18 Temmuz 2011 Pazartesi

RIZA-İ İLAHİ

            Bir insan için rızadan daha üstün bir paye ve Allah(cc)'ın hoşnutluğunu kazanmak kadar büyük bir bahtiyarlık yoktur. Cenab-ı Hak ötelerde mümin kulların nail olacağı nimetleri nazara verirken, ''Hepsinden alası ise, Hakk'ın kendilerinden razı olmasıdır,'' Tevbe Suresi(72) diye buyurmaktadır.
            Kul açısından rıza, Allah(cc)'ın takdirini gönül rahatlığıyla karşılamak, herşeyden önce O(cc)'nu sevmek, O(cc)'na yönelmek, zahiren çirkin görünen acı hadiselerde bile acele karar vermeyip, O(cc)'nun icraatından hoşnut olmaktır. Cenab-ı Hakk'a bakan yönüyle ise rıza, Allah-ü Teala'nın Kendisine has münezzehiyet ve mukaddesiyetiyle kulunu sevmesi, ondan hoşnut olması ve sevgisinin lazımı olan muamelelerde bulunması demektir. İmam Kuşeyri gibi bazı veliler rızayı, başlangıç itibariyle iradi ve kulun kesbine bağlı görmüşler; nihayeti itibariyle de , Hakk'ın sevdiklerine irade ve ihtiyari üstü ilahi bir armağanı olarak kabul etmişlerdir. 
            Terakki(kulun yaratıcıya yönelip, yükselmesi) ve tedelli açılarından rıza konusunda kulun kalbinde, Cenab-ı Hakk'a karşı bir meyil, bir sevgi olması lazımdır. Şart-ı adi planında siz Mevla'yı sevince, Mevla da sizi sever. 
            Bir Hakk dostunun dediği gibi;
            Sen Mevla'yı sevende Mevla seni sevmez mi?
            Rızasına ivende Hakk rızasın vermez mi?
            Sen Hakk'ın kapısında canlar feda eylesen,
            Emrince hizmet etsen, Allah ecrin vermez mi?
            Demek ki, O(cc)'nun rızası peşinde koşulursa, O(cc) da rızasına yar edecektir. Şüphesiz ki, teveccühe teveccühle, nazara nazarla mukabelede bulunur. ''Allah'ı Rab, İslamı din, Hz.Muhammed(sav)'i de nebi  olarak kabul eden, imanın manevi zevkini tatmış olur,'' hadisi de başlangıç itibarıyle rızanın iradi ve kulun kesbine bağlı bulunduğuna, nihayetinde ise Cenab-ı Hakk'ın rahmetine ait olduğuna işaret etmektedir. 
            Ayet-i kerimede ''Allah onlardan, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır,'' Maide Suresi(119) buyurmuştur Rabbimiz. Haddizatında, Allah(cc)'ın rızası, razı olması çok büyük bir meseledir. Allah(cc)'ı sevme, Allah(cc) tarafından sevilme, O(cc)'ndan hoşnut olma ve O(cc)'nun hoşnutluğunu kazanma öyle bir lütf-u ilahidir ki, cennet nimetleri bile onunla boy ölçüşemez. O insanın cüz-i iradesiyle, azmi, cehdi ve gayretiyle elde edemeyeceği çok büyük, çok kıymetli bir semeredir. İnsan bütün ömrü boyunca çalışsa, karşılığında dünyalar dolusu altın yığsa da bedelini ödeyemeyeceği kadar pahalıdır. Bu itibarla da kul bunu küçücük meyil, sevgi ve fedakarlıklara bağlamamalıdır. Her ne kadar şart-ı manevide insanın meyil ve sevgisi gibiyse de, temelde rızanın menşei yine Cenab-ı Hakk'ın hoşnutluğudur. O(cc) razı olunca, sizin içinizde rıza hissi neşv-ü nema bulur. Ne varki, Allah-ü Teala şart-ı adi planında rızasını, sizin meyil ve muhabbetiniz gibi basit vesilelere bağlamıştır. Dünyalar kadar hazinelerle sahip olamayacağınız rıza-i ilahiye kulun altından kalkabileceği bir bedel biçmiştir. Onun için alınabilir kılmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder