihtiyaç sahiplerine dağıtır.

Tacirler Hz.Osman'ı(ra) bulup; ''Ne oldu? Bir karara vardın mı?'' derler.

Hz.Osman(ra) ''Ben size söyledim, teklifimi kabul etmediniz. Ben de bire 700 verene verdim,'' der.

''Ne diyorsun sen ya Osman? Bırak şakayı,'' dediklerinde  Hz.Osman(ra) ''Siz şu ayeti duymadınız mı? Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren, her başağında 100 dane bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah kime dilerse kat kat verir. Allah ihsanı bol olandır. Herşeyi hakkıyla bilendir,'' diyerek cevap verir. İşte inanan müminin cömertlik anlayışı...

Bir diğer örnek Hz.Ebu Bekir'den(ra). Hz.Ebu Bekir(ra) bilindiği üzere Mekke'nin ileri gelen tacirlerindendi. Ticaretle uğraşırdı. Durumu gayet iyiydi. Bu Resûlullah(sav) dostu, yüce insan İslâm'ın yücelmesi uğrunda her şeyini fisebilillah etmiş, seve seve cömertçe gereken yerlere harcamıştır.

Bir defasında Hz.Ömer(ra) ''Bu sefer ben Ebu Bekir'i geçeceğim'' deyip, varlığının yarısını hibe etmek üzere gelmiş. Aynı anda gelen Hz.Ebu Bekir(ra) de parasının tamamını getirmiş. Resûlullah(sav) ''Ev halkına ne bıraktın?'' diye sorunca ''Allah'ı bıraktım,'' cevabını vermiş. Böylece her konuda olduğu gibi cömertlikte de dostuna en yakın, şanına yakışır vasfını ortaya koyarak, en güzel örnek olmuştur. 

Yine Hz.Ebu Bekir'in(ra) bir başka tablodaki cömertliğini görüyoruz. Şöyle ki; Hz.Aişe'ye(ra) iftira edenler arasında bir şahıs vardı ki, Hz.Ebu Bekir(ra) o şahsa maddi yardımda bulunuyor, sürekli belli miktarda aylık veriyordu. Bu şahıs da iftira edenlerin yanında yer aldı. Bunu duyan Hz.Ebu Bekir(ra) çok üzüldü, yardımı keseceğine yemin etti. Bu hadise üzerine şu âyet nâzil oldu. Âyette Allah-ü Tealâ şöyle buyurdu; ''Müminler fazilet sahibidirler ki, onlar şirk gibi günahların büyüklerinden ve zina gibi açık fenalıklardan çekinirler ve her ne zaman gazaplanırlarsa, darıldıkları kimselerin kusurlarını affederler.''

Bu ayette fazilet sahibi olan müminlerin vasıfları sayılarak, şirk gibi, zina gibi büyük günahlardan uzak olmanın yanında, 'her ne zaman gazaplanırlarsa, onlar darıldıkları kimselerin kusurunu affederler,' denilmiş, müminin cömert olması gerektiği beyan edilmiştir.

Şirk ve zinadan uzak olma ne derece önemliyse, bir müminin gazabını yutması, insanları bağışlaması, kusurları affetmesi o nispette elzemdir ve önemlidir. Dikkat edilirse bu husus aynı ayette zikredilmiştir. Manevi cömertlik diyebileceğimiz bu tür cömertlik de çok muteberdir. 

Hz.Ebu Bekir(ra) hakkında inzal olduğu rivayet edilen ayet ise şöyledir; ''İçinizde fazilet ve servet sahipleri kendi akrabalarına, öksüzlere, biçarelere ve Allah yolunda hicret edenlere yardımda bulunmamak için yemin etmesinler. Onların kabahatlerine af ve safh ile mukabelede bulunsunlar. Ya sizler Allah'ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz? Allah Gafûr'dur, Rahim'dir.'' Nur Sûresi(22)

Bu türlü gazabı gerektiren olaylarda dahi Allah(cc) kulunu af ve müsamahaya, yardımı kesmeyip devam etmeye çağırıyor. Böylece affa mazhar olunacağına işaretle, 'Ya siz Allah'ın bağışlamasını istemez misiniz? Allah Gafûr'dur, Rahimdir,' buyurarak herşeyin bir bedeli ve bir karşılığı olduğunu ve olacağını açıklıyor ki, herşeyi sebeplere bağlayan Yüce Mevlâ maddi manevi cömertliğin, yine kendi cinsinden karşılık göreceğine işaret etmiş oluyor.

Evet, vereceksin ki karşılığını ümit edesin. Maddi imkânlarınla vereceksin; karşılığı ikramlar, ihsanlar, cennet meyveleri olacak inşallah. Manevi yönden vereceksin; insanların suçlarını affetme, hakkından vazgeçme, hakkını helal etme gibi. Allah(cc) da seni affederek, hakkından vazgeçip bağışlayarak karşılık verecek. Ayetler bu hususa işaret etmektedir.

Hadis-i şerifte Efendimiz(sav) buyurur; ''Nefsim kudret elinde olan Allah hakkına söylerim. Yemin etme ihtiyadında olsaydım, bunların gerçek olduğuna yemin ederdim. Sadaka verin! Sadaka olarak verdiğiniz şey malınızı eksiltmez. Uğradığı haksızlığı Allah rızası için bağışlayan bir kimsenin de kıyamet günü izzeti ve şerefi artar.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder