31 Mart 2011 Perşembe

HİCRET -2

ULVİ HİCRET

            Peygamberimizin ve diğer peygamberlerin hicret gayesine dayalı hicretlerdir. Hakk uğrunda; Allah(cc)'a kul olmak için yaratılan insana kulluğun şartlarını; dini, İslam prensiplerini bildirme, 'emrü bi-l-maruf, nehyü an-il- münker' için yapılan hicretler çok değerlidir. Peygamberlerle başlayan bu tür hicretler, ümmetleriyle devam etmiş, hasseten Ashab-ı Kiram Hz. buna çok önem vermişler ve dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. Günümüze kadar devam eden bu hicret anlayışı , aşk ve heyecanı günümüzde de imanlı, ferasetli, Hakk'a gönül veren ve hicretin değerini bilen , heyecanlı, irfan ehli şahıslar tarafından çeşitli yollarla, çeşitli vazifelerle yürütülmektedir. Böylece sünnet-i Resulullah olan hicret devam etmektedir biiznillah. Bu tür hicret ulvi hicrettir.


SÜFLİ HİCRET

            Her konuda olduğu gibi bu konuda da ulviyat veya süfliyat söz konusudur. Şöyle ki, süfli şeylerin temini için hicret edenler de mevcuttur. Nefs-i emmarenin arzusu üzere haram işlemek, elde etmek temennisiyle hicretler de tahakkuk etmektedir.

KEYFİ HİCRET

            Şüphesiz keyfi hicretler de söz konusudur ki, hiçbir ciddi gayeye dayanmaksızın yapılan hicretlerdir. Örneğin, köy veya kasabada ikamet eden birisinin  şehir hayatına özenip, şehre hicret etmesi.


30 Mart 2011 Çarşamba

HİCRET

HİCRET NE DEMEKTİR ?

            Hicret; bir diyardan bir başka diyara gitmek, göç etmek olarak açıklanır. Bunun yanısıra bir halden  başka bir hale geçişte hicretin  diğer boyutudur. İlk hicret Adem(as) ile başlamıştır. Yani , cennetten dünyaya hicretle.


MUHACİR KİME DENİR ?

            Bir memleketten başka bir memlekete göç edene 'muhacir' denir. Bu hususta Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur; '' Esas muhacir günahları terk edendir ''.


HİCRETTEN MAKSAT NE OLMALIDIR Kİ, HİCRET MUTEBER OLSUN ?

            Her amel ve muamelatta olduğu gibi , hicret konusunda da maksat başta Hak rızası olursa, şüphesiz muteber olur. Yine rızkını aramak  , kimseye bar olmamak için helal dairede yapılan hicretler ; maddi veya manevi tahsil için yapılan , bilhassa insanlara Hak ve hakikati öğretmek, Allah(cc)'ı, dini, İslamı anlatmak için yapılan hicretler Hakk(cc) katında muteberdir.


28 Mart 2011 Pazartesi

İNSAN VE FITRAT

            İnsanlar ilk yaradılışları itibariyle bazı farklılıklara sahip olsalar da genelde fıtratları aynıdır. İnsan fıtratı hayra da şerre de meyyal ve müsait yaratılmıştır. Bu duruma 'fıtrat-ı evvel' denilmiştir, yani yaradılışta mevcut olan fıtrat. İkinci bir fıtrat diyebileceğimiz fıtrat vardır ki, terbiye ve eğitimle zahire çıkar(istidat, kabiliyet, nefis, hisler, arzular, talepler, gayeler bu fıtratla ilgilidir).Fıtratı bir tohuma benzetecek olursak ; bir tohumun cinsine göre yetişip gelişmesi, neticede meyvelerini vermesi gibi, fıtratta gereken sebeplere tevessül edilip terbiye edilince;  mevcut olan ağaç ve meyveyi verecektir. Bu fıtratın(tohumun) tezahürüdür. Aksine tohuma gereken ihtimam gösterilmezse o tohum çürüyüp yok olmaya mahkum olabilir. 

İNSAN=NİSYAN

            İnsan kelimesi nisyan kökünden gelmektedir. Rabbani nimetleri unutkanlığı dolayısıyla, insan(unutan) denmiştir. Demek ki insanın fıtratında unutma var. İnsan besmele çekerken günah işleyemez. Allah(cc) derken, Allah(cc)'ı hatırlarken günah işleyemez. Günah Allah(cc) unutulduğu zaman işlenir. Nefis terbiye edilmezse Rabbini unutur. Unutunca da günah işler. Bu hususta Kur'an-ı Kerim şöyle ferman eder:                                         ''Sakın şunlar gibi olmayın ki, onlar Allah'ı unuttu. Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu.(Fayda ve zararlarını dahi bilemiyorlar) İşte yoldan çıkanlar bunlardır.'' Haşir Suresi(19)                                                    Bu ayeti celilede açıkça ifade olunmaktadır ki , Allah(cc)'ı unutanlar kendilerini de unutacaklar veya ceza olarak Allah(cc) tarafından unutturulacaklardır.Ceza adeta kendi cinsinden zuhur etmektedir.

1 Mart 2011 Salı

ÜLFET VE ÜNSİYET

            Ülfet, insanın herhangi bir şeye alışkanlık duymasıdır. Ülfet farklı yönlerden tezahür edebilir. İnsan fıtraten hayra ve şerre , yani menfi-müsbet şeylere meyyaldir ve ülfet edebilir. Bu konuyu birkaç maddede değerlendirmeye çalışalım ;
1) Manevi yönüyle yararlı olan ülfeti nasıl yorumlayabiliriz ? 
            Yersiz , hatta zararlı diyebileceğimiz alışkanlıkları olabilen insanın bunlardan vazgeçmeye azmetmesi, bunu başarması , zamanla o halini tamamen unutması  ve bu hali alışkanlık haline getirmesi bir ülfettir. Bu tür ülfet takdire şayan ve muteberdir. Sigara, içki , gıybet vs alışkanlıkları olan biri , ciddi ve azimli olarak bunlardan  tamamen uzaklaşma gayretiyle bu hallerini iyiye, güzele tebdil ederse , ciddiyeti ve ihlası ölçüsünde bir ülfet       sözkonusu olur. Bu ve benzeri şeyler , hayırlı ülfetin nişanıdır. Kısaca, buhlden cömertliğe , kibirden tevazuya , fısk-ı fücur güruhundan salihlerle hem-dem olmaya götüren ülfetlerdir.