6 Şubat 2013 Çarşamba

NUR SAÇAN BİR KANDİL OL!

Bâtın ve zâhir birbirinin tamamlayıcısıdır. Biri olmazsa diğeri de olmaz. Yani fayda sağlanmaz. İlim kalpte, kafada yani bâtında olacak; eseri ise amelde, davranışlarda kendini gösterecek. Amelde ihlâs durumu da aynıdır. İhlâssız güzel amellerin hiçbir faydası yoktur, geçersizdir.
 
Niyetin hâlis olması durumunda da, amel yoksa o da faydasızdır. Yani 'kalbim temiz' deyip amel işlememek, emr-i ilâhiyeye uygun kullukta bulunmamak da faydasızdır.

Evet bâtın ve zâhir birbirini tamamlayacaktır. Ruhla cisim gibi, biri olmazsa diğeri de olmaz. 

Dünyayı terk etmek demek; nefs-i emmâreyi terk etmek, dünyada sana ayrılan şeyleri Cenâb-ı Hakkın muradı istikâmetinde kullanmaktır. Bir bahçıvan her mevsim ne ekileceğini bilir. Mümin de ferâsetli olacak. Her yaş dönemini ve içinde bulunduğu şartları iyi değerlendirecek.

Son nefesimizin nasıl olmasını istiyorsak ona göre yaşamaya gayret edeceğiz.

Hindistan'da sâlih bir zat vardı. Cenâb-ı Hak ona çok mal verdi ve malla imtihan etti. O şahıs şan, şöhret derken şımardı, 'yeni bir din kuracağım' dedi ve sonu helâk oldu.

O devirde İmam-ı Rabbani de yaşıyor ve Hak yolda insanlara dini telkin ediyordu. Bir tarafta zahiri putları yok etmeye gayret ediyor, bir tarafta da inanmış imanlı kişilerin kalplerindeki nefis putlarını yok etmede mücadelesini  devam ettiriyordu. Görülen o ki, bir zamanlar  aynı devirde yaşayan iki sâlih zattan birisi mal sebebiyle baş aşağı geliyordu. 

Şeytan sağdan, soldan, önden, arkadan geleceğini söylüyor. Sağdan gelmesi; güzel amelleri bozmasıyla, riya, kibir, ucb, fahr gibi  ihlâsı zedeleyerek olur. Soldan gelmesi; günah, haram olan şeyleri süslü göstererek haram işletmesi gibi olur.

Arkadan gelmesi de; geçmişte olan sıkıntı ve çeşitli olumsuzlukları hatırlatarak isyan ettirmesi, öfke ve gayzını tazelemesi gibi olabilir. Onun için bu azılı düşmanın vesveselerine kapılmamaya çok dikkat etmemiz lâzım. Bunun için de başta Cenâb-ı Mevlâ'ya sığınıp, sürekli dua halinde olacağız.

Ferdi yaşama olmayacak, nur saçan bir kandil gibi olacağız. Ruhumuzu nurlandıracağız ki, bu nur imân, ilim, takva, ihlâs nuru. Bu nurlarla da etrafımızı nurlandırmaya gayret edeceğiz. Bunun alâmeti ise; sâlih amel, takva, saygı, nezâket ve edep olarak zuhur edecek.

Peygamber Efendimiz'i(sav) her şeyden çok seveceğiz. Her şeyimizi O'na(sav) borçluyuz. Bunun alâmeti de, O'nun(sav) sünnetine tâbi olmak, O'nun(sav) boyasına boyanmak ve ahlâk-ı Muhammediyle ahlâklanmak olacak inşallah. Bir de bol bol salât-ı selâmlar, salâvat-ı şerifelerle, davasına sahip çıkmakla sevgimizi ispat edeceğiz.

Eğer Efendimiz'e(sav) muhabbet ve saygı duyuyorsak, istiğfara devam ediyorsak azap gelecek değildir. Enfal Sûresi(33)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder