30 Mart 2011 Çarşamba

HİCRET

HİCRET NE DEMEKTİR ?

            Hicret; bir diyardan bir başka diyara gitmek, göç etmek olarak açıklanır. Bunun yanısıra bir halden  başka bir hale geçişte hicretin  diğer boyutudur. İlk hicret Adem(as) ile başlamıştır. Yani , cennetten dünyaya hicretle.


MUHACİR KİME DENİR ?

            Bir memleketten başka bir memlekete göç edene 'muhacir' denir. Bu hususta Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur; '' Esas muhacir günahları terk edendir ''.


HİCRETTEN MAKSAT NE OLMALIDIR Kİ, HİCRET MUTEBER OLSUN ?

            Her amel ve muamelatta olduğu gibi , hicret konusunda da maksat başta Hak rızası olursa, şüphesiz muteber olur. Yine rızkını aramak  , kimseye bar olmamak için helal dairede yapılan hicretler ; maddi veya manevi tahsil için yapılan , bilhassa insanlara Hak ve hakikati öğretmek, Allah(cc)'ı, dini, İslamı anlatmak için yapılan hicretler Hakk(cc) katında muteberdir.


İSLAM DİNİNDE HİCRETİN MADDİ VE MANEVİ YERİ VE DEĞERİ NELERDİR ?

            İslamda hicretin apayrı bir yeri vardır şüphesiz. Bilindiği üzere İslamiyette ilk hicret bazı sahabiler tarafından Habeşistan'a göç etmekle başlamıştır. Müşrikler tarafından baskı altında olan Müslümanların , inandıkları gibi kulluk edebilmeleri maksadıyla Habeşistan'a göç etmelerini emreden Efendimiz(sav), ashabının en uygun şekilde hicretini sağlamıştır. Daha sonra hem Peygamber Efendimiz(sav) , hem de sahabe efendilerimiz Medine'ye hicret etmiştir ki, bu hicret Allah-ü Teala'nın emr-i sübhaniyesiyle icra edilmiştir. Bu tür hicretlerde niyet Hakk(cc)'a kulluk ve rızasını gözetme olduğundan çok değerlidir. 
            Manevi hicret olarak bilinen hicret anlayışı da vardır ki, hasseten tasavvufi bir görüş diyebileceğimiz bir halden diğer bir hale geçme durumunu şöyle tarif edenler olmuştur; nefis tezkiyesinde nefsin; emmareden levvameye, ondan mülhimeye, ondan mutmainneye ve daha ilerilere geçmesi ki, bu da nefsin hicreti olarak değerlendirilmiştir. Halktan Hakk'a, süfliyattan ulviyata, fısk-ı fücurdan takvaya, kulluğa yönelişler hep birer hicrettir.
            Maddi hicrete gelince; rızkını aramak , tahsil , vatanına milletine yararlar sağlamak , daha rahat bir hayat yaşamak vs maksadıyla gerçekleşen hicretler ; helal dairede olup , İslamın koyduğu sınırları çiğnememek şartıyla helaldir, sırasına göre muteberdir.


HER YENİ MEDENİYET BİR HİCRET NETİCESİNDE MEYDANA GELMİŞTİR. HİCRET, İNSANLIK TARİHİNİN EN ÖNEMLİ REALİTESİDİR, DENİYOR. BU GÖRÜŞÜ NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ ?

           Maddi ve manevi medeniyetler ve medenileşmeler şüphesiz ki, hicretler sonucu meydana gelmiştir. Halkı genellikle cahil olan, tahsil ve kültürden mahrum  bir beldenin halkının medeni olması düşünülemez. İlerlemenin , gelişmenin , öğrenmenin yolu tahsilden , tahsilin yolu da hicretten geçer.
            İnsanlığa yararı olan herbir sanat ve  bilim dalının elbetteki medenileşmede katkısı vardır. Ancak hakiki medenileşme diyeceğimiz husus din kültürü ve islami eğitime dayanır. Dini dayanağı olmayan , sırf dünyaya ait, nefsi ilerlemelerle medenileşme olamayacağı şüphesizdir. Demek ki medenileşmenin yolu dini eğitim ve Yüce Resul(sav)'ün sünnetine ittiba ile mümkündür. Bunun dışındaki toplumlar ve medeniyetler ruhsuz cesed misali hiçbir değer ifade etmezler. Bu hususta da mihenk(ölçü), Hakk(cc) rızasıdır. Kafir, fasık bir toplumun medeniyeti; içi virane, dışı mücevherlerle süslenmiş binaya benzer.
            Asıl ve hakiki medenilik imanla, irfanla, ferasetle, Hakk(cc)'a kullukla , güzel ahlakla, Resulullah(sav)'a ittiba ile, hakiki insanlık hüviyetine nailiyatla olur.Bunda da hicretin rolü büyüktür.


İSLAMIN VE EFENDİMİZ(SAV)'İN BU KONUYA BAKIŞININ  AYET , HADİS VE HADİSELERLE AÇIKLANMASI

            İslam, hicret konusuna ayrı bir önem verir. Efendimiz(sav) de hicreti bizzat yaşayarak icra etmiştir. İslamın gelişinde ve Efendimiz(sav)'in icralarında iki mukaddes devirden bahsedilir ki, bunlar Mekke ve Medine devirleridir. Bilindiği üzere ilk vahiy Mekke'de nazil olmuş ve böylece ilk medenileşme diyebileceğimiz tohum Mekke devrinde atılmıştır. Kur'an muhacirlere özel bir yer vererek onları muhtelif ayetlerde zikretmiştir.
'' İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının velileridirler(malda da birbirlerine varisdirler).'' Enfal Suresi(72)
            Bu ayetten anlaşılan o ki, insanoğlunun medenileşmesi hususunda tezahür eden hicretler bazı fedakarlıklar gerektiriyor. Ayette işaret edildiği üzere önce iman etmek şartıyla, Alah(cc) yolunda yani O(cc)'nun uğrunda maldan, candan feragat, mücahede gerekiyor ve insanların bu hususta birbiriyle yardımlaşması ve sevmesinin lüzumu anlatılıyor. İşte İslam böylesi bir hicrete değer veriyor. Hicret, insanlığın dünyevi ve uhrevi huzuru, saadeti, selameti , Hakk(cc)'ı yaşamak ve yaşatmak için olmalıdır ki; değerli olsun, rıza-i ilahiyeye muvafık olsun. Böylesi hicretlerin sonucunun hakiki medenileşme olacağı ümid edilir biiznillah.
Hz.Aişe(ra)'den rivayetle,  Efendimiz(sav)'den Mekke-i Mükerreme'deki ehl-i imana hitaben ;
''Tahkika Bana sizin dar-ı hicretiniz gösterildi. İki kara taşlık ortasında hurmalık bir mahaldir'', buyurmuştur. Buna binaen artık hicret edenler, Medine'ye hicret ettiler. Daha önce Habeşistan'a hicret edenler ise tekrar Mekke'ye avdet edip , oradan Medine'ye hicret ettiler.
Hz.Aişe(ra) bildiriyor; 
'' Babam Hz. Ebu Bekir(ra)   hicrete hazırlandı ise de Efendimiz Resulullah(sav) , Hz.Ebu Bekir(ra)'e hitaben 'Biraz sabredin. Zira muhakkak ki, Allah(cc) tarafından hicretim için Bana izin verileceğini umuyorum', buyurdular.''
Yine Hz.Aişe(ra) bildiriyor;
'' Birgün babamın evinde bulunuyorduk.Peygamber(sav) geldi, hanemize girmek için izin istedi, izin verilip evimize teşrif buyurdular.Resulullah(sav),  Hz.Ebu Bekir(ra)'e hitaben ; 'Muhakkak ki, artık Medine'ye hurucum ve hicretim için bana izin verildi', buyurdu. Efendimiz(sav)'in hicreti emr-i ilahi ile tezahür etti ve Mekke-i Mükerreme'den, Medine-i Münevvere'ye hicret gerçekleşmiş oldu.
            Medine'nin daha evvelki adı Yesrib idi. Medine ismi Efendimiz(sav)'in hicretinden sonra verildi. Efendimiz(sav)'le başlayan medenileşme devri ki, hasseten Medine'de bütün çıplaklığıyla kendini gösterdi. Hicret, medenileşmekle adeta sembolleşti. İslamla , medenileşme arasında kuvvetli bir bağ vardır. İslamda hicretten gayenin ne olduğu böylece anlaşılmış oluyor. Hakk(cc) uğruna yapılan hicretler ister bir beldeden diğerine, isterse bir semtten diğer semte olsun muteberdir. Efendimiz(sav)'in 120 bin sahabeden, 100 binini İslam'ı  anlatmak için dünyanın dört bir yanına göndermesi, İslam'ın hicrete verdiği değeri anlamada yeterlidir.


TASAVVUFİ GÖRÜŞTE HAK DOSTLARI ZAHİRİ HİCRETİN YANISIRA, BİR DE ASIL OLAN BATINİ HİCRETTEN SÖZ EDERLER. BU KONUNUN İZAHI NEDİR ?

            Batıni hicret, bir halden diğer bir hale geçiş, yani; müridin Hak yolda terakki etmesidir. Batılla iştigal eden birinin batılı bırakıp Hakk'a , küfürden imana, fısk-ı fücurdan güzel muamelatlara , ibadete yönelmesi en değerli hicrettir. Zahiri hicretler bu tür hicretleri kazanmak için yapılırsa Hakk(cc) rızasına nailiyete vesile olur.  Efendimiz(sav) hicreti bu gaye ile yapmıştır. Bu hususta da niyet çok önemlidir. İhlas şarttır. Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur;
'' Kimin hicreti Allah ve Resulü'ne kavuşmak içinse, eline geçecek hicret sevabı da Allah ve Resulü'ne kavuşma olacaktır. Kimin de hicretten maksadı, arzu ettiği bir kadını nikahlama veya başka bir gaye ise , onun eline geçecek şey de talep ettiği olacaktır.''
            İşte bu hadis-i şerifte, bu hususa beliğ bir açıklık getiriyor ki, hicretler pekçok gayelerle tahakkuk eder. Bu hususta niyet çok önemlidir. Maalesef ki , şerler için,  toplumun, ailelerin, fertlerin huzurunu bozmak için de hicretler söz konusudur.


SAHABE-İ KİRAMIN HİCRET ANLAYIŞI

            Sahabe-i Kiram Hazretleri, Resulullah'ın emri ve izni ile ana yurtlarını, mal, mülk neleri varsa her şeylerini düşmanları olan kafirlere bırakarak, arkalarına bakmadan gönül hoşnutluğu ile rıza-i ilahi için, inandıkları gibi yaşamak için, zulüm ve işkenceye maruz bırakıldıkları Mekke'den  önce Habeşistan'a sonra Medine'ye hicret ettiler.Medine-i Münevvere'de rahat bir nefes alan muhacirler oradan da çeşitli sebeplerle  göç ettiler. Ensar ve muhacirlerden aşiretlere İslam'ı anlatmak ve zaman zaman da savaşlar için hicret edenler oldu. Tarihçilerin kaydettiğine göre, Medine mezarlığında 10 bin sahabe bulunuyor. Bu demektir ki, 100 binden fazlasıyla insan dünyanın değişik yerlerine , Sibirya'ya , Çin'e ,İstanbul'a kadar İslam'ı anlatmak üzere yola çıkmış; binbir meşakkat ve çok zor şartlarla hicret etmişler ve yurtlarına , yuvalarına bir daha dönmemişler. Bu durum müthiş bir heyecan ve inancın gölgesidir. Allah(cc) ve Resulü'ne bağlılığın , muhabbetin nişanıdır.
            İstanbul'un şanlı misafiri Hz. Eyyüb el-Ensari(ra)  at sırtında , yaşı yetmişin üstünde, yaşlı ve yollarda hastalanmış olarak , Medine'den İstanbul surlarının önüne gelmiş , orada vefat etmiştir. Bu yaşlı sahabenin amacı hizmet, Yüce Allah(cc)'ın şanını insanlara duyurma , İslam'ı, Resulullah'ı tanıtma sevdası, heyecanıydı.Sahabe-i Kiram hicret ettikleri yerden geri dönmeyi ihanet saymışlardır. Hac esnasında ciddi rahatsızlanan Hz.Sad bin Ebi Vakkas(ra) bu endişesini Efendimiz(sav)'e bildirince ,O(sav) 'Sen daha yaşayacaksın.Allah senin elinle bazılarını aziz edecektir', buyurmuş ve endişesini izale etmiştir. Mekke fethinden  Medine'ye dönünce Efendimiz(sav) ,'Artık hicret yoktur, fakat cihat ve niyet vardır' buyurmuştur. Bu beyan ile artık Mekke'den Medine'ye hicret yoktur , demek istemiştir. Çünkü Medine'ye hicret etme lüzumu kalmamıştır. Efendimiz'in cihat var demesi, başta nefisle cihat, gerektiği yerde küffarla cihat ve halis niyettir. Dolayısı ile farklı şekil ve seviyelerde hicret hep devam etmiştir.
            Hicret olmasaydı İslam'ın dünyanın dört bir yanına ulaşması mümkün olmazdı. Bu kutsi hicret bir Allah emri ve Peygamber sünnetidir ki, sahabe-i kiramla başlatılan hicret, dine olan saygının ,verilen değerin ve ciddiyetin bir remzidir. Efendimiz(sav)'le başlatılan yüce dava uğruna İslam ve Kur'an hizmeti aşkına gerçekleşen hicret, kıyamete kadar devam edecek; bu davaya gönül veren  fedailer her devirde , her asırda eksik olmamış ve olmayacak inşallah.
        


        
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder