24 Şubat 2011 Perşembe

İMAN-AMEL İLİŞKİSİ

            İman ile amelin durumu , kalbin vücuttaki konumu gibidir. Biri diğerinden ayrılamaz. Kalbi olmayan bedende hayat olmaz. Bedensiz kalb düşünülemez. Bunların ikisi ayrı  şeyler olmakla birlikte ,mana ve hükümde birdirler. 

MARİFETULLAH

            Lugat anlamıyla, birşeyi eserleriyle tefekkür ve tedebbür yoluyla tam olarak bilmek anlamına gelen marifet terimi,  pekçok yollarla anlatılmış ve yine çeşitli yollarla vasıl olunacağı bildirilmiştir. Bu hususu tasavvufi açıdan değerlendirenler , Allah(cc) hakkında bilgi sahibi olma meselesini marifetullah ile ifade etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim' de insanın yaradılış gayesinin Allah(cc)'a kulluk olduğu açık bir şekilde beyan edilerek şöyle buyurulur;
''Ben cinleri ve insanları , ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.''Zariyat Suresi(56)
            İbn-i Abbas(ra), ''bana kulluk etsinler'' ifadesini ''beni tanısınlar'' şeklinde yorumlamıştır. Kur'an'a göre Allah(cc) katında insanın değeri takva iledir. Takva ise bilgi ile doğru orantılıdır.Allah(cc) şöyle buyurmuştur;       ''Kulları  arasında Allah'tan gereği gibi korkanlar ancak alimlerdir.''Fatır Suresi(28)
            Efendimiz(sav) ise; 'İçinizde Allah(cc)'ı en çok ve en iyi bileniniz ve O'ndan en çok sakınanınız benim', buyurmuştur. Bu bakımdan Allah(cc)'ın razı olacağı bir kulluk için kalbin Allah(cc)'ı tanıması zaruridir. İnsanın bilen ve idrak eden yönü diye vasıflandırılan kalb, Kur'an'a göre de bilgi edinmenin odak noktasıdır. 

23 Şubat 2011 Çarşamba

İNABE

İnabe ;      1) Tevbe ve samimi amellerle Hakka dönmektir.
                2) Kalbi her nevi şüphe karanlıklarından aydınlatmaktır.
                3) Herşeyi bırakıp , herşey Kendisinin olana yönelmektir.
                4) Gafletten zikre , vahşetten ünse dönmektir.
                5) Duaya yönelmektir.
                6) Masiyeti bırakarak , ihlasla Allah(cc)'a dönmek ve O'na yönelmektir.
                Yani ; kulun lüzumsuz ve mahzurlu olan herşeyden yüz çevirip , samimiyetle Allah(cc)'a yönelmesi ve onda karar kılmasıdır. Tefsirlerde ''münib kalb'' , herşeyden yüz çevirerek bütün varlığıyla Allah(cc)'a teslim olan diye açıklanırken , ''münib kul'' da ; ilahi sanatın eşsiz güzelliklerini tefekkürle , gönlünü Hakka veren ve Allah(cc) korkusu ile adeta titreyerek tevazu ile her an O'na yönelen kimse , diye tarif edilmiştir. 

22 Şubat 2011 Salı

MUHABBETULLAH

            Kur'an ve sünnetin verdiği bilgiler doğrultusunda , dini duyguların temelini sevgi unsurunun oluşturduğunu görmekteyiz. İmanın oluşumunda sevgi unsuru olduğu gibi , amelin kolayca ve istenilen ölçüde yerine getirilebilmesi de ancak sevgi ile mümkündür. Ayeti kerimede '' Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu kalblerinize zinet yapmıştır. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir ''. Hucurat Suresi(7) buyurulmuştur.
             Kur'an ; kalbi bir yöneliş ve arzu ifade eden muhabbetin yalnız ve yalnız Allah(cc)'a yöneltilmesi gerektiği  üzerinde ısrarla durur. Allah(cc)'tan başkasını sevmenin yanlışlığına dikkati çeker ve şöyle buyurur ;                     
             ''İnsanlardan bazısı Allah'tan başkasını Allah'a (haşa) eşler ve benzerler edinir de onları , Allah'ı sever gibi severler.'' Bakara Suresi (165)
             Müminde bulunması gereken Allah(cc) sevgisinin sınırsızlığına işaretle Allah(cc) buyurur ;                         
                ''İman edenlerin Allah'a karşı sevgileri ise herşeyden daha sağlam ve kuvvetlidir.'' Bakara Suresi(165)

SIDK

    Sıdk,doğruluk demektir. Maddi ve manevi boyutlarıyla insan hayatının tümünü içine alır. Sıdk , peygamberlerin müşterek sıfatlarının başında gelir(öz,söz,amel,davranış doğruluğu). Hakkı Hak olarak kabul etme , Hakkı Hak olarak dosdoğru yaşama gayreti ve azmi , Hakkı Hak olarak dosdoğru halen, fiilen, kalen anlatma , Hakkın temsilcisi olma hali sıdktır.

HAŞYETULLAH

           Kur'an-ı Kerim'de iman ile korku ilişkisi mevcuttur. Korku adeta imanın ayrılmaz bir parçasıdır. Kur'an'a göre müminler yalnız Allah(cc)'tan korkmalıdırlar. Ondan başka korkulacak hiçbir varlığın olmadığını bilmelidirler. Aynı şekilde sevilecek, hatta aşk derecesinde tutkuyla bağlanılacak yegane varlık da ancak ve ancak O(cc) olmalıdır. Zira sevgi de , korku da O(cc)'nu tanımaya bağlıdır. Allah(cc)'ı tanımadan sevmek düşünülemeyeceği gibi , tanıdıktan sonra da sevmemek ve O(cc)'nun celali karşısında titrememek mümkün değildir. Bunun için Allah(cc) şöyle buyurur,' Kulları içinden ancak alimler , Allah(cc)'tan (gereğince) korkar '. Efendimiz (sav) de bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır ; ''İçinizde Allah(cc)'ı en iyi bileniniz ve O(cc)'ndan en çok korkanınız benim''.    
            İnsanın Allah(cc)'a karşı takınması gereken edebinin bir boyutu olan ve hadiste ' hikmetin başı ' diye takdim edilen Allah(cc) korkusunun merkezi kalb olarak gösterilmiştir. Bu hususta Hz.Peygamber (sav) kalbine işaretle ; ''İşte takva buradadır'', buyurmuşlardır.                                                                                                  
               

TAKVA

 Kur'an-ı Kerim'de kalbe nispet edilen kavramlardan biri de takvadır. 'Takva' , esas itibariyle 'Herhangi bir şeyi , ona zarar verecek şeylerden korumak'  manasına  gelen (vikaye) mastarından türemiş bir isimdir. Lugat anlamı ;  'Nefse zarar verecek herşeyden titizlikle ciddi bir şekilde korunmak , sakınmak'tır. Şer-i örfte ise ; 'Kişinin taatte bulunarak nefsini Allah(cc)'ın vikayesine koyması ve bu surette ahirette zarar ve elem verecek şeylerden kendini muhafazaya alması' , diye tanımlanmıştır. Takvanın bir zahiri bir de batıni manası vardır. Zahiri manası, şeriatın çizdiği hudutlara riayet etmek ; batıni manası ise, niyet ve ihlasa dikkat etmektir. Allah(cc) Kur'an-ı Kerim'inde şöyle buyuruyor:                                                                                                                                                     'Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip , ona kötülük duygusunu ve takvasını(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.' Şems Suresi (7-8-9)                                'Yoksa biz iman edip de iyi işler yapanları , yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız ? Veya (Allah(cc)'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız ?' Sad Suresi (28)                                                 İnsan hakikatine zarar verecek, onun asli yapısını bozacak tüm ahlaki zaafların ve menfi davranışların 'fücur' diye isimlendirildiği göz önünde tutulursa ; takvanın , nefse zarar verecek her türlü tehlikeye karşı onu koruma ameliyesinin adı olduğu kolayca anlaşılacaktır. Her insana fücura meyledecek ve nefsi koruyacak melekeler yaradılışının başlangıcında verilmiştir. Kula düşen ; takva sahibi olmaya gayret edip , nefsini her çeşit pislikten koruyup, yüceltmek , böylece dünya imtihanında başarılı olmaktır.                                                                       'Ey iman edenler ! Müşrikler ancak bir pisliktir' Tevbe Suresi(28) Bu ayette fücurun bir pislik(necis) olduğu ifade edilir. 

18 Şubat 2011 Cuma

ADALETSİZLİK,SAHTEKARLIK

Adaletsizlik , sahtekarlıkla eşittir denebilir. İmansız ve ahiret inancı olmayan insanların adaletsiz de olmaları sözkonusudur. Yaptığı haksızlıkların hesabını vereceğine inanmadığı içindir ki, böylesi kötülüklerin peşinde koşar. Ne yazık ki , bu İslam dışı davranış müminlerde de görülebilmektedir.

17 Şubat 2011 Perşembe

UCBLA İLGİLİ KISSA

Bir zamanlar uzak bir diyarda halkın tanıdığı, takdir edip saydığı abid bir kul varmış. Yine o beldede asi biri varmış ki, bu da halk nazarında değer verilmeyen, aşağılanan kişiliğe sahipmiş. Günlerden birgün o asi dağlarda koyunlarını otlatırken, kalbine birşeyler olmuş ve kendini levm etmeye başlamış;

15 Şubat 2011 Salı

UCB

Ucb, en tehlikeli kalp hastalıklarındandır. Allah(cc) bir ayeti celilesinde 'Onların kalplerinde hastalık vardır' buyurur.Ucb, genel anlamda kişinin kendini beğenmesidir. Bu beğeniş iş ve muamelatı, fiziki yapısı, konumu, maneviyat yönü, aklı, kültürü, makam ve mansıbı vs yönlerinden olabilir.

HARAM OLAN YİYECEKLER

Haram kazancın dışında birde Allah'ın haram kıldığı yiyecek ve içecekler vardır. Hatta giyecek ve kullanacak eşyalar da vardır ki, bunların neler olduğunu bilmek her müslüman için zaruridir. Hınzır veya domuz diye bilinen mahluk; eti ,sütü ,  derisi , tüyü yani  herşeyiyle haramdır. Muhtemel ki, Allah(cc) kullarını imtihan etmek üzere halk etmiştir. Bir mümin haram olduğunu bile bile bu hayvana ait herhangi bir şeyi yer, içer veya kullanırsa emr-i ilahiye  muhalefet etmiş ve büyük günah işlemiş sayılır. Bu hususta Allah(cc)  buyuruyor:                                                'Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş,ağaç vb ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş(hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar-ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna-, dikili taşlar(putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Maide Suresi(3)                                                                                                                                'Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan(onların etlerinden) yemeyin. Çünkü onu yemek günahtır.' En'am Suresi (121)                                                                                                                                              Bu hususta alimler de pekçok fetvalar vermiştir. Bazıları şöyledir; At eti mekruhtur, devenin eti de sütü de helaldir.Bozuk yiyecek ve içecekleri yemek- içmek haramdır. İçinde alkol olan yiyecek ve içecekler ; eşek, katır, kedi, köpek etleri haramdır. Haram kazançla ele geçen rızıklar men edilmiştir.(Çalarak,hile ile,sahtekarlıkla,malını yalanla satmakla,mirasta başkasının hakkına geçmekle,rüşvet alıp-vermekle,işçinin hakkını vermemekle,piyangoyla,kumar,fal,sihir yoluyla kazanılan mal,para,yiyecek,giyecek,mekan vs yasaklanmıştır.)

14 Şubat 2011 Pazartesi

HARAM KAZANÇ

İslam dini haram kazanç hususunda çok ciddi ahkamlar vazetmiş, kazanca karışan haramın tehlikelerini, felaketlerini uzun uzun anlatmıştır.                                                                                                                             Haram kazanç yolları pek çoktur.Kur'an-ı Azimüşşan'da faiz yolu ile elde edilen para hakkında birçok ayetler mevcuttur. Bu ayetlerde ikazlarla birlikte, karşılaşılacak felaketler de anlatılır.                                                       'Faiz yiyen kimseler (kabirlerinden) , tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hali,  'alışveriş (ticaret) de faiz gibidir' demelerindendir.' Bakara Suresi(275)                                                                       'Ey iman edenler ! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız faiz olarak artan miktarı almayın.' Bakara Suresi(278)                                                                                                                                                             Bunlar gibi pekçok ayette faizle kazanılan paranın asla hayır etmeyeceği, vebali ve cezasının da ağır olacağı bildirilir.                                                                                                                                                                  Miras konusunda açık gözlü davranarak diğer varislerin haklarına tecavüz etmek de haram kazançtır.Böyle bir durum Resulullah(sav) zamanında vuku bulmuştur. İki kardeş mal paylaşma konusunda anlaşamamışlar. Birisi 'ben şu sebeplerden dolayı fazla almalıyım' demiş. Öbürü  itiraz etmiş.' Gidelim  durumu Resulullah'a arz edelim ve O'nun hükmüne göre pay edelim', demişler. Kardeşleri dinleyen Efendimiz(sav) şöyle buyurmuş :'-Bende sizin  gibi bir beşerim. Hanginizin beyanı kuvvetli ise ona göre hüküm veririm, fakat şunu iyi bilin ki, kıyamet günü mahkeme-i kübra'da  Hak Teala tarafından mahkeme olacak, hesaba çekileceksiniz. Orada kimin hakkı öbürüne geçmişse o cezasını çekecek (ister bu hak çok, ister az olsun) .'                                                                Bu ikazı  duyan her iki kardeşte o günün korkusundan; 'Ben hakkımdan vazgeçtim',demişler.Hakkın küçüğü de büyüğü de haramdır.                                                                                                                                        Hırsızlık yoluyla elde edilen mal, para doğrudan doğruya haramdır. İslam, insanların malını, canını, ırz ve namusunu haram kılmıştır.                                                                                                                                     Bir diğer haram kazanç, görünüşte helal yollu  ticaret görünümündeki  alış-verişe karışan hile ve sahtekarliktır. İşçi  yaptığı işin hakkını vererek çalışmazsa aldığı paraya haram karışmış olur. İşveren, işçinin hakkını tastamam vermezse kazandığı paraya haram karışır. Memur vazifesini bihakkın yapmaz, keyfi bahanelerle görevinin başına gitmezse, maaşına haram karışmış olur. Satıcı sattığı malın üzerine iyi-güzel olanları koyup, alta kötüsünü koyarak hile yaparsa bu hırsızlık sayılır. İslam dininin en çok üzerinde durduğu konulardan biri de zekattır. Malın, paranın zekat miktarının verilmesi farzdır. O miktar fakirin hakkıdır.O hak yerine verilmezse haram olur, diğer kısmı da kirletmiş sayılır.Kur'an-ı Kerim'de ,'Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver'İsra Suresi(26)  ,buyurulmuştur. Bu ve benzeri ayetler zekatın (kesinlikle) verilmesini hükme bağlamıştır. O para muhtacın hakkı olup, kendisine haramdır. Haram yollarla biriktirilen servet, ahirette cehennem ateşi ve cehennem yiyecekleri olarak kendisine takdim edilecektir ve 'işlediğiniz cürümlere karşılık tadın azabı' denecektir.                                                                                                                                                    Haram kazançlardan biri de rüşvet almaktır. Yalan söyleyerek, yalan yere yemin ederek ve yalancı şahitler tutarak hileli yollarla elde edilen kazanç hep haramdır, cezası da elimdir.

11 Şubat 2011 Cuma

DERDİ AHİRET OLAN

            Derdimiz ahiret derdi olmalı, son nefes derdi, berzah, haşir, sırat, mahşer, soru-sual derdi. Kişi bunların bilincinde olursa dünyanın fani dertlerine takılıp kalmaz. Dünya ve içindekiler fani, fakat ahiret sonsuz.  

HASEDE SEBEP OLAN ŞEYLER NELERDİR ?

Pekçok durum hasede sebep olabilir. Ana-babanın evlatlarına ilgi, sevgi,yardım vs. konularında farklı davranışları kardeş-kardeşe hasede sebeptir.                                                                                                                            Zenginlerin fakirlere karşı kibirleri, onların mağduriyeti karşısındaki  duyarsız, ilgisiz tutumları hasede sebebiyet verir. Bilindiği üzere Kur'an-ı Kerim ferman eder ki; 'zenginin malında fakirin, miskinin, yetimin hakkı vardır'.Bu haklar verilmedikçe bazı menfi duyguların harekete  geçmesi pek tabidir. Böylesi durumlarda hased eden suçlu ise de, hakkı yerine vermeyen ve hasede sebep olan zenginin sorumluluğu daha ziyadedir.                                         Hasedin  sebeplerinden biri de insanların nail olduğu ihsan-ı İlahi'yi yerli yersiz anlatmasıdır.Örneğin; kocası kendisine karşı vefalı, saygılı olan bir hanım bunu eşiyle mutsuz bir başka hanımın yanında anlatsa; o kişinin derdi , üzüntüsü artar ve bu durum hasede sebep olur. Her doğru her yerde söylenmez düsturunca hareket edilmelidir. Cehalet, iman zayıflığı, kadere teslimiyetsizlik, takdire rızasızlık manevi zayıflıktan neş'et edip, hasede sebep olur.Bu hastalıktan kurtulmak için Allah'ın takdirine razı olmalıdır.İmanın, tevekkülün ve teslimiyetin kuvvetlenmesi , Mevla'nın her takdirinde bir hikmet olduğunun bilinmesi insanı bu illetten kurtarır inşallah.                   

HASEDLE İLGİLİ BAZI AYETLER

Al-i İmran Suresi (120) : ' Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.'                                                                                                                                                                                                     Nisa Suresi (54) : ' Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar ? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik.'

KÖTÜ SIFATLAR

HASED NEDİR, ZARARLARI NELERDİR ?