27 Haziran 2013 Perşembe

SEVGİ VE YARDIMLAŞMA...

''Ey iman edenler! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı kesmeyiniz, onlara yardımlarınızı devam ettiriniz, insanlar uyurken siz namaz kılınız, bu sayede selâmetle cennete girersiniz.'' Hadis-i şerif

Açıklama;
1) Bazı sünnetlerin yerine getirilmesi ve müstehapların yapılması cennete girmeye vesile teşkil eder.
2) Selâmı yaymak, fakir, yoksul ve muhtaçlara yemek yedirip ikramlarda bulunmak, yakın akraba ile ilişkileri kesmemek ve gece ibadetine devam etmek cennete girmeye vesile teşkil eden güzelliklerdir. 


''Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi kardeşçe sevmedikçe mümin sayılmazsınız, aranızda matlup olan sevişmeyi temin etmedikçe (arzularınıza eremezsiniz). Birbirinizi sevmeye vesile bir şey vardır ki onu yaparsanız sevişirsiniz, o da aranızda selâmı yaymaktır.'' Hadis-i şerif

Allah-ü Teâlâ; ''Benim rızam uğrunda birbirini sevenler için peygamberlerin ve şehitlerin bile imreneceği nurdan minberler vardır'' buyurmuştur. Hadis-i şerif

''Allah rızası için birbirini sevenler arş-ı ilâhi etrafında yakuttan kürsüler üzerinde ağırlanırlar.'' Hadis-i şerif

''Hiç şüphesiz ki Allah kıyamet günü (Nerede Benim rızam için birbirini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bu gün onları kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim!) buyurur.'' Hadis-i şerif 

''Allah buyurmuştur ki; sırf Benim rızam için birbirini sevenler, Benim rızam için toplananlar, Benim rızam uğrunda birbirini ziyaret edenler ve sadece Benim rızam için sadaka verenler ve iyilik yapanlar (işte onlar) Benim sevgimi hak edenlerdir.'' Hadis-i şerif

Bu hadislerden kısaca öğrendiklerimiz;
Allah(cc) için birbirini sevenler demek, sevgi ve dostluklarına herhangi bir dünyevi yada nefsi bir duygu talep, çıkar karıştırmayanlar ve Hak yolda birbirleriyle yardımlaşarak dostluklarını Hak rızasını kazanma uğrunda devam ettirenler demektir. 

''Mümin mümin için duvar gibidir, birbirinden kuvvet alır. Filhakika ne büyük hikmettir ki müminler kemâl-i ihlasla yek diğerine Rab-ı kalb edince maddi ve manevi huzuru melhuz olan şu nur-u azabtan masum ve mahfuz olurlar.'' Hadis-i şerif

''İyiliğin günü geçmez, günah unutulmaz, her şeyin karşılığını veren Allah da ölmez. Dilediğini yap, fakat  karşılığını muhakkak göreceksiniz.'' Hadis-i şerif

''Tahkikan Cenâb-ı Allah için birbirini sevenler, kıyamet gününde arş-ı ilâhi gölgesinde gölgelenip, istirahatle mahzuz olurlar.'' Hadis-i şerif 

Komşu haklarından sual buyurulduğunda Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur;
1) Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretinde bulunmak,
2) Öldüğünde cenazesinin kaldırılmasında bulunmak,
3) Komşumuz dara düşüp borç para veya benzeri birşey istediğinde (varsa) vermek,
4) Darda kaldığında ona yardım etmek,
5) Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek,
6) Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek,
7) Pişirdiğini belli etmemek, belli olursa vermek.

''Ya Eba Zer! Talep etme, red etme, sana gelen herhangi bir nimeti (Ammar'dan, Zeyd'den) bilme!'' 
Açıklama; İnsanlardan birşey talep etme, fakat talep etmediğin halde gelirse onu da kabul et, red etme ve bu nimetin başkasından değil, Allah'tan(cc) geldiğini unutma.

''İman edipte iyi davranışta bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah gönüllerde bir sevgi yaratacaktır.'' Meryem Sûresi(96)
İzah; Bu ayet-i kerimede Yüce Allah(cc) Hak yolda olan ve nefsi ile cihat eden, istikameti kollamaya ciddi gayret eden kullarını müjdeliyor. Bu öyle bir ihsan-ı ilâhi ki hiçbir şeyle kıyası mümkün değildir. 'Allah(cc) gönüllerde sevgi yaratacak' müjdesi; insanın var oluş gayesi, Yaradan'ını bilmesi ve sevmesidir. İşte bütün gaye bu sevgiyi kazanmak, böylesi bir ihsan-ı ilâhiyeye vasıl olmaktır ki, bu sevgi kazanılırsa insan matlûbuna vasıl olmuş, gaye tahakkuk etmiş demektir. Bu sevgiye ulaşmanın şartları vardır. İşte ayette geçen şartların başında iman edip iyi davranışlarda bulunanlar diyor. Görüldüğü gibi şart olarak önce imanı, arkasından da iyi davranışları şart koşuyor Allah(cc). Bu koşulan şart, iman ve iyi davranışların neler olduğunu yüce dinimiz İslâm prensipleri olarak bildirmiştir. Kısaca iman-ı billah, marifetullah, muhabbetullah kavramı denebilir.

''Kişi sevdiğiyle beraberdir.'' Hadis-i şerif
İzah; Bu kısa ve öz hadis-i şerif ümmet-i Muhammed için hem bir müjde, hem tedbir açısından ikaz niteliğindedir. Bir yerde gönülleri reca ile coşturuyor. Gelen rivayetlerde bu hadis-i şerifi duyunca sahabe-i kiram hazaratı son derece sevinmişler. Müminler olarak biz de bu hadisin ışığıyla kendimizi ,kalp ve ruhumuzu, gönlümüzü tetkik etmeliyiz. Gönlümüzde kimlerin sevgisi hâkim durumda. İşte bütün mesele burada.
İnsan fıtraten menfiye de müspete de meyyaldir. Muhabbet hususunda da aynıdır. Yani insan eğitilmez, nefis tezkiyesine tâbi tutulmaz, Hak batıl bildirilmez, izzetin yolu zilletin yolu öğretilmezse, insan bâtılı, kötülükleri ve kötülüğe tâlip olanları da sever. Onun içindir ki insan, hassaten mümin önce sevmesi gerekenleri iyi bilmeli ve Hakkı sevenleri sevmelidir.
Bâtıl yolda, fısk-ı fücurda dost olan, birbirini sevenlerin de ne yazık ki öbür âlemde de beraber nâr-ı cehenneme gireceklerini, zillete düçar olacaklarını Yüce Allah(cc) Kur'an-ı Kerim'inde haber veriyor. 'Keşke falanı dost etmeseydim' diyecekler diyor.
Yine Kur'an-ı Azimüşşan'da Allah-ü Teâlâ kullarını uyarıyor. Bu hususta 'salihlerle beraber olun' buyuruyor. Bu beraberlik hem cismen, hem de kalben gönüldeki beraberliktir. Başta Resûlullah(sav) olmak üzere cümle resûl, enbiya, ashab-ı kiram, evliyaullah ve salihleri sevmek. Bu sevgiye ve dolayısı ile muhabbetullaha kavuşmanın yolu da bir evvelki ayet-i celilede geçtiği gibi iman ve güzel davranıştan geçiyor. Yüce Mevlâ'dan niyazımız odur ki; Hz.Yusuf'un(as) münacatıyla münacat ediyoruz ve diyoruz ki, 'Teveffeni müslüma ve elhıkni bissalihin' 'Allahım! Dünyada da ukbada da sevdiklerinle haşreyle.' Amin.

''Kim bir hastayı akşam vakti ziyaret ederse onunla mutlaka 70000 melek çıkar ve sabaha kadar onun için istiğfarda bulunurlar, ona cennette bir bahçe hazırlanır. Kim de hastaya sabahleyin giderse onunla birlikte 70000 melek çıkar akşama kadar ona istiğfarda bulunurlar, ona cennette bir bahçe hazırlanır.'' Hadis-i şerif

''Kim abdest alır ve abdestini mükemmel kılar, sevap ümidiyle müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse, ateşten 70 yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır.'' Hadis-i şerif

''Hasta ziyaretinde bulunan kimse ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasındadır.'' Hadis-i şerif

''Kim Allah rızası için arkadaşını ziyaret eder veya bir hastaya geçmiş olsun ziyaretinde bulunursa, bir münadi ona şöyle der; dünya ve ahirette hoş yaşayışa eresin, bu gidişinde hoş oldu, kendine cennette bir yer hazırladın.'' Hadis-i şerif

Açıklama;
1) Bunlar ve benzeri pek çok hadiste hasta ziyaretinin ehemmiyeti bildirilmektedir.
2) Bir evvelki hadiste abdestli olmaya teşvik vardır. Hasta ziyareti bir ibadet olduğundan ziyaret sırasında abdestli olmanın lüzumuna işaret edilmiştir.
3) Her işte olduğu gibi bu da ihlâsla, Allah(cc) rızası için yapılmalıdır ki kabul olup, sevap kazanılsın. Başka gayelerle yapılan ziyaretlerin sevabının olmayacağı anlaşılmıştır. Hadis ziyaretin Allah(cc) rızası için olmasını şart koşuyor.
4) Hasta ziyareti bu kadar değerli muteber bir amel ise hastaya hizmet ve yardımın nasıl değerli bir amel olduğu, rıza-i ilâhiyeye vesile olup, ecr-i azimlere nâil olunacağı ümit edilir.

''Hediyeleşin bu sûretle birbirinizi seversiniz.'' Hadis-i şerif
İzah; Müminler arasında hediyeleşmenin sevgi ve dostluk bağlarının kuvvetlenmesine vesile olacağına işaret edilmiştir.

''Siz Bana hediye getiriyorsunuz, Ben de kabul ediyorum. Fakat hediyenize mukabele etmek isteyince bundan sıkılıyorsunuz. Eğer böyle hareket ederseniz bundan böyle Ben de sizden hediye kabul etmem!'' Hadis-i şerif
İzah; Bu ve benzeri hadislerden çıkan ders
1) Hediyeleşmek sünnettir,
2) Hediyeye mukabelede bulunmak da sünnet-i Resûlullah'tır.
3) Şu hususa dikkat edilmelidir ki, hediye konusunda ifrat ve tefrite kaçmamalıdır. Herkes kendi imkânları ölçüsünde hediye lütfunda bulunmalıdır. Örneğin maddi durumu iyi olan bir şahıs, aile efradına veyahut bir dost ve arkadaşına kıymetli bir hediye takdim etse, hediye edilen şahsın ise maddi durumu zayıfsa, onun bu davranışın altında kalmayacağım diye bütçesini zorlayarak getirilen hediyenin değerinde bir hediye vermeye kalkışması asla doğru bir davranış olmayıp, İslâmi prensiplere terstir ve böylesi külfetli bir hediyeleşme câiz değildir. Herkes gönül hoşluğuyla, imkânları ölçüsünde hediye takdim eder. Ne çok ve değerli hediye takdim edenin hediyesinin çokluğu ve kıymetli oluşu ile övünmeye, ne de küçük bir hediye takdim edenin hediyesinin azlığıyla yerinip mahçup olmaya, eziklik duymaya hakkı yoktur. Meşhur bir menkıbe bu durumu ne güzel anlatır; bir bedevi padişaha bir testi yağmur suyu hediye etmiş, padişahta testiyi altınla doldurmuş ve o fakir bedeviye takdim etmiş. Mühim olan Hak rızasını gaye-i maksad bilerek, sünnete uygun bir tarzda icra etmektir.

''Bir kimse bir musibetzedeyi taziye edip, maddi ve manevi gönlünü hoş ederse onun ecrinin bir misli de ona verilir.'' Hadis-i şerif

Tövbe Sûresi(71); ''Mümin erkeklerle mümine kadınların da bir kısmı bir kısmının velileridirler, dostlarıdırlar ve yardımcılarıdırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler. Allah ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir, çünkü Allah azizdir, hikmet sahibidir.''

''Allahın öyle kulları vardır ki, kendileri enbiya ve şüheda olmadıkları halde kıyamet gününde nebiler ve şehitler onların Allah indindeki şereflerini gördüklerinde gıpta ederler. Denildi ki; Onlar kimlerdir ve amelleri nelerdir Ya Resûlallah?  Efendimiz(sav) cevaben; Onlar akrabaları olmayan kimselerle ancak Allah için sevişirler ve karşılıklı menfaat beklemezler, onların yüzleri nurludur, onlar (o gün) nurdan minberler üzerindedirler, insanlar korktukları zaman onlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman onlar mahzun olmazlar.'' Hadis-i şerif

''İnsanların iç yüzünü araştırırsan küsüp terk edersin, o bakımdan insanlara mesafeli davran.'' Hadis-i şerif

''Bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yemin eden, sonra da yeminin zıddını takvaya daha uygun bulan kimse yemininden vazgeçip takvaya yönelsin (kefâretini vermek şartıyla).'' Hadis-i şerif







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder