19 Temmuz 2011 Salı

ALLAH(CC)'IN HOŞNUTLUĞUNU KAZANMANIN YOLLARI

            Cenab-ı Hakk'ın rızasını vesile kıldığı hususların başında, O(cc)'nun emirleri dairesinde hareket etmek ve yasakladığı şeylerden uzak olmak gelmektedir. 
            Şayet Allah-ü Teala sevmesini ve hoşnut olmasını, herşeyden önce farzların yerine getirilmesine ve günahlardan kaçınılmasına bağlamışsa, bunları katiyyen hafife almamak gerekir. İbadetleri eda etmeden, haramlardan uzak olmadan rıza-i ilahiyeye ulaşabilirim, Allah(cc)'ın rahmeti geniştir, bunlar olmadan da Allah(cc) beni sevebilir, denilemez. Her zaman Allah(cc)'ın rahmetine sığınmalı, O(cc)'nun hakkında hep hüsn-ü zan beslemeliyiz. Fakat Cenab-ı Hakk sevme ve hoşnut olma hususunda basit bir şart ve sebep olarak ibadetlere devam etmeyi ve günahlara girmemeyi emrediyor. Öyleyse önce bu şartları yerine getirmeli, ondan sonra da O(cc)'nun merhametine iltica etmeliyiz. Bu itibarla rıza-i ilahiyeye ulaşmak istiyorsak önce namaz, oruç, hac, zekat gibi memur olduğumuz bütün ibadetleri yerine getirme mevzuunda fevkalade ciddi ve titiz davranmalıyız. Haram ve günahlardan uzak durma hususunda son derece hassas, temkinli ve dikkatli olmalıyız.
            Şu da unutulmamalıdır ki, yolda kalmamanın, düşüp kaymamanın ve sahil-i selamete ulaşmanın en önemli dinamiği Cenab-ı Hakk'a teveccüh ve duadır. Bizler aciz, zayıf, muhtaç birer kuluz. O(cc) ise herşeye hükmeden mutlak bir Hakim'dir. Bu itibarla biz her zaman küçüklüğümüzün şuurunda ve O(cc)'nun büyüklüğünü takdir hisleriyle hep iki büklüm yaşamalı ve isteyeceğimiz herşeyi yalnızca fiili değil, aynı zamanda kavli ve hali talep çerçevesinde sadece ve sadece O(cc)'ndan istemeliyiz. O(cc)'na teveccühlerimizde her zaman ümit ve endişe mülahazalarımızı beraber götürmeliyiz. Bir yanda bize çok yakın olduğunu, dualarımıza icabet edeceğini ve rahmetinin genişliğini düşünürken, diğer tarafta da ululuk ve azametini hatırdan  çıkarmamalı, hazır ve nazır birinin huzurunda bulunduğumuz mülahazasıyla zevk, temkin ve saygıyı aynı anda hissedip yaşamalıyız. Zaten bu esaslara riayet edilerek yapılan dua, Cenab-ı Allah'a arzuhalde bulunmanın sesi soluğu olması itibariyle en safiyane ve en halisane bir kulluk tavrıdır.
            Bütün varlık istidat, kabiliyet ve fıtri ihtiyaçlarının diliyle hep O(cc)'na dua etmektedir. Rahman, Rahim, Kerim belli bir hikmet çerçevesinde cevap vermektedir ve her sesi duyup icabet ettiği gibi, bizim dualarımıza da mukabelede bulunmaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder