23 Şubat 2012 Perşembe

TEBLİĞ VE NİFAK

Murakabe ve muhasebe duygusu, tebliğ ve irşat eden kişinin  daima göz önünde bulundurması gereken bir husustur. İrşat ve tebliğ eden kişi, daima iç alemini kontrol etmeli, duygu ve tasavvurlarını denetlemeli, anlattıklarını önce nefsine kabul ettirip, kalp âlemine yerleştirmelidir.

Muhasebesini yaptığı meseleleri halka anlatmaktan ve tavsiye etmekten sakınmalıdır. Bu sakınma tebliğe mani teşkil etmez. Aksine insanda tebliğ hissini kamçılar, geliştirir. Nifaka düşme ve münafığa benzeme korkusu, onu sürekli ihlas ve samimiyete doğru yaklaştırır. 

Bir hadislerinde Peygamberimiz(sav) buyurmuştur ki; ''Ümmetimin hakkında en çok korktuğum, ağzı güzel laf yapan münafıklardır.'' Bu nurlu beyanı duyan bir kalbin titrememesi düşünülemez. 

Yine bu hususta Bakara Sûresinde;''Siz insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki kitabı da okuyorsunuz, hiç akletmiyor musunuz?''(2/44) diye buyurulmaktadır.

Kitap size önce kendi nefsinizle işe başlamayı önermektedir. Bu ayet doğrudan doğruya Beni İsraillere bir tehdit, Müslümanlara da dolaylı olarak bir ikazdır. Söylediğini yapmama bir aldatma ve münafıklık sıfatıdır. 

Allah(cc) İsa(as)'a şöyle buyurur; ''Ey Meryemoğlu! Önce kendi nefsine nasihat et, o ibret aldıktan sonra başkalarına nasihat et. Eğer böyle yapmazsan Benden utan.'' Bu hitap sadece İsa(as)'a değil, ister nebi ister başkası, kim olursa olsun herkesedir ki;  irşat ederken, evvela söylediği ve tavsiye ettiği şeyleri kendi nefsinde duyarak yaşamalı ve tatbik etmelidir, böylece başkalarına da tesir etsin. 

Bu ve benzeri ayetlerle Allah(cc) bu hususu açık ve net olarak açıklamış oluyor. Velhasıl irşat eden kişi halen, kalen, fiilen istikamette olmalıdır. Sözlerini, ameli fiiliyatı ile ispat etmesi zaruridir. Değilse sözleri tesirli olmadığı gibi sorumlu olur ve bu hal nifak alâmeti sayılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder