21 Temmuz 2011 Perşembe

BEN RABBİME GİDİYORUM!

            İbrahim(as); ''Ben Rabbime gidiyorum!'' derken nasıl bir ruh halindeydi bilemiyoruz. Fakat anladığımız kadarıyla tam bir teslimiyetle teslim olmuş,sebepleri dahi aradan kaldırmış, ateşe atılırken meleklerin yardım teklifini reddederek ''Rabbimle arama girmeyin. O durumu görüyor. Yakarsa kusurumdan, kurtarırsa lütfundan.'' diyerek ''Ben Rabbime gidiyorum'' demesi ve her hususta bu görüşte oluşunu izhar etmesi insanlığa ne güzel bir örnektir.
                     Evet,İbrahim(as) canını Canana, malını ihvana, evladını kurbana vererek çetin imtihanlar karşısında halen, kalen, fiilen hep ''Ben Rabbime gidiyorum'' demesini bilmiştir.Yusuf(as) bir günaha düşme durumunda ''Rabbim, bunların teklif ettiği şeyi kabul etmektense, zindanda yatmayı tercih ederim'' derken Rabbine gidiyor olmalıydı.Yine kardeşlerinin kendisine yaptıkları bunca zulmü affedip, onlara yardım elini uzatırken de Rabbine gidiyordu.Efendimiz(sav), kavminden çektiği onca zulüm karşısında onların İslam'la şereflenmeleri için yaptığı fedakarlıklarla Rabbine gidiyordu.Taif'te taşlanırken, linç edilirken, onca hakarete maruz kalırken, yine onların hidayeti için niyaz edip, helak olmaları için gelen meleğe izin vermemesiyle Rabbine gidiyordu.''Rabbim yeter ki Sen benden razı ol, o bana yeter.Sen benden razı isen, onların yaptıklarına aldırmam'' diyerek ihlas, merhamet dolu bir gönül dünyasıyla Rabbine gidiyor, ümmetine de gitme yollarını talim ediyor olmalıydı.
                           Rabb'e gitmenin yolları, kuralları, şartları ve prensiplerini en güzel şekilde Efendiler Efendisi(sav)'nden ve O(sav)'nun örnek şahsiyetinden öğrenmemiz mümkündür. Diğer peygamberler de her hususta olduğu gibi bunda da örnek şahsiyetlerdir.Allah(cc) Resulullah(sav)'a sorar:''Resulüm!Risaletin çileleriyle nasılsın?''Efendimiz cevaben:''Rabbim sen razıyım de, o bana yeter.''Allah-u Teala kullarını Darüsselama, yani cennet yurtlarına davet ediyor.Böylesi bir davete icabet etmemek nasıl bir insanlık anlayışı, nasıl bir gaflet ve cehalet, anlamak zor.Bu davete kulak veren, değerini bilen kişi, davet eden Alemlerin Rabbi'ne karşı şükran hisleriyle dolarak, müteşekkir olmalıdır. Sonra, davet edildiği yere gitmenin şartı ve yollarını araştırıp öğrenmeli ve bu yolda karşılaşacağı engelleri tespit etmelidir.Rabb'e giden yollar o kadar çok ki, büyükler bu hususta''Yaratıkların nefesi adedince''demişlerdir.Bu yol kalp, gönül işidir.Gönül ayağıyla yürünür.Başta iman, İslam olmak üzere Hakk'ın rızasını içeren halis niyet, talep, arzu, gaye, merhamet, muhabbet, haşyet, ciddiyet, sabır, saygı, nezaket, edep, şükür, zikir, sehavet, vefa duygusu, affedebilme, Hak Teala'nın fiiliyatında, emrinde, nehyinde, takdir ettiği kader planında hüsnüzan sahibi olmak, hikmet ehli olma gibi pek çok güzel vasıfların asıl mekanı, kalp ve gönüldür.Bu ve benzeri meziyetlerin sahibi, kalp ayağıyla 'Rabb'e yürüyor' demektir.
                       Yüce Mevla kulunu öyle istidatlı yaratmış ki, insan Hakk'a tam bir teslimiyetle teslim olabilse, ''Ben Allah'a gidiyorum'' kabilinde bir hayat yaşar. Allah(cc) Malik-ül Mülk'tür. Mülkün sahibine teslimiyet ve O(cc)'nun rızası istikametinde bir hayat yaşama gayreti, Hakk'ın rızasına ve Darüsselamlara vasıl olma mücadelesidir.Bu da kulun kendi çapında Rabbine gitmesidir.Kalem Hakkı yazarken, beyin düşünürken, kalb güzel vasıflara gebeyken, nefis sorgulanırken ve yersiz taleplerine muhalefet edilirken kul Allah(cc)'a gitmekte değil de nedir?Yapılan bir yanlış karşısında vicdan azabı duyup pişman olurken, Yüce Mevla'dan özür dilerken, boşa geçen zamanlara hayıflanırken, tefekkür edip Allah(cc)'ın azameti karşısında hislenip duygulanırken, kalbinde daimi ahiret endişesi taşırken, mümin hep Allah(cc)'a gidiyor demektir. Öğrenirken, ibadet-i taatte bulunurken, infak ederken, insanların dertleriyle dertlenip, nasıl yardımcı olabilirim diye çözüm ararken, hep insanların hatta bütün canlıların selametini talep ederken, fasıkların günahına üzülüp hidayetleri için  niyaz ederken, elinden gelen yardımı esirgemeyip daima hizmete açık bir gönül dünyasına sahipken, hep Hakk'a yürüyor demektir.Her olaya hikmet gözüyle bakarken, 'narın da hoş, nurun da hoş' derken, hep rızayı gözetirken, 'kabul ile red, zem ile meth' nazarında aynıyken, onun tek arzusu Rabbinin arzusu, rızası ve hoşnutluğu yönündeyken, Rabbine yürüyor demektir.
                              Rabbe giden yollar pek çok.Yeter ki sen o yolları bilip, iyi değerlendiresin.Başta ruhlar aleminde verdiğin söze sadık ve samimi ol, Rabbin sana değer vermiş ve eşref-i mahlukat demiş. Değerini bil, teslim ol, Rabbine git. İsyankar değil sabreden ol, Rabbine git. Vücudunu, azalarını, malını, canını Hakk'a vakfet, Rabbine git. İlme değer ver, cahil kalma, irfan ehli ol, amelinde ihlaslı ol, Hakk'a git. İnsanlara bar değil, yar ol, Hakk'a git. Zamanını iyi değerlendir, çar çur etme, Hakk'a git. Adaletli, dürüst ol, nefisperest, sahtekar olma, Hakk'a git. Kibirli olma, mütevazi ol, Hakk'a git. Can emanet, Kur'an İslam emanet, evlad-ı iyal emanet. Sana ihsan edilen maddi manevi lütufların kıymetini bil. Emanete hıyanetlik damgası yeme. Malı canı, Allah(cc)'ın istediği yönde kullanarak Hakk'a git. Nankör olma, nimet-i ilahiyeyi, Rezzak-ı Kerim'i her dem tefekkür et. Hali, kali, fiili şükür içinde ol ki, Hakk'a git. Vermeyene ver, gelmeyene git.Sana kötülük edene iyilik et, Hakk'a git.Hakk'a teslim ol. Mülkün malikine saygılı ol. İhlas anahtarının tuzakları, düşmanları çoktur. Dikkat et! Elinden düşürme. İhlaslı olmayan amel güzel olsa da kıymeti yoktur. Velhasıl padişahın tahtına padişahtan başkasını oturtma. Nefse haddini bildir. Nefis, ruh,  beden ülkesinin yönetimini padişaha teslim et. Tahta, layık olan padişahı oturtmasını bil. Nefse de hizmetçi bir köle olduğunu kabul ettirerek, Rabbe git.Seven sevilen kul olarak Rabbe git.Şunu unutma ki; ihlas, amelin can damarıdır.Oradaki arıza, ameli iflas ettirir.Ameller sıfırlara benzer.Ona değer kazandıranlar önüne konan rakamlardır.Rakamsız sıfırın nasıl değeri yoksa, ihlası olmayan amelin de değeri yoktur
                                         Evet; yol, Rabb'e hakiki kul, Resul'e hakiki ümmet, mürşitlerimize hakiki evlat olmaktan geçiyor.Emirlere riayet, nehiylerden ictinab, sünnet-i seniyyeye ittiba ile Hakk'a gidilir.Vuslat gerçekleşir inşallah.Ya Rab! 'Ben Rabbime gidiyorum' diyen Hz. İbrahim(as)'in teslimiyeti gibi teslim olmayı nasip eyle.Hakta karar kılıp, Rabb'e gidenler kervanına dahil eyle.Efendimiz(sav) buyurmuştur:''Marifetullah sermayemdir.Akıl dinimin aslıdır.''Akıl, vahyin ışığıyla aydınlanırsa sahibini abad eder.Kalb-i selime ulaştırır ki, buna akl-ı selim denir. Nur-u ilahiden mahrum akıl ise, kalbin kararıp zulmette kalmasına,bozulup kokuşmasına, dolayısıyla sahibinin helakına sebep olur.Firavun, Nemrut, Ebu Leheb, Ebu Cehil misali veya önce nurla tenvir olup, sonra bu nura gözünü kapayıp, ben ben diye böbürlenen, kendinde varlık gören, üstünlük taslayıp güneş ışığına gözünü kapayan, mum ışığıyla övünen zavallı Karun, İblis misali. Yüce Mevla bizi bize bırakmasın. Nurundan mahrum etmesin. Sönmeyen nur-u ilahi ile Rabbimize ve rızasına kavuşalım inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder