26 Mart 2013 Salı

VERDİĞİN SÖZÜ YERİNE GETİR...

''Emânete hıyanet etme, verdiğin sözü yerine getir, iffetini koru.'' Hz.Muhammed(sav)
Efendimiz(sav) 'verdiğin sözü yerine getir' buyuruyor ki; bu söz Cenâb-ı Hakka verilen kulluk sözü, iman sözü ve dolayısıyla insanlar arasında birbirine verilen söz ve vaaddir.


Bilindiği üzere ruhlar âleminde Cenâb-ı Hakka verilen kulluk sözü, namazlarda Fatiha sûresinde tekrarladığımız ''yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz'' meâliyle ifade edilir. Bu bir iman sözüdür. 

İman eden mümin inandığı gibi yaşama mecburiyetindedir. Bunun mücadelesi içinde olunmalıdır ki, verilen sözde samimi olunduğu böylece ispat edilmiş olsun. Cenâb-ı Hak bu hususta ''Siz verdiğiniz sözde durun ki, Ben de vaadimi yerine getireyim'' buyurmaktadır. 

Peygamberimiz başta olmak üzere bütün peygamberler en güzel üsveyi hasenedirler. Hz.İbrahim(as) verdiği sözü yerine getirme adına, evlâdını kurban etmeye kadar gitti. Bunlar verilen sözün ciddiyetini, önemini sergileyen örneklerdir.

Yine bu hususta insanlar arasında cereyan eden durumlar da söz konusudur ki, bir günah, yanlış tehlikesi olmamak şartıyla insanlar arasında da verilen sözleri ve vaadleri yerine getirmek elzemdir, sorumluluk duygusudur. 

İnsanlar arasında zaman zaman vuku bulan durumlardan biri de adak denilen durum. Bu da bir nevi Allah'a(cc) verilen söz veya vaaddir. Bu durumda da ciddi olup, yerine getirilmesi gerekir. Kurban adağı olduğu gibi ibadet adağı da olabilir. 

Örneğin, hayırlı bir muradı vardır. O muradına nail olursa şu kadar namaz kılacağım, şu kadar oruç tutacağım, şu kadar Kur'an okuyacağım, hatmedeceğim veya şöyle bir hayır yapacağım gibi. Bunlar ve benzeri helâl olan adaklar birer borç mesâbesindedir. Yerine getirilmesi elzemdir değilse mes'ul olunur.

Böylesi bir adak olmayıp, sıradan verilen sözlerin de yerine getirilmesi icap eder. Ciddi, geçerli bir mazeret olmaksızın verilen sözde durmamak kişiyi yalana yaklaştırır. Her ne kadar kasıtlı yalan söylemiş sayılmasa da yalana benzerlik söz konusu olup, güvenler sarsılır. 

Aslında insanın fıtratında doğruluk mevcuttur. Fakat ne yazık ki fıtrata ters davranışlar sergilemekte insanoğlu. Başta peygamberler ve onlara yakınlıkları nispetinde müminler hep doğruluğun temsilcileri olmuşlardır. Maddi manevi emânetleri gerektiği şekilde en güzel korumuşlardır. Cenâb-ı Hakka verilen kulluk sözünü her an göz önünde tutarak, bu sözü korumuş ve verilen sözün gereğini yerine getirmişlerdir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder