16 Eylül 2012 Pazar

KADERE İMAN

Allah'ın(cc) irâdesi bütün oluşlarda mevcuttur. O'nun(cc) irâde ve kudretinin dâhil olmadığı hiçbir şey gerçekleşemez. Bir toz tanesi, bir sineğin kanadı bile  yerinden kıpırdayamaz.

Dolayısıyla Allah-ü Tealâ ilm-i küll sahibi olduğundan, olmuş ve olacak herşeyi bilir. Olacak bir şeyin ezeldeki takdiri kader; onun gerçekleşmesi, zuhura çıkması ise kazadır.

Kaderin beşeri ölçülerle lâyıkı ile anlaşılması mümkün değildir. Allah(cc) buyurur; ''Gaybın anahtarı Allah'ın yanındadır, onları O'ndan başkası bilmez,'' En'am Sûresi(59) beyân-ı ilâhisi kader mevzuunda derinliğe müsaade etmez. 

Onun için bu mevzuda derinleşmek hiçbirşey kazandırmaz. Nasıl ki görmeyen bir insana renk tarif edilemezse, beşeri idrakle de böyle keyfiyetlerin sırrına erilemez. Ancak ledünni ilim verdiklerinin bir nebze nasibi olabilir. 

Kur'an-ı Kerim'de beyân buyurulan Hz.Musa(as) ile Hz.Hızır'ın(as) arasında geçen kıssa buna işaret etmektedir. 

Resul-ü Ekrem Efendimiz(sav) bir defasında kader hakkında tartışan bir gruba rast gelir. Onlara şöyle der; ''Siz bununla mı memursunuz? Yoksa ben size bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler bu meselede münazara ettiklerinden dolayı helâk oldular. Sakın bu meseleyi münakaşa etmeyiniz''. 

Bunun içindir ki, Efendimiz(sav) kadere iman etmekle iktifa etmeyi emir buyurmuş ve bu hususta yersiz münakâşalardan men etmiştir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder