1 Mayıs 2013 Çarşamba

BİR HAK DOSTUNDAN...

İnsan yetmezin çocuğu olmalı, madden tok gözlü kanaatkâr olmalı. Buna rağmen mânen doyumsuz olmalı. O hep ashâb-ı kiram hazretleri gibi 'heblin mezid, heblin mezid' demeli. Yani daha yok mu deyip, sürekli ukba yamaçlarına tohum atma şevki, heyecanı, coşkusu içinde olmalı. 

Örneğin; Mevlâna gibi insanlığa kucak açmalı, muhabbetle kucaklamalı. Ama buna da bir sınır koymamalı ve keşke daha çok insanı kucaklasam, dertlerine derman olabilsem demeli veya ibadette doyumsuz olma, farz, vacip, sünnetleri îfa ederek bunlar bana kâfi dememeli, 'daha, daha' diyebilmeli ve kararlı, devamlı olmalı.

İlâhi kelimetullah uğrunda doyumsuz olmalı. Bu durumda da hiç durmadan, hiç yılmadan hizmette devamlı ve kararlı olmalı. İnsan bu hususlarda kendini sık sık sorgulamalı ve inkişâf etme yollarını araştırmalı. İnsan manevi kemâlât yolunda sürekli azimle, gayretle, heyecanla, şevkle, aşkla yürümeye kararlı olmalıdır. 

Efendimiz'in(sav) 'İki günü eşit olan zarardadır' hadisini hep göz önünde bulundurmalı, sürekli terakki hâli yaşamalı. 

Cenâb-ı Hakkın ''Siz Beni anın, Ben de sizi anayım'' buyurması Mevlâ'nın bir teveccühü, bir iltifâtıdır. Cenâb-ı Hak kulun samimiyeti ve ihlâsına göre bire on, bire yüz, bire binler teveccühle bakacağının müjdesini vermektedir. 

Aslında Cenâb-ı Hak kula sürekli teveccüh eder. Böylesi bir teveccühü ise kula bir iltifattır. Her mümin kendisine has teveccühlerini artırmalıdır. Her mümin muhabbeti, aşkı, ihlâsı, takvası, saygı ve edebi, teslimiyeti vb gibi gönül dünyasına ait ameliyle bir maiyete(kavuşma)  nâil olacaktır.

Hak dostları, 'Maiyeti canana, sohbet-i cananla ulaşılır' demişlerdir. (Yani Hakka Hak sohbetiyle ulaşılır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder