14 Eylül 2012 Cuma

AHİRETE İMAN

Cenâb-ı Hak beşer hayatı için beş safha takdir buyurmuştur. Bunlar âlem-i ervah, ana rahmi, dünya hayatı, berzah kabir âlemi, ahiret ve onun neticesi olan cennet veya cehennemdeki ebedi hayattır.

Bunlardan dünya hayatı insana bir imtihan için verilmiştir. Ebedi saadet beşerin bu âlemdeki fiil ve davranışına bağlı kılınmıştır. 

Her kulun bu fiil ve davranışlarının müspet veya menfi karşılığının olduğunu bilmesi ve böylece mesuliyetinin müdrik olması için de, beşer hayatının beşinci safhası olan ahiret, imanın altı esası arasında yer almıştır. Ahirete iman ehemmiyetine binaen birçok ayet-i kerimede Allah'a(cc) imanla birlikte zikredilmiştir. 

''Allah'a ve ahiret gününe iman edip salih amel işleyen kimselerin Rableri katında büyük ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.'' Bakara Sûresi(62) 

Ahiret ölümden sonra başlayacak olan sonsuz ve gerçek hayattır. Ayet-i kerimede buyurulur; ''Bu dünya hayatı bir eğlenmeden, bir oyundan başka birşey değildir. Ahiret yurduna gelince, şüphe yok ki o hayatın ta kendisidir. Bunu bilmiş olsalardı.'' Ankebût Sûresi(64)

Zira bunu bilenler şu fâni âlemdeki her nefesi değerlendirir ve Cenâb-ı Hak'tan bir an gafil kalmazlar. Ömürleri amel-i salih ile dolu olur. Âkıbetleri hakkında daima havf ve reca arasında olurlar. Daima ahireti göz önünde bulundururlar. 

Allah-ü Tealâ Kur'an-ı Kerim'de buyurur; ''Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.'' Zilzal Sûresi(7-8)

''O gün ne mal fayda verir, ne de evlât. Ancak Allah'a(cc) kalb-i selim ile gelenler müstesna.'' Şuara Sûresi(88-89)

Hasılı; ahiret, hem kötüler hem de iyiler için elzem bir âlemdir. Zira iyilerin mükâfata nail, kötülerinde cezalarına düçar olmalarından daha tabii birşey olamaz. Zira, kendisinden bir ömür boyu sâdır olan müspet ve menfi davranışlarının Allah(cc) indinde karşılıksız kalacağını düşünmek kadar abes bir gaflet olamaz. Bu dünyada zalimin zulmü, mazlumun ahı, kâfirin küfrü, müminin de imanı var. Şayet bunların mükâfat ve mücâzâtı olmasaydı bütün mevcudâtı insanın emrine âmâde kılan ilâhi program manasız kalırdı. Bu ise Hakkın adalet sıfatına muhalif olurdu. Oysa Hak Tealâ bütün noksanlıklardan münezzeh olduğu gibi, bundan da münezzehtir. 

Allah(cc) buyurur; ''İnkârcılar, kıyamet bize gelmeyecek dediler. De ki; hayır, gaybı bilen Rabbinin hakkı için o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktar birşey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz (apaçık kitaptadır) yazılıdır.'' Sebe Sûresi(3)

''Allah ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır. Bundan asla şüphe yoktur. Söz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır?'' Nisa Sûresi(87)

Dünya aldatıcı bir serap, ahiret ise ölümsüz bir hayattır. Kıyametimiz olan ölüm gelmeden evvel uyanalım ki, çaresiz bir nedâmete düçar olanlardan olmayalım. 

Zira her faninin meçhul bir zaman ve mekânda Azrail(as) ile karşılaşacağı muhakkaktır. Ölümden kaçılacak bir yer yoktur. O halde insan ''Vakit kaybetmeden Allah'a koşun'' sırrından nasip alarak, rahmet-i ilâhiyeyi yegâne sığınak kabul etmeli ve en güzel şekilde ahiret hazırlığına koyulmalıdır.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder