11 Şubat 2011 Cuma

DERDİ AHİRET OLAN

            Derdimiz ahiret derdi olmalı, son nefes derdi, berzah, haşir, sırat, mahşer, soru-sual derdi. Kişi bunların bilincinde olursa dünyanın fani dertlerine takılıp kalmaz. Dünya ve içindekiler fani, fakat ahiret sonsuz.  
            İnsanın dünya hali mevsimlere benzer. Nasıl kış da, yaz da devamlı değil, hep değişmekte.Onun gibi, ne dert ne sürur devamlı değildir. Madem ki dünya fani, ahiret ebedi; dünyaya dünyada kalacağımız kadar, ahirete de ahirette kalacağımız kadar değer vermemiz gerekmez mi?                                                                                   Derdi ahiret olan kişi istikamet üzere bir hayat yaşama gayretindedir. Rabbinin  emirlerine itaat eder, edepli yaşamaya çabalar.Yasaklara karşı takva üzere olup, günah işlememe konusunda hassas davranır. Dünyaya gelişinin bilincinde, kulluğun şuurunda olup ahiretinin selameti için çalışır. Velhasıl ahiret derdi insanı Allah'a kul, Resulullah'a(as) ümmet olma çabasına götürür. Hasseten son nefeste ilahi rahmete çok ihtiyaç olduğundan, merhamete nail olmak için merhametli olmak gerekir. Merhametli insan öncelikle canına merhametli olmasını bilmelidir. Bu merhamet cismine olan merhametle sınırlı değildir.
             Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'inde bizlere şöyle buyuruyor; 'Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın' , 'Biz kimseye zulmetmedik,  fakat siz kendi kendinize zulmediyorsunuz'.                                                                                                                                              İnsan canını cehenneme atar mı? İnsan kendi kendine zulmeder mi ? Maalesef bu ayetlerden açıkça anlaşılan o ki, kul kendi kendisinin zalimi oluyor.
     İnsan önce kendisine merhametli olacak ki, sonra başkalarına merhametli olabilsin.                                                                                                                                                         Tabiat hadiselerinin birer ilahi ikaz olduğunu bildiren ayetler vardır(depremler,seller,...). Müminler tebliğle bunları önlemeye çalışmalıdır. Ancak içinde kalıp felakete maruz kalırsa da, büyük mükafata nail olur. Merhametli insanın en önemli vasfı hizmet olmalıdır. Kur'an ve hadislerde arz ve sema felaketlerinin sebebinin insanların taşkınlığı ve isyanı olduğu bildirilmektedir. 
        Bu sebeple insanlara hak ve hakikati bildirme adına yapılan hizmetler herşeyden önemlidir.                                                                                                        'Bir kişinin senin vesilenle hidayete ermesi, üzerine güneş doğan herşeyden hayırlıdır' Hz.Muhammed(sav)
  İnsanları Allah'a davet, davetlerin en güzelidir.
              Müslümanlarda  olması gereken  vasıflardan bir diğeri de; güvenilirliktir. Güveni sarsacak en küçük bir hareketten dahi sakınması, en zor şartlarda bile doğruluktan ayrılmaması, infak ehli olması(malıyla,canıyla,ilmiyle),  Cenab-ı  Hakk'ın lütuflarını O'nun rızası için kullanması, böylece Allah'a olan imanını, şükrünü, muhabbetini, kulluğunu ispatlaması; derdi ahiret olan müslümanın adeta yol haritasıdır. Evet,  derdi ahiret olanın, dünya derdi hafifler. Çünkü bilir ki, ahiret derdi daha şiddetli ve devamlıdır. Hem bilir ki dünya dertleri (günahlardan sadır olmamak şartıyla) kader-i İlahi'nin bir cilvesi veya bir şefkat tokadıdır; sabreder, rıza gösterirse sonu hayırlara vesile olur. Yine mümin bir kul işlediği hatadan dolayı tövbe ve istiğfara sarılır ve bu hataya bir daha asla dönmemeye azmederse, ümit edilirki affa mazhar olacaktır. İşte bu davranışlar dünya gamının, derdinin hafiflemesine vesile olur, sonu hayra dönüşür. Bir Hak dostu bu gerçeğin şuuruna erince şöyle demiş; Ben derdime derman arardım                                                                                                            Derdim bana derman imiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder