26 Şubat 2014 Çarşamba

İMANDA TAKVA

İman takva ile mayalanmazsa kişinin amellerindeki bozukluklar devam eder. Sonra da iman zayıflayıp faydasız bir hale gelir. Cehalet ve hurafeye teslim olur. Bu bakımdan imanda takva son derece mühimdir.

İmanda takva evvela tevhidi koruyabilmekle başlar. Efendimiz(sav); ''Kimin son nefesi 'halisan' kelime-i tevhid olursa cennete girer,'' buyurur. Bunun için önce kelime-i tevhidi tam olarak idrak etmelidir. Yani ''lâ ilâhe illallah''ın manasını iyi anlamalı, ''lâ ilâhe'' denildiğinde kalpten nefsani ilâhlar çıkarılabilmelidir:

Bu hususta Cenâb-ı Hak; ''Ey Peygamber! Heva ve hevesini ilâh edineni görmedin mi?'' buyurarak, kalpte yer eden menfi hislere, isteklere kulluk etmenin tehlikesine işaret etmiştir. İman hiçbir zaman tavizi ve ehl-i iman olmayanlarla fasıklara meyletmeyi kabul etmez. Çünkü kalp hususiyeti gereği muhabbet duyduğu kimselerin tesiri altındadır. 

Nitekim Cenab-ı Hak ''Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur'' buyurmak suretiyle, mümin bir kimsenin zalim ve fasık kimselerden uzak durması gerektiğine dikkatleri çeker. Unutmamalı ki Cenab-ı Hak kalbimizde kendisine hiçbir ortak istemiyor. 

Çünkü tevhidin ortaklığa asla tahammülü yoktur. Heva ve heveste ortak olmayacak, zalim ve fasıklara meyil gibi şeylerde ortak olmayacak. Hele din düşmanlarına Hakka, İslam'a muhalif kimselere muhabbet beslemek kalbe büyük çok büyük bir yara açar, imana zarar verir. 

Efendimiz(sav) ''Bir kavme benzeyen onlardandır'' buyurmuştur. Vücutta en hür uzuv kalptir. İnsan genelde her uzvuna hükmünü geçirebilirken, kalp bunun dışındadır. Bu durumda gayri iradi tesirlere dikkat etmek ehemmiyet arzetmektedir. 

Takvayı korumanın yolu ''Sadıklarla beraber olun'' ayet-i kerimesinin işaret ettiği üzere menfi enerjilerden kalbi muhafaza edip, daima pozitif enerjiler içinde olunmasıdır. Çünkü kalpten kalbe akış vardır. Hülâsa imanın korunması için takva zaruridir. 

Takvanın güçlenmesi için ise, kişinin salihlerle beraber olması zaruridir. İnsanın fıtratı hayra da şerre de meyyal olduğu içindir ki, bulunduğu ortamın menfi veya müspet etkisi altında kalması söz konusudur. Salihlerle hemdem olanın zamanla salihleşeceği gibi, zalim ve fasıklar güruhu ile hemdem olanın da zamanla onlar gibi olacağını hem ayet-i kerimelerden hem de hadis-i şerifelerden öğreniyoruz ve bu hususla Cenab-ı Hak ve Resulullah(sav) bizleri uyarıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder