15 Mart 2012 Perşembe

EDEP VE HAYÂ

Müminde olması gereken vasıflardan birisi de, edeptir ki çok mühimdir. Cümle resûl ve enbiyanın müşterek görüş ve beyanı olarak şu rivayet vardır; ''Utanmıyorsan istediğini yap.''

Çekingenlik ve utanma duygusu demek olan hayâ, tasavvuf ve sofiye ıstılahında Allah(cc) korkusu ile O'nun(cc) istemediği şeylerden çekinme manasına gelir. Böyle bir hissin insan tabiatında olan hayâ duygusuna dayanması, şahsı edep ve saygılı olma mevzuunda daha temkinli ve tutarlı kılar.

Hayayı ikiye ayırmak mümkündür;
1.Fıtri hayâ ki, buna haya-i nefsi de diyebiliriz.İnsanı pekçok ayıp işlemekten alıkor.
2.İmandan gelen hayâdır ve İslâm dininin önemli bir derinliğini teşkil eder.

Fıtri hayâ İslâm dininin ruhundaki hayâ ile birleşince, beslenip, gelişince ayıplara karşı en büyük mâni teşkil etmiş olur. Tek başına kaldığında bazı ahval ve şartlar dolayısıyla sarsılır, yırtılır, hatta bazen bütün bütün sönüp yok olabilir. Bu durum için halk dilinde 'ar damarı çatlamış' tabiri kullanılır.

Hayâ ve edep konusu insan hayatının hemen her yönünü içine alan bir husustur denebilir. İnsanın fıtratına derc edilmiş fıtri hayâ, tıpkı insanın tabiatında saklı bulunan diğer iyi nüveler gibidir. İnsanı insan yapan, marifet dinamikleri ile beslendiği ve takviye edildiği nispette gelişir. Kalbî ve ruhi hayatın buudu haline gelir ve nefsin pekçok yersiz ve şer isteklerine set çeker, engel olur.

Aksine bu duygu iman ve marifetle geliştirilmezse, ihsan şuuru ile takviye edilmezse, fert ve toplum planında insanı insanlığından utandıran pekçok rezaletler, kötülükler sergiler. Hayâ âbidesi Yüce Nebi(sav) bundandır ki, ''Hayâsız olduktan sonra istediğini yap'' buyurarak, hayâsız bir şahsın her fenalığı kolayca yapabileceğine işaret etmiş oluyor.

Hayâsı olmayanın edebi, nezâketi ve benzeri güzel vasıfları olmayacağı herkesçe malûmdur. Yine bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz(sav) ''Hayâ imandandır'' buyurur ki, hayâ ile iman birbirinden ayrılmaz bir bütündür.

Ne yazık ki, imanlı fertler arasında da hayâ yoksunu olanlar olduğu bir gerçektir. Bu durum İslâm'ın kanayan yarasıdır. Evet Rabbül Âlemin'in hukukuna, Resûlullah'ın(sav) sünnet-i seniyyelerine karşı takındığı tavırla, ferdi hayatında, toplumsal hayatında, insanlar arasındaki tutum ve davranışlarında, aile hayatında, vb durumlarda hayâsızlığı ile edep dışı hareketler sergileyen Müslümanlar pek çoktur.

Sebebi ise; başta iman zayıflığı ve fıtratta bulunan hayâ duygusunun marifetullahla beslenip, kuvvetlenmemesidir. Alâk Sûresi'nde(14) Allah(cc); ''O Allah'ın kendisini gördüğünü bilmez mi?'' ve Nîsa Sûresi'nde(1) ''Şüphesiz Allah sizin üzerinizde herşeyi görüp gözetendir,'' diye buyurur. Benzeri pekçok ayetler vardır ki, ''Size şah damarınızdan yakınız, nefsinizin mırıltılarını biliriz'', ''Sözü ister gizli, ister açık söyleyiniz, hepsinden haberdarız,'' gibi ayetlerle Mevlâ, kulunun her haline nigehban olduğunu ilân eder.

İmanı kavi olan bir mümin herşeyden evvel Rabbi karşısında edebi takınır ve her hususta saygılı, vefalı olur. Kâmil bir müminde edep dışı bir ahval asla olamaz. Edebi kısaca şöyle sıralayabiliriz;
*Allah'a karşı edep,
*Resûlullah'a karşı edep,
*İslâm'a karşı edep,
*Kur'an'a karşı edep,
*Ana-babaya karşı edep,
*Aile içindeki fertler arasında edep,
*Akraba, arkadaş, komşu ve büyük-küçük tüm insanlara karşı edep,
*Mürşit ve alimlere, hocalara karşı edep,
*Bir müridin mürşidine karşı edebi,
*Alışverişte, oturup kalkışta, yiyip içmede insan hayatının içindeki her ahvalde edep olması gereken, talep edilen çok değerli bir vasıftır.

Çünkü değer ölçüsü edeple taçlanır. Pekçok değerli şeyde edep yoksa, değeri kalmaz. Hayâsı olmayanın edebi de yoktur. Kur'an-ı Kerim'de Allah(cc) buyurur; ''Ey iman edenler! Sadakalarınızı insanlara gösteriş için harcayan, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan bir kimse gibi başa kakıp ve incitmek suretiyle heder etmeyin.'' Bu ayetten anlaşılan mana o ki, bir iyilik herhangi bir sebeple başa kakılır ve o şahıs incitilirse yapılan davranış iyiliği sıfırlar.

Pekçok hayırlar yapacaksın, belki milyonlar değerinde infakta bulunacaksın, sonra o şahsı kıracaksın. Bu edep dışı tavırdan dolayı, bunca iyilikler ve hayırlar sıfırlanacak. Görünen o ki, yapılan iyilikleri adeta koruma altına alan, bir kılıf gibi değer üstüne değer kazandıran, hayâ ve edeptir. Şüphesiz her bir güzel amel edeple taçlanır, ayrı bir değer kazanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder