20 Şubat 2013 Çarşamba

KUR'AN VE KISSALAR

Kur'an'daki bütün kıssalardan müminlerin alacağı dersler, ibretler vardır(Nemrut, Kârun, Yusuf(as), Firavun). Kur'an'ın bunları anlatmasında bilinen ve bilinmeyen hikmetler bulunmaktadır. 

Cenâb-ı Hak Kârun'u varlıkla imtihan etti. Kârun'un yakınları ve halkı sefâlet içindeyken, o varlığıyla şımardı, şov yapmaya kalkıştı. Onu uyardılar, fakat o uyarılardan ders almadı. Hz.Musa'ya(as) iftiraya kadar gitti. Derken Kur'an'ın ifadesiyle kendisi de malları da yere battı. Ona Allah'ın(cc) kahrı tecelli edince, ne ilmi, ne îmanı, ne malı fayda vermedi. Oysa o Tevrat'ı en iyi bilenlerdendi. Fakat hasedi, kibri ve şımarıklığı helâkine sebep oldu. 

İnsan, 'Kur'an Kârun'u neden anlatıyor' dese, 'insanın fıtratında Kârun olma şeytan olma istidâdı da var', denir. Cenâb-ı Mevlâ kullarına olan merhametinden dolayı onları uyarma adına geçmiş kavimlerdeki olaylardan haberler vererek, batma tehlikelerini gözler önüne seriyor.

Efendimiz(sav) şöyle buyuruyor; ''Her ümmetin bir imtihanı var. Bu ümmetin imtihanı da mal(mal sevgisi). Ben sizin fakir olacağınızdan korkmuyorum. Dünya size açılır da şımarır, Hak yoldan çıkarsınız diye korkuyorum.''

Varlığın, zenginliğin tehlikelerinden kurtulmak için şu hususlara dikkat edilmesi zarûridir;

1.Helâlinden kazanmaya dikkat edilecek.

2.Allah'ın(cc) verdiği mal, Allah(cc) yolunda infâk edilerek Allah'a(cc) yaklaşma vesilesi yapılacak.

3.Tevâzu sahibi olunacak.

4.Nimet arttıkça şükrü, fikri, zikri artacak. Çünkü her nimet bedel ister. Bedeli ödenmeyen nimet, sahibine mihnet olur, azap olur. Bu hususlara dikkat edilirse, fâni olan bu varlık ebedi varlıklara kavuşmaya vesile olur. 

Cenâb-ı Hak ''Onlar mallarıyla, canlarıyla cenneti satın aldılar,'' buyuruyor.

Can da, mal da emânet. Emânete riâyet ise sahibine itaat ile, bildirdiği yolda sarfetmekle olur.Hakkın rızasına ermek isteyen, evvela kendisi Haktan razı olacaktır. O'nun(cc) takdirine rıza gösterecektir. Her hâlükârda haline şükredecek, hayatın süfliyâtına ve menfaatlerine takılıp kalmayacak. Dünyanın imtihan malzemelerini kendine izâfe etmeyecek. Bu malzemeleri Hak rızası için kullanmasını bilecek. Hayatın med ve cezirleri içinde mesud olmayı bilecek. 

Örnek şahsiyet olarak gönderilen peygamberler başa gelebilecek çilelerin en ağırlarıyla sadakât imtihanından geçirilmişlerdir. Ancak onların her biri sıradan insanların kaybedeceği bu imtihanları büyük bir iman, teslimiyet, itaat ve sabırla kabullenmişler ve Rablerini razı edecek şekilde yüz akıyla imtihanı vermişlerdir. 

En büyük çileler Cenâb-ı Hakkın en sevgili kulları olan peygamberlerin, daha sonra da peygamber vârisi Hak dostlarının ve derecesine göre salih kulların başından geçmiştir. Zira insan çilelerle olgunlaşır, kemâle erer, cennete ehil hâle gelir(yakıcı sıcakta olgunlaşan meyve misali). Cenâb-ı Hak kullarını çileyle imtihan eder. Kulun teslimiyeti, sabrı ölçüsünde onu mükafatlandırır, derecesini artırır. 

Çile çekmeyen, ızdırap bilmeyen insanın nefsi azgın bir aygır haline gelir. Firavun'un, Nemrud'un hâli bunun en bâriz misalidir. Nefisleri onları tanrılık vehmetmeye kadar götürmüştür.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder