13 Temmuz 2011 Çarşamba

HUKUK-U ZEVC VE ZEVCEYE RİAYET

            İslam dini, ahlaki temeller üzerine kurulmuş bir dindir. Onun için evlilik hususlarını son derece kuvvetli ahlaki kaideler üzerine koymuş, ahlaki ve ruhi ilerlemeye bağlamıştır. Erkeğin kadın üzerinde hakkı olduğu gibi, kadının da erkek üzerinde hakkı vardır. 
            ''Sizin her biriniz kendi tebaasının bekçisidir. Her biriniz kendi tebaanızdan mesulsünüz. Erkek kendi karısından ve çocuklarından mesuldür.'' Hz.Muhammed(sav) Bu hadis-i şerif gereğince, erkek de kadın da üzerlerine düşen sorumlulukların bilincinde olup, haklara riayet etme mecburiyetindedirler.
            Erkeğin hakkı kadına nazaran biraz daha fazladır. Çünkü erkeğin sorumlulukları daha fazladır. Erkek, hanımın ve çocuklarının hem maişetini tedarik etmede, hem onların dini, dünyevi eğitimlerini, terbiyelerini, İslami bilgilerini öğretip, İslam prensiplerine uygun yaşamalarını sağlamada sorumludur. Hanımını dini açıdan bilgilendirmek ve uygulatmak erkeğin vazifesidir, yoksa sorumlu olur. Kocasının Allah(cc)'a isyan olmayan emrine, sözüne itaat etmekte kadının vazifesidir. Bu durumda kadın kocasına itaat etmelidir. Değilse o da mesul ve kocasının hakkına tecavüz etmiş olur. 

''Kadının da senin üzerinde hakkı vardır.''
''Kendi yediğinizden ona da yedirmek, kendi giydiğin gibi onu da giydirmek, onun yüzüne tokat atmamak, ona fena ve ağır ithamda bulunmamak(kötü, rencide edici söz söylememek), haksız yere tedibe(dövme) kalkışmamak, ceza diye evden ayırmamak yani evden kovmamak.'' Hz.Muhammed(sav)

            İslamdan önce cahiliye devrinde kadınların hiçbir kıymeti ve hak-hukuku yoktu. Alelade şeyler için kadınlar dövülür, evden kovulurdu. İslam dini kadına hakkını vermiş,  kadın ve erkeğin birbiri üzerinde hak sahibi olduklarını hükme bağlamıştır. 

            ''Kadınlar hakkında Allah'tan çekininiz(korkunuz). Zira onlar sizin himayenizdedirler. Sizin onlar üzerinde hakkınız vardır. İstemediğinizi evinize almasınlar. Bunun hilafine hareket ederlerse, o zaman onlara zarar vermeyecek şekilde döversiniz.''Hz.Muhammed(sav) Efendimiz(sav)'in bu ve benzeri hadisleri sahabe-i kiramın hanımlarından şikayetleri üzerine söylediği rivayet edilir. 
            Hz.Ömer(ra); -Ya Resulallah! Karılar kocalarına karşı çok yüzsüz olmuşlar, onları ıslah için dövmeye izin veriniz, demiştir. Arkadan kadınlar gelerek kocalarından şikayet edince Efendimiz(sav) onlara; -Siz de boyuna kocalarınızdan şikayet ediyorsunuz. Her halde sizde onlardan daha iyi değilsiniz,'' buyurmuştur. 
            Enes bin Malik(ra)'den rivayetle Efendimiz(sav) buyurmuştur; ''Hanımını haksız yere dövenin 'Ben ki Muhammedim' kıyamette hasmı ben olurum. Hanımını dövme. Hanımını döven Allah'a ve Resulüne asi olur.''
            Erkeğin kadın üzerinde hakkı çoktur. Efendimiz(sav) buyurmuştur; Eğer Allah'tan başkasına secde etmek caiz olsaydı, ümmetimin kadınlarının, kocalarının onlar üzerindeki haklarının büyüklüğünü bilmeleri için, kocalarına secde etmelerini emrederdim.''
            Birgün bir kadın Efendimiz(sav)'e gelerek; Ya Resulallah! Kocaların kadınlar üzerindeki haklarını bildir de, yerine getirebileceksem evleneyim, yoksa evlenmeyeyim, dedi. Resulallah(sav) buyurdu ki; 
1.Nefsini ondan men etmemektir,
2.Kocandan izinsiz nafile oruç tutmamaktır,
3.Kocandan izinsiz evden dışarı çıkmamaktır,
4.Kocanın istemediği kimseleri eve almamaktır,
5.Kocanın rızası olmadan onun malından başkalarına vermemektir,
6.Irz ve namusunu korumaktır,
7.Kocana gereken hizmette bulunmaktır.
            Bunlar, kocanın karısı üzerindeki haklardandır. Kadın kocasının malından kullanır, nafaka temini kocaya aittir. İsraf etmek kocanın hakkına tecavüz sayılır. Bu davranışlar hem Allah(cc)'a isyan, hem koca hukukuna riayetsizliktir. Kocasının bütçesini sarsacak, zor duruma düşürecek şekilde imkanlarını zorlayarak, fazla şeyler talep etmek koca hakkına tecavüzdür ve vebali büyüktür. Kadın, bütçeleri geniş olsa da israf etmemeli, itidal üzere olmalıdır. Dini sorumlulukları yerine getirmede birbiriyle yardımlaşmalıdır. Erkek veya kadının uykusu ağır olabilir. Bilhassa sabah namazları için uykudan uyanma problem olabilir, böyle durumlarda tatlı bir lisanla uyararak namaza kaldırmalıdır. Meşru bir mazeret ve hastalık olmadan kadının kocasına yapması gereken hizmet, hürmet, sevgi, saygı ve itaatte bulunmaması, serkeşlik etmesi, huzursuzluk çıkarması, üzerine düşen sorumlulukların bilincinde olmayıp, yerli yersiz huzursuzluklara sebep olacak tavırlar segilemesi İslamın koyduğu evlilik hukukuna tecavüz sayılır. Benzeri durumlar erkekler için de geçerlidir. Erkeğin de hanımına yersiz, olur olmaz, cüz-i sebeplerden dolayı bağırıp çağırması, üzmesi, baskı altına alması, yapacağı hayırlı işlerine engel olması, cimrilik edip nafakasını kısması asla doğru olmayıp, kadının hakkına tecavüzdür. 
            Evlilik hayatında karı-koca bağışlayıcı huyu kendine düstur edinmelidir. Beşer olmak itibarıyle insan her zaman bir olmaz. Neşesiz zamanı da olabilir. Böyle bir durumda öfkeyle kırıcı tavırlar takınmaları caiz olmaz. Hoşgörülü, affedici olmak gerekir ki aile yuvası sarsılmasın ve birbirinin hak ve hukuku çiğnenmesin. Karı-koca birbiriyle husumette ileri gider, kin tutarsa muhtemeldir ki, her ikisi  veya birinden biri nankörce bir tavır sergiler de 'senden ne iyilik gördüm, hayatımı zehir ettin' gibi sözler sarfederler. Böylesi davranışların vebali çok büyük olur. 
''Miraçta bana cehennem gösterildi. Orada kadınların daha çok olduklarını gördüm. Bunun sebebini sordum. Cibril bana dedi ki, bunlar küfürlerinden(inkar) dolayı azaba düçar olmuşlardır, buyurdu. Ben Allah'ı mı inkar ediyorlardı? dedim. Cibril; hayır, onlar kocalarının yaptığı iyiliği inkar ediyorlardı, buyurdu.'' Efendimiz(sav) yapılan iyilikleri inkar edip, silip atmak nankörlük ve hakkı çiğnemek olup, vebali de o nispette büyüktür, buyuruyor. Bu hem Hakka hem kocaya nankörlüktür. Çünkü nimetleri ihsan eden Allah(cc)'tır, koca da vasıtadır. Koca ailesinin hakkına riayetle helalinden rızkını kazanacak, hanımın maişetini temine say edecek, hanımı da saygı, sevgi, itaatle üzerine düşen vazifesinin ifasına çalışacaktır. Ne kadar dikkat edilse de birbirlerine hakları geçer, onun için karşılıklı anlaşarak birbirlerine haklarını helal etmeleri elzemdir. Bazı özel durumlarda açıklık getirilerek helalleşilmelidir. Örneğin, kadının mihri kadının hakkıdır, islamın öngördüğü nikahın şartıdır. Kadın bunu kocasına hibe eder, yani bu hakkımdan vazgeçtim, sana helal ediyorum derse, erkek vebalden kurtulur, aksi halde borçludur. Verme niyetinde değilse mesul olur. Mihir kadının hakkıdır, ister hibe eder, ister mühlet tanır, isterse istediği zaman alma hakkına sahiptir. Kadına takılan takı kadının hakkıdır. Bir sebeple erkek aldıysa ya ödemesi veya helalleşmesi gerekir. Eşlerin her konuda karşılıklı konuşarak helalleşmesi en sağlıklı olanıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder