14 Ağustos 2011 Pazar

BEDEL ÖDEMEK

            Bedeli ödenmeyen birşeye sahiplik iddia etmek, abesle iştigaldir. Cenab-ı Hakk'ın bizlere lütfettiği en büyük nimet, imandır. Bu nimetin bedelini Allah(cc)'a ödememiz, hamd ve şükrünü hakkıyla eda etmeye gayret göstermemiz gerekmektedir. Zira her bir nimet kendine has bir bedel ister.
            Ayet-i kerimede şöyle buyurulur; ''Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulü'nün önüne geçmeyin. Allah'a karşı takva sahibi olun, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.'' Hucurat Suresi(1) Nitekim sahabe-i kiram da daima 'işittik ve itaat ettik' diyerek Allah(cc) ve Resulü(sav)'ne teslimiyetlerini ifade ederlerdi. O halde bizim de hayatımızı, her safhasında Allah(cc) ve Resulü(sav)'nün beyanlarına göre tanzim etmemiz en mühim kulluk edebimizdir. İmanın bedeli başta Allah(cc)'tan razı olmak, O(cc)'nun ahkamından, emir, yasak ve takdirinden razı olmaktır. Onun içindir ki, tasavvufun ilk dersi incitmemekle başlar. Tekamülün nihai dersi ise incinmemektir. İncinmemek sadece insanlardan gelen eziyetlere karşı değil, hayat ve hadisatın acı kader tecellilerine karşı da şikayetçi olmamaktır. Zira hayır ve şer bütün tecelliler, dünyayı bir imtihan diyarı olarak takdir eden Cenab-ı Hakk'tandır. Kamil bir mümin olarak yaşamak, O(cc)'ndan gelene, yine O(cc)'nun hatırına  hoşgeldin diyebilmektir. Böyle bir hal sergilemekte, imanın bedelini ödeme adına bir davranış sayılır. Hakk'ın rızasına ermek isteyen, evvela kendisi Hakk'tan razı olacak. O(cc)'nun takdirine rıza gösterecek. Her halükarda haline şükredecek. İnandığı gibi yaşama gayreti içinde olacak, dünyanın imtihan malzemelerini kendine izafe etmeyecek. Bu malzemeleri Hakk rızası için kullanmayı bilecek. Zira dünyadaki hemen hemen herşey bir imtihan malzemesidir denebilir. İstifademize sunulanlar birer nimet-i ilahi olduğu gibi, birer imtihan malzemesidir dedik. Birgün bu malzemelerden imtihana çekileceğimizi unutmamalıyız. Her biri kendine has bedel ödemeyi gerektirir. Nefislerimizde olan bütün azalarımız da bedel gerektiren nimetlerdir. Göz, kulak, el, ayak, dil, dudak, akıl, vs en küçüğünden en büyüğüne kadar her bir azamızın kıymetli birer nimet-i ilahi olduğunu bilip, bedelini ödeme şuuruyla hareket etmemiz gerekir. Örneğin; akıl nimetini nakille terbiye etmek, o naklin yani Kur'an'ın nuruyla yolunu aydınlatıp, Hakk'a kullukta icra etmekle olur ki, aklın hakkını ve bedelini ödemeye riayet edilmiş olunsun. Yoksa, böylesi değerli bir nimet terbiye edilmez, Yaradanını tanımaz, başıboş bırakılırsa sahibini firavun, nemrud, iblis de yapar mazallah. Gözün, kulağın bedeli haramdan korumakla, Yaradanın rızası istikametinde kullanmakla ödenir, malın bedeliyse helalden kazanıp, helal yolda yine Mevla'nın bildirdiği hal üzere tasarruf etmekle. Başta denildiği üzere maneviyat olmazsa hiçbir şeyin değeri olmaz, esas değer ölçüsü maneviyata ait lütuflardır. Bunların başında iman gelir. İmandan sonra en büyük nimet de Efendimiz(sav)'e ümmet olmaktır. Efendimiz(sav)'e ümmet olmanın bedeli ise, her halimizi O(sav)'nun haliyle mizan ederek O(sav)'na benzemeye, O(sav)'nun haliyle hallenip, edebiyle edeplenmeye gayretle olur.
             Peygamber olmasa, Kur'an olmasa, kalem olmasa, okuyup-yazma istidatı olmasa, vs sayılara hesaplara gelmeyen maddi-manevi nimetler olmasa halimiz ne olurdu? Diğer mahlukattan farkımız kalmazdı. Şüphesiz ki Yüce Mevla insana değer vermiş. Bir hadis-i kutside '' Herşeyi sizin için, sizi de Bana kulluk etmeniz için yarattım'' diyerek kullarını uyarıyor. Pekçok ikaz ve uyarılarla kullarına lütuflarda bulunması nimet için de nimettir ki, böylesi nimetler de kendine has bedel gerektirir. Bedeli ise kulun bu uyarılara saygı duyarak, Rabbinin rızası istikametinde edeple kulluğunu icra etmesidir. Velhasıl cennete nailiyat büyük bedel ister, cehennemden uzak olma büyük bedel ister, sevme-sevilme bedel ister, rahat bir berzah hayatına nailiyat bedel ister. Hayır ve şer adına bu bedeller nasıl ödenecek, her akl-ı selim insanın idrakine sunulmuştur. Yeterki insan aklını iz'anını kullansın, vicdanına kulak versin, öğrenmeye anlamaya say etsin. Hakkı öğrenmek de bedel ister, emek verip çalışıp nefisten feragat edip, gayret ederse, Allah-ü Teala da inayet eder, gereken bilgi ve ferasete nailiyatla ödüllendirir. Madde-mana adına neye nail olunduysa, insanın Allah(cc)'ın bildirdiği üzere bedelini ödemeye say etmesi zaruridir. Velhasıl cennetin bedeli kulluktur. Cehennemin bedeli de Hakk'a muhalefet, isyan ve günahlardır. 
            Şu unutulmamalıdır ki, hiçbir beşer nail olduğu nimetlerin bedelini hakkıyla ödeyemez. İmkanları nispetinde gayret eder, Mevla da kabul eder inşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder