29 Nisan 2011 Cuma

HAKK DOSTLARININ HAYAT METODU

            Evliyaullahın hayat metodu; kalbde muhabbet, ihlas, takva, şefkat,merhamet,inkisar,daima dua halinde ve hal ile kalin bir olmasıdır. Allah(cc)'a tevekkül, muhabbetle; insanın değer ölçüsü,takvasıyla orantılıdır. Efendimiz(sav)'in şöyle bir dua ettiği rivayet edilir; ''Ya Rabbi! Ümmetim diğer kavimler gibi toptan helak olmasın, yere batmasın''. Efendimiz(sav)'in  duası kabul edilmiştir. Peygamberimiz(sav) ikinci duasında şefaat-i uzması için niyaz etmiş, bu duası da kabul edilmiştir. Peygamberimiz(sav) üçüncü duasında ise, ''Ümmetim tefrikaya düşmesin'' diye dua etmiş, fakat bu duası Allah-ü Teala kullarını imtihan etmeyi murad ettiği için  kabul edilmemiştir.

28 Nisan 2011 Perşembe

İLAHİ AŞKA ULAŞMANIN YOLU

            İnsanda büyük bir aşk potansiyeli vardır. Aslında her sevgi, seveni; hakiki sevginin sahibine, Yaradanına götürmeye vesiledir. Fani olan her sevginin, baki sevgiye ulaştıran vesile olarak değerlendirilmesi zaruridir. Bu bir yönüyle hubb-u lillah, yani Allah(cc) sevgisidir. Hz.Mevlana'dan ;Cenneti istersen herkesle dost ol. Bir kimseyi dostlukla anarsan için huzurla dolar. Düşmanlıkla anarsan için üzüntüyle, gayzla dolar. Yani,layıkına muhabbette kusur etme. Dostlara lütuf ve ihsanda bulun. Düşmanları da idare et. Peygamberlerin huyu böyleydi. Ben diyen Allah(cc) dostu olamaz. 'Ben'in olduğu yerde 'O' yoktur. Eneden geç, ene duvarını yık ki, hüveye yol bulasın.

ALLAH(CC)'IN RAHMETİNE MAZHAR OLMANIN YOLLARI

1. Kulun merhametli olması,
2. Sabırlı ve rıza ehli olması,
3. Cömert ve hizmet ehli olması,
4. Tevazu ehli olması,
5. Allah(cc)'ın kitabı Kur'an'la haşır-neşir ve Kur'an'la inşa olması,
6. Tefekkür ehli olması,
7. Gecelerini ihya etmesi,

VESVESE

            Vesvese nedir? Öncelikle vesvesenin bir hastalık olduğuna inanmak gerekir. Özellikle sinirli, bencil kişilerde görünür. Ve fakat böyleleri vesveseyi kolay kolay hastalık olarak kabul etmezler. Vesvese bir evham ve kuruntudur. Kuruntu olduğu için de temeli yoktur. Haklı ve doğru bir esasa dayanmaz. Bir sürü şüphe, batıl düşünce, yersiz korku ve endişe, yanlış kanaat gibi kesin bilgi ve gerçeğe dayanmayan şeylerdir. Bu, insanın muhakeme gücünü zayıflatır, irade hakimiyetini kaybeder. İnsanda huzur bırakmaz, sabır gücünü deforme eder. Bu sayede insan olayları büyütür, evham ve yese düşer. Dolayısıyla ruh zaafa uğrar, isyana kapı açılır. Maazallah iman dahi tehlikeye düşer.

RABITA

            Rabıta, lugat manasıyla bağ ve alaka anlamındadır. Bu yönüyle, kainatta rabıtasız hiçbir canlı yoktur.Herşey birbiriyle irtibat halindedir. Tohum toprakla rabıtalıdır. Tohumu toprak besler,gıdasını topraktan alarak büyür, gelişir. Hayvanatta da durum aynıdır. Her hayvan kendi cinsiyle yaşamını sürdürür. Karıncalar, arılar, kuşlar... Hiçbir karga serçelerle, hiçbir serçe güvercinlerle birlikte olmaz. Bu durum  rabıtanın bütün mahlukat üzerindeki tecellisini gösterir. Hatta diyebiliriz ki, her tohum her toprakla rabıtalı olamaz. Bir limon yada portakal çekirdeğini götürüp Medine'nin toprağına ekseniz, yok olup gitmeye mahkum olur. Hurma çekirdeğini Türkiye'nin soğuk iklimli bir mevkiine ekseniz, o da orada yok olur. Rabıta, varlığın özünü teşkil eden muhabbetin bir tezahürüdür.

26 Nisan 2011 Salı

TAKVA

            Kul olarak hayatın özü ve manası takva iledir. Takva; hayatı yaşamak, Cenab-ı Hakk'a dost olmak, cenneti kazanabilmektir. Bu bakımdan takvanın hakikati, kalbi tasfiye etmek suretiyle onu, kalb-i selim, tertemiz bir gönül, kalb-i münib 'Allah'a yönelen bir kalb' kıvamına eriştirmektir. Çünkü insan ancak bu surette Cenab-ı Hakk'a vasıl olur.  Kur'an-ı Kerim'de ehemmiyetine binaen 258 yerde, muhtelif kalıplarda takva sahibi olma talimatı veriliyor. Cenab-ı Hakk(cc) itikatte, ibadette, muamelatta yani hayatın her safhasında , hatta her nefeste takva sahibi olmamızı arzu etmektedir. 

VESİLE

            Gayru memnun, tükenmeyen ecir demektir. Sağlıklı ve şartların müsait olduğu zamanlarda sürekli yapılan ibadet-i taatlar, sebeplere binaen yapılamadığı zamanlarda da yapmış gibi kabul edilir ki, buna gayru memnun, kesintiye uğramayan ecir denir.
            Allah(cc) buyurur; ''Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve O'na yaklaşmaya vesileler arayın''. Vesile, maksada ulaşmaya sebep olacak şey, demektir. Maddi ve manevi herşey sebeplerle meydana gelmekte ve sebepler vasıtasıyla amaca ulaşılmaktadır. Menfi ve müsbet her olay ve oluşlar sebebe bağlanmıştır. Hemen hemen sebepsiz hiçbir şey yoktur ve sebebe tevessül edilmeksizin maksada nailiyat yok denecek kadardır. Ayeti kerimede de açıkça beyan edildiği üzere, Allah(cc)'a yaklaşmakta vesilelerle mümkün olacaktır.

20 Nisan 2011 Çarşamba

ALLAH(CC) BİZDEN RAZI MI ?

            İnsanlar Cenab-ı Hakk'a sığınmaları ve ihlasları ölçüsünde ilahi yardım görürler. Buna Bedir ve diğer harplerdeki ilahi yardımlar örnektir. ''Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. Buna karşılık olarak O, 'Ben size meleklerden peşpeşe gelen bin tanesi ile yardım edeceğim' diyerek duanızı kabul buyurdu.'' Enfal Suresi(9)

ÜÇ FERASETLİ HANIM

             Hz.Hatice(ra)'nin feraseti; Malını, mülkünü fisebilillah İslam uğruna harcadı . Efendimiz(sav)'in Peygamberliğini ilk tasdik edenlerden oldu.
              Hz.Aişe(ra)'nin feraseti; Efendimizi(sav) iyi tanıdı, içinde bulunduğu nimet-i ilahiyi  değerlendirdi , Efendimiz(sav)'den ilim tahsil etti ve bilhassa kadınlık alemini aydınlatmada büyük rolü oldu.
             Hz.Fatıma(ra)'nın feraseti; O Fatıma ki, babasının muhabbetini, takdirini kazandı, babasının kıymetini çok iyi bildi. 'Gözümün nuru Fatımam' iltifatına nail oldu. Sevdi, sevildi. Teslimiyeti, iffeti, vera ehli oluşu ferasetini gösterir.

18 Nisan 2011 Pazartesi

İLİM

             İlim genel olarak üçtür;
             1.Peygamberlere verilen özel ilim,
            2.Havas kullara verilen ilim ki, bu ilmi ancak havas olanlar anlar. Muhyiddin-i Arabi'nin eserleri herkes tarafından anlaşılamaz. 
             3.Aklı başında olan insanlara verilen ilimdir ki, herkes kendi çapına göre alır.

AKIL

             Akıl kendi haline bırakılırsa, insanın başına bela olabilir. Akıl, nakille terbiye edilirse yararlıdır. Nice akıl sahipleri nakilden mahrum oldukları için, zillete mahkum oldular ve olmaktalar. Nakilsiz akıl, sahibini firavun ve nemrut yapabilir. Herşey gibi aklında terbiyeye ve bir yol göstericiye ihtiyacı vardır.Terbiye olmayan akıl, molozların içinde kalmış madenler gibidir.

HİMMET-TEVECCÜH-İNFAK VE GAYRET

            Tasavvuf erbabına göre himmet; maddi, manevi bütün alakalardan sıyrılarak Hakk'a yönelmek, hatta dünyevi zevkleri , manevi hazları ve Cennet'e ait lezzetleri bile hatırdan çıkararak, kalbini istila etmesi muhtemel olan gaflet bulutu karşısında hemen Hakk'ın rahmetine , ilahi inayete sığınmaktır.
             Himmet; iradesinin hakkını vererek bütün hareketlerini yaratılış gayesine bağlayıp, sürekli teyakkuzda , Hakk kapısında el pençe divan duran bir kulun teveccühüdür. Ömrünün her anında iradesini Allah(cc)'ın rızasını kazanmaya hasrederek, O'nun marifeti peşine düşen ve hep O'na yönelen, dolayısıyla içini yalnızca O'na açan, sadece O'nu isteyen ve O'nun maiyetinde boşa geçen bir an-ı seyyaleyi her türlü mazhariyete tercih eden bir Hakk yolcusunun tavrıdır himmet...

12 Nisan 2011 Salı

MUHABBETULLAH VE AŞKULLAH

             AŞK, Allah-ü Teala'nın sevdiği kullarının kalblerine koyduğu en yüce hibesidir. 
             AŞK, insan ruhunu yücelten bir vasıtadır.
             AŞK, kulu Allah(cc)'a yaklaştıran en ulvi yoldur.
             AŞIK, Allah-ü Teala'nın dostudur.

11 Nisan 2011 Pazartesi

HUBB-U LİLLAH, BUĞZ-U FİLLAH

             Kur'an müminleri ve kafirleri vasıflarıyla anlatmaktadır. Müminlerin kafirlere  meyletmelerini  asla istememektedir. Rabbimiz mümin ve kafir demekte; müminin durumunu kontrol etmesini, muhasebesini iyi  yapmasını,yerini iyi tayin etmesini, kafir, münafık, mürted sıfatlarından uzak olmasını istemektedir.Mümin, ''Seven, sevdiğiyle beraberdir'', hadis-i şerifini iyi değerlendirmelidir. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şöyledir; 
             ''Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı,  Peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.'' Mümtehine Suresi(1)

7 Nisan 2011 Perşembe

CÖMERTLİK

1. Alimlerin cömertliği ilimle,
2. Zahidlerin cömertliği malla,
3. Ariflerin cömertliği kalbden masivayı çıkarmakla,
4. Şehitlerin cömertliği canla, 
5. Takva ehlinin cömertliği haklarından vazgeçip affetmekle,
6. Hakk erlerinin cömertliği kötülüğü iyilikle , atiye ve ihsanla karşılamakla, 
7. Mürşitlerin cömertliği,  madde ve manaya ait herşeyiyle Hakk'a hizmetle, yani Hakk'ın mahlukatına bezletmekle  kendini gösterir.

NEFİS

             Kur'an-ı Kerim'de üçyüze yakın yerde 'nefis' kelimesi geçmektedir. İnsanın dünyaya gönderilmesi ve imtihana tabi tutulması  hususunda nefis başroldedir. Nefisle cihadın, cihad-ı ekber  olduğunu Efendimiz(sav) beyan etmiştir. Ayetler bu hususta mesajlar vermekte, nefsi tanıtmakta ve ıslah yollarını bildirmektedir. Onun içindir ki, başta Efendimiz(sav) olmak üzere irşad göreviyle görevli mürşid-i kamiller nefis tezkiyesi, ruh tasfiyesini ana gaye olarak ele alır, irşad metodları uygularlar. Bilindiği üzere nefis hayra da şerre de meyyaldir. Başıboş bırakılırsa serkeş olur. Terbiye edilirse, melekleri  dahi geride bırakacak kemale erebilir. Örneğin; toprak kendi haline bırakılırsa orada çalı, diken, ayrık otları biter ve haşerelere mekan olur ; aynı toprağın bakımı yapılır, yararlı tohumlar ekilirse faydalı mahsul yetişir. Nefiste böyledir; vahiyle terbiye edilir,  disiplin altına alınırsa biiznillah güzel ahlak, Allah(cc)'a kulluk gibi faziletlerle donanabilir. Tasavvufun gayesi de nefsin, süfliyattan  ulviyata, zilletten izzete nail olmasını sağlamaktır.  

4 Nisan 2011 Pazartesi

TOPRAK GİBİ OL !

            Pekçok hikmetler içeren bu hitaptan ne anlamalı, nasıl bir ders çıkarmalıyız ?
            
            1. Toprağın pekçok özellikleri mevcuttur. Bilhassa 'toprak gibi ol' hitabında tevazu ehli olunmasına dikkat çekiliyor olmalı. Toprak, bunca özelliğe mazhar olduğu halde ayaklar altında çiğneniyor. Fakat kıymetinden hiçbir şey kaybetmiyor. Nitekim, Hz.Mevlana da' tevazuda toprak gibi ol'  demiştir ki, meşhur tavsiyeleri arasında yer alır. Hatta bu sözün , hadis olduğu rivayet edilir. 

            2. Toprağın özelliklerinden biri de kerem sahibi oluşudur. Evet, bütün canlılar toprak vasıtası ile gıdalanır, rızıklanırlar. En küçüğünden en büyüğüne kadar . Balıkların rızkı dahi toprakla bağlantılıdır. Kuldan istenen de kerem sahibi, cömert ve sahavetli olmasıdır. Mümin, imkanları ölçüsünde bütün canlılara karşı cömert davranmalıdır. 

              3. Topraktan; vasıtalı ve bazen de vasıtasız şeyler zuhur eder. İnsanın topraktan hasılat elde edebilmesi için , gereken müdahalenin yapılması zaruridir. Toprağın bakımı yapılır, tohum ekilir ve cüz-i iradenin hakkı verilmiş olur. Bundan sonrasında küll-i irade devrede olup, pekçok esmanın tecellisi ile bağrındaki tohuma rızık verip, büyüyüp, gelişip cinsine göre meyvesini vermesi sağlanır biiznillah. Demek ki  insan;  maddi,  manevi kazanç elde edebilmek için gereken sebeplere yapışmalı, üzerine düşen fedakarlığı  göstermelidir ki, arzu ettiği hasılatı elde edebilsin. Şu unutulmamalıdır; iman ağacın kökü, ikrar gövdesi, amel-i salihler dalları , ibadet-i taat yaprak ve meyveleri misali, kök ne nispette sağlıklı ve sağlam olursa ; gövde, dal ve meyveler o nispette sağlıklı olur. Amel ve taatın sağlamlığı da imanın sıhhatine ve ihlasın kuvvetine bağlıdır.

1 Nisan 2011 Cuma

HAYRİHİ VE ŞERRİHİ MİNALLAHİ TEALA

            Hayır ve şer Allah(cc)'tandır. Yani hayrı da, şerri de yaratan Allah(cc)'tır. Bu genel anlamıyla hikmet, Allah(cc)'ın takdiri, muradı, kanunu ve dilemesi de diyebileceğimiz bir yaratmadır ki, buna hayrihi ve şerrihi minallahi teala denir , imanın bir rüknüdür. Bu hususu biraz olsun anlamaya çalışacak olursak ;

1. Hayır bellidir ; dünyaya ait  olsun, ukbaya ait olsun hayrın neler olduğunu Kur'an-ı Kerim ve Resulullah (sav) nurlu beyanlarıyla bildirmiştir.
2. Hayır denilince genel olarak şöyle bir tarif yapılabilir ; Allah(cc)'ın rızasına muvafık her bir fiil, iş, söz ve davranışlar hayırdır. Allah-ü Teala kullarının hayırlı işlerle iştigalinden hoşlanır ve kulları için daima hayır murad eder. O'nun rıza ve hoşnutluğu hayırlı talep ve hayırlı muamelatlardır. 
3. Bu hususta bazı durumlarda insanın hiçbir iradesi söz konusu olmayıp , doğrudan Allah(cc)'ın muradı üzere va'd  edilmiştir, yaratılmıştır. Bu konunun özü şudur ki, Allah(cc)'ın muradı , dilemesi , takdiri üzere yarattığı herşey insan için hayırdır. Allah(cc) asla hayrı olmayan şeyleri yaratmayı murad etmez.
4. Bazı durumların tezahürü şer gibi görünür. Bunlar zahiren şer gibi görünse de , arkasında şüphesiz birçok hayır vardır ki, bu durum kulun dahli olmaksızın zuhur eden olaylar ve yaratmalardır. Örneğin ; hastalık, ölüm, bazı zorluklarla karşı karşıya kalmalar, şiddetli soğuk, şiddetli sıcak, erkek veya dişi oluşlar, ne işe yaradığını bilmediğimiz ürkütücü varlıklar gibi. Daha önce de ifade edildiği gibi kulun dahli olmadan , doğrudan doğruya Allah(cc)'ın takdir ve dilemesiyle meydana gelen şeyler asla abes olmayıp, hayırlıdır, hikmetlidir. Kul bazı durumlarda açık bir gözle hayrı göremese de bu böyledir. Allah(cc) kulunu daima hayır üzere görmeyi murad eder.