23 Eylül 2012 Pazar

EF'ÂL-İ İHTİYARİYYE


Cenâb-ı Hak kendi iradesinden tefrik ile kullarına cüz'i ve izafi bir irade lütfetmiştir. Kulun iradesini kullanması ile vücuda gelen fiillerden dolayı, onlar hayırsa mükâfata nail olur. Şerse mücâzâta düçar olur.

Allah(cc) kulun murad ettiği ve iradesini o yolda sarf etmek istediği oluşa yaratıcı sıfatıyla dahil olur. Böyle fiillerde yaratıcı sıfatının yanında bir de yapma sıfatı vardır. Bu kula aittir. Ancak Cenâb-ı Hak her fiilin gerçekleşmesine imkân vermez. Kulların arzu edip de yapamadığı şeyler bu kabildendir.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi lâzım olan temel malûmatın dışında kaderle meşguliyet doğru değildir. Zira kader öyle bir kilittir ki, onun anahtarı yalnız Cenâb-ı Hakkın elindedir. Kulun idrâkinin üzerinde bir keyfiyettir. 

Cenâb-ı Hak kullarına mesuliyetleri ölçüsünde irade, iradeleri ölçüsünde mesuliyet vermiştir. Bu böyle olmasaydı Rahman ve Rahim olan Allah(cc) kullarına herhangi bir mesuliyet yüklemez ve onları emirlerini yapıp yapmama hususunda hesaba çekmezdi. O'nun(cc) kulları için mesuliyet ve hesabı takdir buyurması, buna mucip olacak bir seviyede iradi ve ihtiyari(istediğini yapabilme) takdir buyurduğunu gösterir.

Hz.Mevlâna(ks) şöyle der; ''Kul kader ve kazaya teslimiyet gösterirse, mükâfatı Allah'ın(cc) rızasını kazanmak olur. Bu rızayı görenler için kader ve kaza şeker helvası gibi gelir ve yüzleri mütebessim kılar.'' 

Eğri gidersen kalem eğri yazar, doğru gidersen saadet doğurur.

Kula Rabbi tarafından lûtfedilen bütün imkânları (yani irade ve iktidar) göz ardı edip, cebre inanmak pek büyük gaflettir. Cebre inanan kendi duygusunu da inkâr ediyor demektir.

İnsanda irade ve tercih olmasaydı; iyi, kötü, güzel, çirkin, vs zuhur eder miydi? Duygu ve istidatı nispetinde hayvan bile idrak halinde. 

İbadetsiz ya da kötü yola düşen bir insanın 'ne yapayım kaderim böyleymiş' demesi gaflet muktezasıdır. Kendimizi işlediğimiz günahlardan mazur göstermek ise kadere bühtân olur ki, akılsızlık ve edepsizliktir. İşte kelime-i şehadet, bütün buraya kadar saydığımız düstûrlara kâmilen imanı ifade eder. Bu muhteva ile onu kalp ile tasdik ve dil ile ikrar eden kimse hakiki bir mümin olur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder