2 Ağustos 2012 Perşembe

KELÂM

O Allah(cc) kelâm sahibidir. Bunun için sese, harflere ve bunlardan meydana gelen kelime ve cümleleri tertiplemeye muhtaç değildir. Yani O'nun(cc) konuşması harf ve sesten de münezzehtir.

İnsanların söz konuşmasına asla benzemez. Cenâb-ı Hak kelâm sıfatıyla emir, nehiy ve diğer muradını meleklerine, peygamberlerine ve insanoğluna ihâta etmiştir. 

Hatta diğer varlıklara da bildirir ve konuşabilen bütün canlılar Yüce Allah'ın(cc) kelâm sıfatının tecellisiyle konuşabilme, meram anlatabilme yeteneğine sahiptirler ve konuşurlar. Bütün ilâhi kitaplar kelâm sıfatının taallukuyla zuhûr etmiştir. 

Bu kitapların peygamberlere gönderilişindeki vahiyler melek vasıtasıyla olduğu gibi, bazen sayısız hicap arkasından doğrudan doğruya da olmuştur. Bu adeta Allah(cc) ile bir konuşmadır. 

Ayet-i kerimede buyurulur; ''Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya hicap arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakimdir.'' Şura Sûresi(51) 

''Allah hitap ederek Musa'yla konuştu.'' Nisa Sûresi(164) 

Cenâb-ı Hak, Musa(as) ile dil veya ses gibi maddi bir vasıtayla değil, ezeldeki kelâm sıfatı ile konuştu. Hz.Musa'nın(as) yanındaki 70 kişi ve Cebrâil(as) bu ilâhi konuşmayı duymadılar ve hissetmediler. Musa(as) bu ilâhi tecelli karşısında kendinden geçti. 

Dünyada mı ahirette mi olduğunu unutarak, zaman ve mekânın dışına çıktı. Kendisinde büyük bir aşk, vecd ve istiğrak içinde Cenâb-ı Hakkın zatını görmeye şiddetli arzu uyandı. Mukabilinde Cenâb-ı Hak'tan ''Beni asla göremezsin'' fermân-ı ilâhisi tecelli etti. 

''De ki; Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek, Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.'' Kehf Sûresi(109)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder